Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Keyifli okumalar. Hatam varsa affola. ✨💣
Kalbim, az önce duyduklarıyla ritmini şaşırırken yüzümde şapşal bir gülümseme vardı. Ruhumu sarmalayan şey, karmaşadan başka bir şey değildi, ne hissedeceğimi bilmiyor öylece yürüyordum. Patlayan silah sesleri daha yakından duyulurken atış talimi yapan askerlerde görüş açıma girmişti. Ellerini arkasında bağlamış, sırtı dönük bir şekilde duran Giray'ı gördüğümde yüzümde şaşkın bir ifade oluştu. Daha dakikalar önce ters istikamete doğru gidiyordu. Hangi ara buraya dönmüştü ki?
On asker yerine geçip atış pozisyonu aldığında biraz uzakta onları izliyordum. ''Şarjör dağıt!'' diye bağıran Giray, yerinde rahatsızca kıpırdadı. Bakışları askerlerin üzerindeydi. Çavuş, askerlere şarjörleri dağıtırken birkaç adım daha yaklaştım. Giray'ın bir çocuk gibi sıcak nefesini üfleyerek, dalgın bir şekilde çıkan dumanı izlemesi gülümsememe sebep olmuştu.
''Şarjör tak!'' diye bağırdı. Silahtan çıkan sesler, Giray'ın yankılanan sesine eşlik etmişti. ''Emniyet kapat!'' Yerde yatan on asker Giray'ın komutuyla eş zamanlı olarak hareket ediyorlardı. ''Kurma kolu çek, bırak!''
Askerlerin birkaç metre arkasında duran Kaya'yı gördüğümde adımlarımı ona yönelttim. O da Giray gibi ellerini arkasında bağlamış, başını sağa sola oynatarak kendi kendine bir şeyler konuşuyordu. Arkasından biraz daha yaklaştığımda öfkeli sesini duyabilmiştim.
''Atış talimini de sikeceğim! Tutukluk yapan silahın namlusunu da sikeceğim!'' Ellerini havaya kaldırıp tekrar indirdi. ''Kim koydu beni buraya amına koyayım?''
''Atış serbest!'' diye bağıran Giray ile Kaya'nın sesi biraz daha yükseldi:
''Silahı tutukluk yapanın götünün sudaki yansımasını sikeceğim!''
On asker birden ateş etmeye başladığında kulakları sağır edecek düzeydeki silah sesleri arazide yankılanmaya başladı. Zaten alnıma aldığım darbeden dolayı başımda hafif bir ağrı beni rahatsız ederken, kulaklarıma yüklenen şiddetli ses de istemsizce yüzümü buruşturmama sebep olmuştu.
Atışlarını bitirenler yanlarında duran kırmızı ve yeşil kumaşın yaklaşık 10 santimetre uzunluğundaki bir sopaya zımbalanarak hazırlanmış olan iki bayraktan, yeşil olanını havaya kaldırırken, bir kişi kırmızı olanı kaldırmıştı. Kendimi tutamayarak küçük bir kahkaha attım.
Kırmızı bayrak, silahın tutukluk yaptığını belirtiyordu.
''Aha!'' dedi Kaya. Bu tarz işlerde adama bir öfke geliyordu. ''Şimdi soktum o sopayı sana!'' Bu söylediklerini duyan kişi İlhan Binbaşı da olabilirdi. Kaya'nın o zamanki halini ise düşünemiyordum. Tam bir manyaktı, bunu anlamak için ben geç kalmıştım belki de. Teröristle bir kedinin fareyle oynadığı gibi oynayıp, öldürdükten sonra da, ''Üstüm hep kan oldu. Annem kızacak şimdi!'' demesinden anlamam gerekiyordu. Yine de şimdiye kadar gördüğüm en akıllı delilerdendi.
Büyük adımlarla askerlere doğru ilerlemeye başladığında bir kez daha kahkaha attım.
''Oğlum siz atış yapmayı bilmiyor musunuz?'' diye sordu. Bilmemeleri ve hata yapmaları çok normaldi. Çünkü bu da bir eğitimdi zaten. Kırmızı bayrak kaldıran askerin G3 tüfeğini eline aldığında kurma kolunu üç dört kez çekip bıraktı. Yan taraftan tutukluk yapmasına sebep olan dolu mermi çıktığında onu şarjöre geri yerleştirip, tüfeği askere uzattı. Hemen ardından arkasına dönüp durması gereken yere doğru ilerlemeye başladı. Başını yerden kaldırmadığı için beni hala görmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İMHA ATEŞİ
Fiction généraleTüm sanrılarının gölgesinde kendi kendinin celladı olan bir kadın. Esna Ünsal... Silahlar kuşanan, acılarını kucaklayıp bir kalkanla çevreleyen ve en sonunda kalbine konuşlanmış bir bomba ile kendine verdiği zararı imha eden kadın. Bomba İmha Uzma...