Bir sonraki anda, kara ejderha tüm şehirde yankılanan gürültülü bir kükreme çıkardı. Gökyüzündeki bu dev, sarmal yılan doğrudan ve en hızlı şekilde yere indi.
"Bizi fark etti!" General ayağa fırladı. "Koş!"
Yu Hao saraya yöneldi ancak General onu durdurdu. "Bu kadar aceleci olma!"
Yu Hao, "Ama dibimizde!"
Hedefleri tam önlerindeydi ancak vazgeçmek zorundaydılar. Yu Hao öfkeyle nefes verdi, ardından General ile pazara koştular. Ancak kaşla göz arasında bu cennet ve dünya arasındaki yerde her şey değişmiş görünüyordu: gökyüzünde kara bulutlar yayılıyor, gök gürültülü fırtınalar birbiri ardına patlıyordu. Kara ejderhanın etrafından bir ışık yayıldı ve şimşek sesiyle tüm cadde boyunca bir sel yayıldı.
Cadde boyunca uzanan evler birbiri ardına sel altında kalmış geride sadece çatıları görünüyordu. Bütün şehir uçsuz bucaksız bir göle dönüşmüştü.
Yu Hao, "Lanet olsun düş diyarım mahvolacak!"
General onu NPC 'lerle dolu bir sokağa soktu ve bir haykırışla cevapladı. "Merak etme, bu dünyanın kontrolünü geri kazandığın sürece yeniden kurulacak!"
Zihninin derinlerine itilmiş bu düş manzarası bir anda kabusa dönüşmüştü: Sonsuz acı çığlıklar, bağırışlar ve küfürler kulaklarda yankılanıyordu. Kara selin geçtiği yerde geriye hiçbir şey kalmıyordu. Sakaktaki NPC'ler üzerlerinden yayılan siyah dumanla Yu Hao ve Generale saldırmaya başladılar.
Yu Hao, "Nereye gidiyoruz?"
General onlara doğru koşan NPC'den tek bir hamleyle kurtuldu, "Gerçek dünyada hiç arkadaşın yok mu?"
Yu Hao mutsuzca mırıldandı, "Hayır."
General Yu Hao'yu kaldırdı ve onu kollarının arasında bir prensesi taşırcasına taşımaya başladı. Küçük bir sokağa girdiler, kara ejderha arkalarından saldırdı. Sel sokağı kapladı ve ikisini de yere devirdi.
"Boş ver." General tekrar ayağa fırladı, geniş kılıcını kınından çıkardı ve sokağı koruyabilmek için o tarafa döndü. "Eğer yoksa da öyle olsun. Önemli değil çünkü hala ben varım. Güvenli sığınağına git, şimdi. Acele et!"
Yu Hao, "Birlikte gideceğiz, seni arkada bırakamam."
Yu Hao Generali bileğinden yakaladı ve birlikte sokağa fırladılar. Arkalarından kara ejderhanın öfke dolu kükremesi geliyor, çevrelerindeki evler birbiri ardına hızla çöküyordu. Yu Hao terkedilmiş tapınağa önden koşuyor, işlerine yarar bir yer olması için dua ediyordu.
General suların içinde geride kalmıştı. Yu Hao panikle seslendi, "General!"
General, "Koş!"
Tapınak ellerini uzatsalar dokunabilecekleri mesafedeydi, yakından daha da harap göründüğünü fark ettiler. Yu Hao bir an durdu ve şüpheyle tapınağa baktı.
General, "Kendine inan!" General Yu Hao'ya koştu, kolunu oğlanın beline doladı ve ikisi tapınağın önüne koştular ve kendilerini deyim yerindeyse içeri attılar.
O anda kara ejderha ezercesine üzerlerine gelirken dev bir tsunamiyi beraberinde çağırmıştı.
Kara ejderha tarafından kontrol edilen tsunami gürültülü bir şekilde yerde patladı ama o anda tapınağın içinde bir ışık belirdi ve görünmez bir bariyer selin tapınağa ulaşmasına engel oldu.
Yu Hao önce tapınağa sonra kara ejderhaya dönüp baktı ve şok oldu. Tapınak öyle eski ve haraptı ki rüzgâr esse küle dönüşecekmiş gibi duruyordu, buna rağmen kara ejderhanın saldırısına karşı sapasağlam dayanmayı başarmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seizing Dreams (夺梦, Duó Mèng) - Chinese Novel Çeviri
FantasiaRüyada olanın düşünde, uyanık olan düşlenendir. -Borges "Güneş ışığında ve rüzgardayım, cennet ve dünyanın arasında ve ayrıca rüyalardayım." Aklı başında olmayan bir üniversite öğrencisi olan Yu Hao, rüyalarda seyehat eden gizemli misafir General il...