12. Kabuslar

197 19 5
                                    

Tiffany olduğu yerde dikilmeye devam ediyordu. Şeytani bakışları bir an olsun üzerimden ayrılmıyordu. Adam bana gittikçe yaklaşıyordu. Arka cebimdeki bıçağı sıkı sıkıya kavramıştım. Bıçağı yavaşça cebimden çıkarmaya başlamıştım ki şiddetli bir güçle bıçak elimden uçarak gitti ve Tiffany'nin eline kondu.

Gözlerim kocaman açılmıştı. "Ne?!"

Laboratuvar önlüklü yabancı adam iyice dibime girmişti ve benim sırtım artık duvarla bir bütün hâline gelmişti. Daha fazla geriye kaçma şansım yoktu.

Adamı bir tekme savurarak üzerimden ittirmeye çalıştım ama adam bacağımı tutarak soğuk zemine düşmeme neden oldu. Bacağımdan tutup beni yataklara doğru sürüklerken can havliyle bağırdım, "Dur!"

"Hareket etme, yoksa durumu daha kötü yapacaksın." dedi Tiffany, yanımıza aldığımız bıçakların ikisini de elinde tutuyordu ve yüzümün önünde usul usul sallayarak beni resmen tahrik etmeye çalışıyordu.

Şu an yaşadıklarımın sadece korkutucu bir kabus olduğunu, gerçekten yaşanmadığını her şeyden çok isterdim. Onca uğraşımın böyle sonuçlandığına inanamıyordum. Anlattığım herkesin dinledikten sonra bana deli gözüyle baktığı şey, belki de birazdan ölümüme sebep olacaktı.

Önlüklü adam bileklerimi deri kayışlarla yatağa bağlarken Tiffany kollarımı hareket ettirmeme engel oluyordu. Tek yapabildiğim çığlıklar atmak ve bacaklarımla tekmeler savurmaktı.

Bağlama işleminden sonra adam odanın diğer tarafına gitti ve elinde bir iğneyle geri döndü. Cam kavanozdan iğnenin şırıngasına bir şey çekerken korkuyla bağırdım. Benimle yüz yüze bakan adam tekrar yanıma yaklaşmaya başlamıştı. Tekmelemeye ve çığlıklar atmaya ara veremiyordum ama bir işe yaramıyordu.

Tiffany hiçbir tepki göstermeden yanımızda dikilmeyi sürdürüyordu. Sonra onu sanırım kameraya uzanırken gördüğümü hatırlıyordum. Kadrajı bize çevirmişti ve şeytani bir kahkahayla yaşananları kayda alıyordu. Kendimi apayrı bir boyuttaymışım veya gerçeklikteymişim gibi hissediyordum. Bu yaşadıklarım bir gram bile gerçekmiş gibi gelmiyordu.

"Hareket etmeden dur." dedi adam iğneyi ikimizin arasında tutarken.

Deri kayışlar eski görünüyordu, pek de sıkı sıkıya bağlı değil gibiydiler. Bileklerimi kurtarmak için her hareket ettirdiğimde kayışlar biraz daha gevşiyordu. Hâlâ bileklerimi sıkı sıkıya kavrıyorlardı tabi, ancak fazla uzun dayanacaklarını sanmıyordum. Bu yüzden çığlık atarken bir yandan da bileklerimi hunharca hareket ettirip çekiştirmeye devam ettim.

Adam üzerime eğildiğinde bütün gücümü kullanarak deri kayışları koparmaya çalıştım. Ve bir şekilde kayışlardan birini koparabilmeyi başardım. Artık bir elim boşa çıkmıştı. İğneyi adamın elinden kapar kapmaz adama bir tekme savurdum ve iğneyi de yatağın yanındaki Tiffany'nin suratına batırdım. Acı içinde çığlığı basan Tiffany elindeki bıçakların ikisini de bacaklarıma indirdi. Derimi delip geçen bıçaklar beni can acısıyla çığlık attırmıştı. Taze yaralarımı görmezden gelmeyi deneyerek bıçakların biriyle diğer elimi tutan kayışı kestim. Artık iki bıçak da bendeydi ve onları kendimi savunmak için kullanacaktım.

Bu sırada adam, yerde acıyla kıvranan Tiffany'yi inceliyordu. İğnenin yüzünde açtığı delikten kanlar fışkırıyordu ve iğne hâlâ sağ yanağına saplıydı.

Tekrar bacağıma baktım, sonra da adama. Ama adam birden ortadan kaybolmuştu. Bacağıma bakarken odadan çıkmış olmalıydı. Nasıl bu kadar hızlı gidebilmişti ki?

Korkudan aklımı yitirmek üzereydim. Odada etrafıma bakındım. Zorla yatırıldığım yatak kanımla kaplanmıştı, Tiffany yerde hareketsiz bir şekilde yatıyordu ve adam bir anda yok olmuştu. Gerçekten çok korkuyordum, az önce olanlar hakkında kahrolası bir fikrim bile yoktu veya ne yapmalıydım bilmiyordum.

Odadan çıkmak için kapıya koşturdum, fakat sonra durdum ve Tiffany'nin yanına yere düşmüş kameraya baktım. Bir hızla kameraya uzandıktan sonra onunla birlikte odadan dışarı fırladım.

Çatıya giden çıkışa ulaştığımda son kez nefes nefese arkama baktım. Kimsenin beni takip etmediğini görünce binanın dışına tırmanmaya başladım.

Çatıya çıkıp ayağa kalktım. Serin hava alnımda biriken ter damlalarını soğutuyor, daha da üşümeme neden oluyordu. Etrafımı incelediğimde dört bir yanımın ağaçlarla kaplı olduğu gerçeğiyle bir kez daha karşı karşıya kaldım. Buradan nasıl çıkacağım hakkında zerre fikrim yoktu. Ne taraftan geldiğimizi bile hatırlamıyordum. Bizi buraya yönlendiren Tiffany olmuştu.

Ne kadar denersem deneyeyim yaşananların hiçbirine anlam veremiyordum. Hâlâ bir türlü uyanamadığım, berbat bir kabusa sıkışıp kaldığımı hissediyordum.

RUBY'NİN GÜNLÜĞÜ 3: GÜNLÜĞÜN ARAŞTIRILMASI ➵ TÜRKÇE ÇEVİRİ (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin