Bölüm 3 - Eski Hatıraları Anmak

24 4 5
                                    

Yu Hao, gözlerini okul revirinin tavanına dikmiş sessizce uzanırken, Xue Long'un dışarda Yu Hao'nun durumunu daha iyi anlayabilmek için doktorla yaptığı konuşmayı duyabiliyordu.

"Başka bir hastaneye sevk etmemize gerek yok, nefes almakta zorlanıyordu bu yüzden onu biraz daha gözlemlememiz gerek."

Danışman, hastaneden ayrılmadan önce Yu Hao'nun herhangi bir hayatı tehlikesinin olmadığından emin oldu.

Ölümü deneyimlemiş bir insanın bir daha ölümü aramayacağı söylenir. Gerçekten de Yu Hao ölümü arzulamaktan kurtulmuş gibi görünüyordu. Sanki "General" kalbine yerleşmiş onu sürekli "İyi olacaksın." diye telkin ediyordu.

Birisi kapıyı birkaç kez tıklatınca, Yu Hao başını kim olduğunu görebilmek için çevirdi. Sırt çantasını dikkatle taşıyan basket takımı kaptanı Fu Liqun'u gördüğünde Yu Hao'nun gözleri şaşkınlıktan sonuna kadar açıldı. Baygınken duyduğu tanıdık sesi düşündü - Onu hastaneye getiren Fu Liqun'du!

Fu Liqun'i tanıyordu. Work-study programı için form doldurmasına yardım etmiş bu sayede küçük bir diyalogları olmuştu. Oğlan terden sırılsıklam saçlarına rağmen hala enerjik görünüyordu. Kalın siyah saçları vardı, lakabı "Spor Bölümü'nün Wang Leehom'uydu (Çin'de ünlü, yakışıklı, şarkı söyleyen bir abimiz, Dreamboy)

Fu Liqun, Yu Hao'nun tıbbi kaydını yastığının yanına bırakıp telefonunu ve okul kartını oğlana uzattı."Daha iyi misin?"

Yu Hao kalkmak istedi ama Fu Liqun izin vermedi. "Oda arkadaşım seni çitlerin yakınında gördüğünü söyledi."

Yu Hao sadece hmladı. Fu Liqunsa konuşmaya devam etti. "Merak etme soran olursa sadece, terk edildikten sonra ginkoların fotoğraflarını çekmek için dağa gittiğini, sonra günlüğünü yakmak için girdiğin eski evde yanlışlıkla dumandan zehirlendiğini söyleriz." Konuşurken kendi kendine güldü,"Aslına bakarsan böyle söyleyince gayet inandırıcı bir hikaye."

Yu Hao,"Zaten kimse bana sormayacak o yüzden farketmez."

Fu Liqun,"Yine de her zaman dedikodu yapan birileri çıkar."

Yu Hao fısıldadı."Teşekkür ederim."

Fu Liqun basketbol takımının ceketini giyiyordu, altındaysa hiç değiştirmediği idman eşofmanı vardı. Sandalyeye otururken hafifçe eğildi. Yu Hao'nun daha gittiğini duyar duymaz anında sahadan ayrılmış ve Yu Hao'yu bulur bulmaz sırtında revire taşımıştı. Bu yüzden Yu Hao'ya bakarken hala nefes nefeseydi. Yu Hao bir keresinde birinin onu okuldan BMW ile aldığı görmüştü. Dedikodulara göre araba, Fu Liqun'in Sichuan Müzik Konservaturı'ndaki dans bölümünde eğitim gören, uzun bacaklara ve açık bir tene sahip güzel kız arkadaşına aitti.

Okulda Fu Liqun'den gizlice hoşlanan çok fazla kız vardı. Ayrıca Fu Liqun'in kendiside de zaten varlıklı bir aileden geliyordu. Kaderi ışıltılı ve muhteşem bir hayat yaşamak olan bir tür tanrı gibiydi. Yu Hao'dan oldukça farklı bir dünyada yaşıyordu, o nedenle Yu Hao sık sık onunla konuşma cürretini göstermezdi.

Fu Liqun cevap vermeden önce uzun bir süre sessiz kaldı. "Rica ederim." Yüz ifadesi konuşacak bir şey bulmaya çalıyor gibiydi neyse ki telefonundan bildirim sesi yükseldi. Böylece Fu Liqun telefonuna eğilip birilerine WeChat'ten cevap yazmaya başladı.

Dışardansa ardı ardına hapşırma sesleri geliyordu.

Fu Liqun,"Kızılkafa?"

Odaya gelen hemşireyi ardından takip eden biri vardı. Okul revirinin odası bir perdeyle ikiye ayrılmıştı. Zhou Sheng hapşurarak odaya girdi ve Yu Hao'nun kolundaki serumu gördü."Hey, ne oldu?"

Seizing Dreams (夺梦, Duó Mèng) - Chinese Novel ÇeviriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin