Duru beni dinlememişti bile.Ona burs kazandım yurt dışından derken bile canım çok acımıştı.Daha önce ona hiç yalan söylemeyen ben,ona orada,o sahilde yalan söylemiştim.Hemde gözünün içine baka baka yalan söylemiştim.Ona Ümit verip yarı yolda bırakmıştım.Duru'nun söyledikleri sürekli aklımda yankılanıyordu.Sözleri yankılandıkça beni boğuyor gibiydi.Nefes almamı engelliyordu.Onunla o kadar anlamlı anılarım olmuştu ki.Hayatıma girdiği günden beri her şey daha güzel geliyordu gözüme.Gözlerinden süzülen boncuk boncuk yaşları aklıma geldikçe daha da ağlıyordum.
Odam artık kapkaranlık bir yer gibi geliyordu gözüme.Beni karanlığa sarıp yok edecekmiş gibi geliyordu.Ah duru...Keşke gerçekleri söyleyebilseydim sana ama yapamadım.Ben korkağın tekiyim...Seni Öylece bırakıp gidiyorum.Ben aptalın tekiyim.
Telefonum çalmaya başladı ve ısrarla çalmaya devam etti.Baktığımda ise arayan Hazal'dan başkası değildi.
"Toprak,duru'ya neden yalan söyledin?"
"Çünkü öyle olması gerekiyordu."
"Öyle olması derken?Dalga mı geçiyorsun toprak sen?Duru'nun yüzüne baka baka nasıl yalan söylersin.Sana inanamıyorum.Seni tanıyamıyorum artık toprak..."
"Hazal,özür dilerim ama başka çarem yoktu."
"Başka çaren yok muydu?Güldürme beni toprak.Başka çaren vardı ama senin işine gelmedi.En kolayı buydu değil mi senin için."dedi.
Sözleri canımı o kadar acıtmıştı ki...Gerçekleri bilmesine rağmen neden daha fazla canımı acıtıyordu.Başka çarem vardı madem neydi o zaman?Duru'yu üzmek istemiyordum sadece.
"Duru'yu üzmemek için böyle olması gerekiyordu."dedim.
"Duru'yu üzmemek için mi?Sana bir şey diyeyim mi? Duru'yu öyle bir üzdün ki artık duru için bir HİÇSİN."dedi.
"Sen ne saçmalıyorsun hazal?"dedim
"Sen geri dönünce karşında hala aynı Duru'yu mu göreceğini sanıyorsun?"dedi.
"Evet sinirli olacak ama gerçekleri öğrendiğinde beni anlayacak."dedim.
"Gerçekleri öğrendiğinde seni anlayacak mı?!Hemen kollarına atlayacak sanıyorsun değil mi? O anca rüyanda olur. Sen duru'ya yalan söyledin ve gerçekleri anlatman ona yalan söylediğin gerçeğini değiştirmeyecek toprak!" Haklıydı.Ne söylese haklıydı.Kendi ellerimle her şeyi mahvetmiştim.
"Hazal başka çıkış yolum yoktu.Gerçekleri söylesem her şey daha fazla karışacaktı."
"Ben sana artık hiçbir şey demiyorum toprak!Madem bir yalan söyledin sonuçlarına katlanacaksın üzgünüm."dedi telefonu suratıma kapattı.Duru'yu en çok yalnız bırakmamam gereken zamanda bir tekme de ben atmıştım.Yanan canını daha çok yakmıştım.Ona destek olmam gerekirken onu yapayalnız bırakmıştım.Üstüne yetmezmiş gibi ona yalan söylemiştim.Hazal aklımı başıma getirmişti.Her ne kadar bana bağırıp çağırıyor olsa da hep iyiliğimi isterdi.Söyledikleri doğruydu.Ben ne sanmıştım ki onca yalanı orada söylerken.Duru'nun o zar zor gülümseyen yüzünü düşürürken.Koşarak geldiği yolu,ağaçlara tutunarak giderken...Ne olacağını sanmıştım.
Odamdan dışarı baktım.Yarın gidecektim buradan...Bu şehirden... Duru'yu Öylece bırakıp gidecektim. Etrafa baktım.
Hiçbir şey yoktu,ama yine de yoklamayı sürdürdüm...Her şeyimi kaybetmiştim ve öylece oturuyordum odamda.
Bavulumu hazırlamaya başladım.Ne de olsa yarın sessizce gidecektim bu şehirden...Duru artık bensiz daha mutlu olacaktı belkide.Siyah bavulumu aldım ve içini açtım.Dolabımdan elime ne geliyorsa doldurdum.Önüme bir fotoğraf düştü ceketimin cebinden. Mine'nin doğum gününde çekindiğimiz bir fotoğraftı. Duru ile dans ederken çekilmiş bir fotoğraftı...
Bu fotoğrafın çekildiğinden haberimiz bile yoktu... Zaten ne demişler "Rastgele çekilen fotoğraflar daha güzel çıkar, tesadüfen tanışılan insanlarla daha mutlu oluruz, kıyıda köşede uyuyakalmak uykunun en keyiflisidir, plansız hadi denilerek yapılan aktiviteler daha eğlencelidir. Her şeyin kendiliğinden olanı güzel..."Duru... tesadüfen tanıştığım ama iyi ki tanışmışım dediğim duru... Kalbini kırıp Öylece yarı yolda bıraktığım duru...
Bu şehirde seni bir başına bırakıp gideceğim,Hayatından sessizce çıkıp gideceğim. Sözlerin hala aklımda yankılanıyor...Hele söylediğin o söz. "Hayatımdan çıkmaman için çok uğraştım toprak ama eğer şimdi çıkıyorsan bir daha asla giremezsin."demişti. Gözlerime nefretle bakıyordu.
