"Yaşamanın nesi kötü? Niye ölmek istiyorsun?"
Genellikle "insanların, doğduğunda tamamen özgür ve birbirleriyne aynı haklara" sahip olduğu söylenir. Ama asıl gerçek, bizler farklı koşullarda yaşamaya mahkumuz ve kimse eşit olduğumuzu düşünmedi.
Bu eşitsizliğin bir örneği olarak şu an "Öğrenci Yu Hao'nun, başkalarına ait şeyleri 'almasıyla' nasıl başa çıkarız?" konferansı olarak ortada. Katılımcılar; danışman, müdür yardımcısı ve Üniversiteler Birliği Komitesi.
Herkesin ortak problemi öğrencinin adını temizlemek ve gerçeği ortaya çıkarmaktı.
Tabiki tartışmanın asıl öznesi bu tartışmaya çağrılmamıştı.
"Herkes burada olduğuna göre başlıyorum. Öncelikle kısaca Yu Hao'dan bahsedelim. Erkek, yerli. Beş yaşındayken ailesinde beklenmedik olaylar yaşandı. Ebeveynleri onu terketti ve büyükannesi tarafından yetiştirildi. Başka akrabası yok."
"Yu Hao lisede üçüncü yılındayken büyükannesi zaten yatalak hastaymış ve üniversite giriş sınavından sonra vefat etmiş. Evlerini satıp büyükannesinin cenazesini düzenlemiş ve birkaç borcu ödemiş. Ardından eşyalarını toplayıp üniversitemize kaydolmuş. Okul notları ortalamaymış, aksi takdirde okulumuza kayıt olmazdı."
"Askeri eğitim sırasında onu kısaca gözlemledim, bu oğlan herkesle zar zor konuşuyor. Askeri eğitim bittiğinde hayatı cidden zordu. Öğrenci işlerine gidip *hem çalışıp hem okuyabileceği bir programa kaydoldu, part time özel ders verme şansı elde etti ve bir altıncı sınıf öğrencisine özel ders vermeye başladı."
"... peki en sonunda ne oldu? Öğrencisinin dikkati dağılmışken çalışma odalarında bıraktıkları bir saati aldı. Daha özel ders vermeye başlamasının üzerinden iki ay bile geçmemişken kızın ailesi okula geldi.
Danışmanın, oğlanın içinde bulunduğu durumu özetlemesini dinleyen müdür yardımcısı *pazen bir kumaşla gözlüklerini sildi. Yu Hao'nun dosyası önündeydi. Dikkatle inceledi ve konuştu, "Dosyasına baktım, bu çocuğun sabıkası mı var?"
"Evet, ortaokuldayken sınıf arkadaşının cüzdanını almış ama henüz reşit olmadığından dosya sonuçlandırılamamış."
Müdür yardımcısı *presbiyotik gözlüklerini taktı, dosyayı aldı ve memnuniyetsizliğini belirtmek için öfkeyle masaya çarptı.
"Geçen cuma, kızın ebeveynleri soruşturmayı yönetmeleri için okula polis getirdi. *Ai - Yo! Tanrım! Bölümdeki tüm öğrenciler onları parmakla gösterdi. Aynı zamanda, girişte öyle sert sorguya çekildim ki tek bir soruya dahi cevap veremedim. Saatin değeri *altı yüz bin yuan! Ceza alacak olursa bu en az birkaç yıl olacak! Dekan bu meselenin kesinlikle halledilmesini söyledi. Dikkatlice soruşturulmalı! Ciddiyetle ele alınmalı! Kimse bu konuyu hafife almasın!"
Danışman bir *hm ile cevap verdi ve artık bu konuyu önemsizmiş gibi göstermek konusunda pek umudu kalmamıştı.
Birlik komitesinin sekreteri genç bir kızdı. Kafasını kaldırıp danışmana soracağı sorudan önce WeChat'e ciddi anlamda dalmıştı. "Kampüsteki hayatı nasıl? Hiç arkadaşı var mı? Belki onu farklı bakış açıları sayesinde daha iyi anlayabiliriz."
"Yu Hao yurt 405'te kalıyor. O yurtta kalan yedi kişi var - üçü spor, dördü psikoloji bölümünden. Hepsi Yu Hao'nun zenginlere karşı bir çeşit kini olduğunu söylüyor. Genelde yurttakileri ekiyor ve bunun sebebi olarak fakirliğini gösteriyormuş. Askeri eğitim bittikten sonra yurt arkadaşlarıyla birkaç küçük çatışma yaşamış."
"Oda arkadaşlarından yakın olduğu kimse yok mu?"
"Gerçekten zor bir hayatı var yani onlarla vakit kaybedemez. Tam olarak izole edilmiş diyemeyiz, sadece biraz daha sessiz olan taraf.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Seizing Dreams (夺梦, Duó Mèng) - Chinese Novel Çeviri
FantasiaRüyada olanın düşünde, uyanık olan düşlenendir. -Borges "Güneş ışığında ve rüzgardayım, cennet ve dünyanın arasında ve ayrıca rüyalardayım." Aklı başında olmayan bir üniversite öğrencisi olan Yu Hao, rüyalarda seyehat eden gizemli misafir General il...