Yeni kapağımıza merhaba deyin. LadiesCover'a teşekkür ediyoruz.
Acılı geçen günün ardından nihayet rahat bir nefes alabilmiştim. Her ne kadar tanrıça olsam da, o acıyı çok derinden yaşamıştım. Acı dindiğinde ise aklımda tek bir düşünce vardı. Lux'u, Eloni'nin bedeninden çıkarmalıydım.
Bunun, her iki taraf için acı vereceğini bilsem de yapmalıydım. Bunun için yapılacak olan büyü, bana ve Eloni'ye zarar verecek fakat elimden başka bir şey gelmiyordu. Beni en çok endişelendiren şey ise, Eloni'nin duygusal olarak ona bağlanabilecek olma ihtimaliydi. Karanlık koruyucularının en kötü özelliği buydu, girdikleri bedendeki kişinin duygusal olarak ona bağlanmasını sağlarlar ister istemez. En son aşamada, yani bedenden ayrılma merasiminde, kişi duygusal bağın yavaşça kopuşunu hisseder ve, yaşam enerjisini soldurur. Yaşam enerji bu aşamada solar ve kişinin ölümüne yol açar. Bunun en önemli kısmı ise, kişinin karamsarlığa düşüp kendi kendine yaşam enerjisini soldurmasıydı. Bunu önlemek için yapacağım büyü, antik dönemlerden kalma olan bir büyüydü.
Tarihin bile yazılmadığı dönemlerde, yani karanlığın cisim bulmaya başladığı anlarda, bu büyü oluşmuştu. Büyünün en önemli özelliği de buydu, kendi kendine oluşması. Başka bir özellik ise, bu büyünün oluşumunda benim benliğimin olmasıydı. Büyü Eloni'nin yaşam enerjisini sabit tutacak fakat solan dugularına bir şey yapamayacak. O duyguları toparlamanın tek yolu, aşk.
Kapının tıklatılması ile dikkatimi topladım ve 'gel' konutunu verdim. Gördüğüm kişi ile, kaşlarım istemsizce çatıldı. Adam, çekingen bir şekilde gülümsüyordu. Yüksek ihtimal, yaşadığım şeyleri öğrenmiş ve bunun için gelmişti. Boğazımı temizleyerek konuşmasını belirttim.
"Ben sana olanları duydum ve nasıl olduğuna bakmak için geldim."
"Gördüğün gibi iyiyim, şimdi gidebilirsin."
Gözleri, büyük bir hızla koyulaştı. Bu sinirlendiği anlamına geliyordu. Yavaş ama sert adımlarla yanıma geldi ve oturdu. Yüzünü bana yaklaştırdığında, uyaran bir sesle konuştum.
"Mesafeye dikkat etmeni öneririm. Söyleyeceğini söyledin, artık gitme vaktin."
Hırsla, iki eliyle yüzümü kavradı. Bir şeyler yapmak istiyordum fakat çektiğim acı, beni fazlasıyla yormuştu. Tabi hareket edemememin başka bir nedeni, Adam'ın büyü yapması. Yavaça yaklaştı ve gözlerimin içine bakarak konuştu.
"Gözlerin yangınım,
gülüşün ızdırabım,
tenin ise ölümüm.
Ben senin için yanarken,
senin tepkisizliğin ruhumu yakıyor."
Eliyle kaldırdığı kafamı, hırsla yastığa vurdu. Yatağın başlığına vuran kafam, yüzümün buruşmasına neden olmuştu.
"Seni seviyorum! Bunu neden anlamıyorsun!? Eninde sonunda benim olacaksın bunu unutma. Ares gidecek ve sen bana kalacaksın. Onun varlığını sileceğim, tanrılar ölmez kuralı yerle bir olacak ve o ölecek. Ondan sonra geriye küçük sıçan kalacak. Onu da öldürücem ve sonunda, ruhun ve bedenin ile birlikte benim olacaksın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Olimposun Ruhu
FantasiaO bir tanrıça, Karanlığın tanrıçası... Tanrıların bile korkulu rüyası olabilecek olan bir kişi. Düşmanlarının kabusu. Ondan kaçabilirler mi? Asla! Peki o, onların kaçmasına izin verir mi? Asla! Çünkü o, karanlık tanrıça ve onlar asla ondan kaçamazla...