Yavaş yavaş finale yaklaşmak beni üzüyor :(
Hangisini daha çok seversiniz:
Mutlu son mu yoksa mutsuz son mu?İyi okumalar <3
***Haftasonu tatilimizin dönüş yolundaydık. Üç gün boyunca yatmış, dinlenmiş, sohbet edip eğlenmiş, şarkılar söylemiş ve Bubble'la oynamıştık. Eğer Bubble, Namjoon'un köpeği olmasaydı şimdi onu kaçırmıştım. Çok tatlıydı ve gözleri kocamandı. Biz arabayla araziden ayrılana kadar arkamızdan bakmıştı. Onu geride bırakıyormuş gibi hissetmiştim ama Jungkook'un dediğine göre Namjoon her gün onu görmeye geliyormuş. Aklım onda kalmayacaktı.
Sonunda Busan'a yaklaştığımızda neredeyse gece olmuştu. Saat on birdi ve ben bu sefer yolculuk boyunca gözlerimi açık tutmuştum. Hâlâ yavaş yavaş kar yağıyordu ve etraf çok güzel gözüküyordu.
Tabii, sürücü koltuğunda oturan bir manzaram daha vardı.
Apartmanın önüne geldiğimizde Jungkook eşyalarımızı yarın sabah eve çıkarmayı teklif ettiğinde canıma minnetti. Şimdi aşırı kar yağıyordu ve bana lazım olan tek şey, yani cep telefonum ve cüzdanım sırt çantamdaydı. Onu alıp çıksam yeterliydi.
Arabayı kilitleyip apartmandan içeri geçtik. Sensörlü ışık yandığında, içimde bir yerde kötü bir his filizlendi. Kaşlarım çatık bir şekilde olduğum yerde kaldığımda Jungkook iki adım sonra yokluğumu fark edip arkasına döndü. Bir şey olduğunu anlamış olmalı ki "Chae?" diye seslendi. "N'oldu?"
Kafamı sağa sola sallayıp "Önemli bir şey yok. Sadece... Neyse. Garip hissettim biraz." dedim. Yanına gidip elini tuttum ve gülümsedim. "Hadi yukarı çıkalım."
Ama içimdeki his hâlâ yerinde durmakla beraber üstüne üstlük, her merdiven basamağında daha da artıyordu. Jungkook da farkındaydı bunun. Resmen negatif enerji saçıyordum.
Dairemin olduğu kata geldiğimizde, bana "Chae..." diye seslenemeden kapıya doğru baktım.
Kapım açıktı.
Benimle aynı anda Jungkook da kapımın açık olduğunu fark ettiğinde elimi bıraktı ve beni arkasına aldı. Biri evime girmişti. Hırsız mı? Tabii ki hırsız. Acaba hâlâ içerde mi?
Jungkook ilerlemeye başladığında kolundan tuttum. "Gitme lütfen. Polisi arayalım." dediğimde tam elini tutup merdivenlere geri döndürmüştüm ki evimin kapısı daha fazla açıldı ve içeriden eli silahlı biri çıktı.
Gördüğüm kişiyle gözlerim hızla büyüdü. Aynı şok, Jungkook'un yüzünde de yer edinmişti.
Ablamın sevgilisi... Eski sevgilisi.
Ama, neden?
"Min ho?"
Min ho gülüşünden sarhoş olduğu belli olan bir ifadeyle "Vay vay vay." dedi. "Aşkımın biricik kız kardeşi, sonunda evine teşrif etmiş."
Ona doğru bir adım atacağım sırada Jungkook daha çok önüme geçti ve görüşümün yarısını kapattı. "Ne istiyorsun?" dedi Min ho'ya karşı. Onu ilk defa bu kadar ciddi görüyordum. Sanırım bunda, Min ho'nun bize doğru uzattığı silahının da etkisi vardı.
Şakanın sırası değil Chaeyoung! Adamın elinde silah var ve sarhoş! Şakanın sırası değil!
Min ho gülerek kafasıyla dairemi işaret etti. "Buyurmaz mısınız? Konuşacağımız birkaç konu var da."
Tam ağzımı açıp bizi bırakmasını söyleyeceğim sırada "Eh, gelmem diyorsanız... Altı tane kurşunum var. Elbet bir tanesi isabet eder diye düşünüyorum. Denemek ister misiniz?" dediğinde, boka bastığımızı anladım. Bizi bırakmayacaktı ve belli ki bir derdi vardı.
"Tamam." dedim. "Konuşmak istiyorsun madem, konuşalım."
Sadece, diye devam ettim içimden. Lütfen o'na zarar verme.
Tanrım, lütfen ona zarar vermesin.