Saat geç olmuştu ve nerede bir otobüs durağı bulabileceğimi bilmiyordum. Yetimhaneden fazla uzaklaştığımı düşünmüyordum bu yüzden oraya yürüyerek varabilirdim. Karşıma çıkan ilk bayana yetimhanenin yerini sordum ancak hiç de yetimhaneye yakın değildim. Dans ederken, bir yer arayışındayken ne kadar yürüdüğümün farkına varamamıştım. Ve şimdi yürüyecek kadar halim kaldığını sanmıyorum. Ana caddeye doğru ilerledim. Gözlerimden uyku akıyordu. Yanıma yaklaşan bi taksiye yetimhaneye kadar kaç para tutacağını sordum. "20 ama sana 15 olur." dedi. Elimi cebime attığımda bozuk paraların sesi taksiciye kadar gitmiş olmalı ki yüzündeki ifade birden değişti. Cebimden çıka çıka 3 lira 25 kuruş çıktı. Adamın gözlerine baktığımda çoktan vitesi 1'e takmış ve gaza basmıştı.
Yorgunluğumun yanında acıkmıştım da... Elimde kalan son parayı, kapatmak üzere olan bir manavdan elma alarak harcadım. Tüm elmaları çantama doldurdum. Yalnızca birini elime aldım. Annemden kalma bir alışkanlık olarak elmayı üzerime sildim ve yemeye başladım. Garip huylarım vardır. Elmanın kabuğunu yemem. Dişlerimle elmayı kabuğundan ayırdım. Elmadan geriye kalan az bi kısmı da yavaş yavaş yedim.
Yürüdüm... Çok yürüdüm... Ayakkabımın tabanının erimeye başladığını düşünüyordum. Bir süre daha yürüdükten sonra etraf bana tanıdık gelmeye başladı. Moralim böylece birazcık da olsa düzelmiş oldu ama birkaç sokak öteye dahi gidemeyebilirdim. Uzaktan yetimhaneyi gördüm. Oraya doğru koşmaya başladım. Nefesim fazla sıklaştı. Başımın da dönmesiyle öksürük tuttu beni. Ama yılmadım. Yetimhane camından gelen ışığa doğru koşmaya devam ettim. Daha da yaklaşınca pencereden bakan bir çift göz olduğunu gördüm. Artık koşamıyordum da... Öksürüklerim arttı. Ayaklarım birbirine karıştı. Sırt çantam omzumdan düştü. Bir iki adım attıktan sonra çantam gibi ben de yere yığılmıştım. Yaklaşık bi beş-on dakika sonra o küçük odada gözlerimi açtım ve yüzüme minik tokatlar yiyordum. Kendime gelir gelmez sordum "N'apıyorsun sen?" aslında alacağım cevabı tahmin edebilmiştim "Bayılmıştın da... Ben de seni uyandırıyım diye..." benden utanıyordu, belli. Daha fazla orada kalmak istemedim. "Ben burda bikaç eşyamı unutmuşum da onları almaya geldim." sanırım onun utanması bana da geçmişti. İkimiz de birbirimize bakıyor utancımızdan tebessüm ediyorduk.
Odaya ilk kez gelmiyordum. Bu ikinci görüşümdü ancak bazı dikkat etmediğim detaylar şimdi dikkatimi çekiyordu. Odanın duvarlarında posterler, notalar ve karakalemler asılıydı. Masanın üstünde bir paket sigara duruyordu. Sigaradan nefret ederim. Çocuğun gülünce oluşan koskocaman bir gamzesi vardı. Yüzünde çilleri vardı. Açık kahverengi saçları vardı tıpkı benim gibi. Yeşille kahverengi karışımı gözleri vardı. Sanırım o renge ela deniliyor. Tam olarak bilemiyorum. Masanın üstünde, dağılmış sigaraların yanında duran Bay Eşek'i aldım ve çantama koydum. Bir oyuncağım olduğunu görünce yanağındaki gamzesi belirdi ve kendi kendine hafifçe güldü. Ona doğru bakınca da kafasını çevirdi. Etrafa saçılmış beste kağıtlarımı da toparlayınca çantamı omzuma taktım. Gidecektim ama dinlenmeye ihtiyacım vardı. Yine de burada kalamazdım. Kapıya doğru bir adım attım. Gideceğimi anlayınca konuşmaya başladı. "Hemen gidecek misin?" Vereceğim cevabı o da benim gibi biliyordu ama konuşmak için soruyordu. Kısa ve net bir cevapla "Evet." dedim. Çıktım ve arkama kapıyı kapattım. Gidecek hiçbir yerim yoktu. Ben de yetimhanenin merdivenlerine oturdum. Kendimi yalnız hissedince şiir yazardım. Uzun zaman sonra insanlarla konuşmaya başlamama rağmen kendimi yalnız hissediyordum. Çantamdan kağıt kalem çıkarttım ve öylesine karalamaya başladım. Bilinçsizce bir şeyler çiziyordum. Çizimim bittikten sonra çizdiğim kişinin odadaki kişi olduğunu fark ettim. Gülüşünü çiziyordum. Hafızama kazınmıştı. Çizdiğim resimdeki tebessüm gamzesi Bruno Mars'ın gamzesine benziyordu.
Resmim çok güzel sayılmazdı. Gerçi benim pek bi yeteneğim yoktu. Bir tek şiir yazardım. Bazen onları bestelerdim. Ama çocuk baya yetenekli görünüyordu. Duvarlarda çizimleri, gitarı ve mikrofonu gözümü almıştı. Bak, yine onu düşünüyordum. Ne vardı ki onda... Hiçbi şey.... Ben en iyisi şiir yazayım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umut Kadın
RomanceBu hikaye hayatında sevdiği tüm insanları kaybetmiş, umudunu yitirmiş, astımlı genç bir kızın hikayesi. Hayata tutunmak için elinden geleni yapar, hayat da ona yol gösterir ancak kız bu fırsatı tam olarak değerlendiremeyebilir. İlk defa sevmeyi öğre...