Ben kendi ellerimle onu kendime düşman etmiştim. İçeriden annem çağırdı.
"Toprak."
"Efendim!"
"Her şeyini hazırla,sakın bir şey unutma!"dedi. Ah annem,beni hiç anlamayan annem. Beni hiç başucuma oturtup dinlemeyen annem. Ben her şeyimi sahilde kaybettim zaten. Başka ne unutabilirim ki...Fotoğrafa o kadar uzun süre bakmıştım ki,gözümü kapatsam bile görebiliyordum.Duru'nun o saf güzelliğini nasıl unutabilirdim ki?
Duru şimdi ailesine benimle ilgili ne diyecekti?
Gidip onlara veda etmeli miydim? Hem Duru'yu son kez görürdüm.Son bir defa...Yarın öğlende kalkacaktı uçağım.Oraya gitsem de işte olurlardı...Zaten Duru'nun beni görmek istediğini sanmıyordum...Fotoğrafı zarar görmeyecek bir yere koydum ve bavulumu kapattım.Odamın köşesine koydum.
Şimdi ne yapacaktım.Her şeyimi kaybetmiştim zaten...
Seni kendimden korumalıydım duru. Kendine iyi bak. Malum ben iyi bakamadım. Milyonlarca kez özür dilerim...
***Sabah erkenden kalktım ve hazırlandım.Daha sonra sahile gittim.Oturdum.Hemde saatlerce...Bir umut Duru'yu son bir defa görürüm diye bekledim ama yoktu.
Etrafa bakındım saatlerce. "Söylesenize dalgalar ne olacak benim bu halim...Canım yana yana bu şehri, her şeyimi terk edişim ne olacak..." Arkamı döndüm.Uzakta bir yerde bir ses duydum.Bu ses Duru'nun sesiydi...Yine her zaman olduğu gibi çok güzeldi.Yere eğilmiş tatlı,minik bir kediyi seviyordu.Onu izledim uzaktan.Öyle güzeldi ki peri kızı gibiydi.Kedi ile biraz konuştu,onu okşadı,sevdi. Sonrasında sahile doğru yürüdü. Ben ise bir ağacın arkasına saklanmıştım.Bir korkak gibi...Koyu kahverengi saçları güneş vurdukça açık kahverengi gözüküyordu.Dalgalar saçlarını uçuruyordu.Rüzgarlar onu sarıp sarmalıyordu.Saatlerce denizi izledi.Bir şeyler düşündüğü belliydi.Daha sonra biraz kumsalda yürüdü. Denizin önüne oturdu.Dalgalar üzerine geliyor ama ayak ucuna kadar gelip bitiyordu.Duru ise öylece ufuğa doğru bakıyordu.Kum taneleri ile oynadı.Bir şeyler çizdi,yazdı.Daha sonra bozdu. Derin bir iç çekti.öyle bir iç çekti ki uzaktan bakmama rağmen ben bile görmüştüm.Kalktı yerinden ve sahilden uzaklaştı.Yoldan karşıya geçti ve gözden kayboldu...
Saat öğlene yaklaşmıştı.Son kez onu gördüğüm için mutluydum.Evden bavulumu aldım ve havaalanına gittim.
Tam uçağa gidiyordum ki birisi bana bağırdı.Döndüm baktım ama kim olduğunu göremedim.Lütfen duru olsun diye yalvardım.Bir kere daha seslendi bana ve koşarak yanıma geldi.Gelen hazaldı. Arkasında birisi var mı diye bakındım ama yoktu...
" Demek gidiyorsun toprak."
"Evet..."
"Yolun açık olsun."
"Teşekkür ederim ama bunu telefondan söyleyebilirdin bunun için mi geldin?"dedim.
"Seni yapayalnız göndermek istemedim biz seninle kardeş gibiyiz toprak, kardeşimi yalnız başına mı gönderseydim?"dedi.
"Duru-"dedim.
Lafımı devam ettirmem için yüzüme baktı.
"Duru'ya iyi bak olur mu?"dedim.
"Duru çok güçlü birisi toprak onun kimseye ihtiyacı yok."dedi.
"Doğru."dedim.
"Toprak gitmeden sana bir şey söylemem lazım!"dedi.
"Ne oldu?"
"Mine-"Dedi ve devam etti.
"Mine her şeyi unuttu!Hepimizi unuttu.."dedi.
"Nasıl yani?"dedim ve her şeyi anlatmaya başladı.
"Duru ne kadar üzülmüştür..."dedim.
"Evet, ve sen onu burada bir başına bırakıp gideceksin..."dedi.
"Hazal başka çarem yok.Lütfen anla beni."Dedim.Yukarıdan anons geldi.
"Hoşçakal Hazal..."dedim ve Hazal'a sarıldım.
"Hoşçakal toprak."dedi ve uçağa doğru gittim.Koltuğuma oturduğumda kulaklığımda uykusuz ve dengesiz şarkısı çalıyordu...🎶"Akıyormuş zaman, ben ittirmesem de
Gülümsersem sana, gülecek misin sen de?
Günler karışıyor, insan alışıyor
Vapurlar yanaşıyor içinden sen inmesen de..."Uçak kalktı ve bu şehirden beni ayırdı. Duru'dan beni ayırdı...
Ne demişler "Sonra aramıza şehirler Gibi yıllar girecek... Tesadüflerde bir araya getiremeyecek. Sonra Belki birimiz öleceğiz..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaybolan anılar
Teen FictionZamanı durdurabilseydim yine alır mıydı seni benden? Çocukluk arkadaşı Mine ile çok güzel bir dostluk yaşayan duru başına geleceklerden habersizdir.Fakat bir anda Mine için duru,yolda gördüğü sıradan birinden farksızdır. Bir günde her şey tepetaklak...