"Yani evet genel şikayetlerim bunlar."
Doktor, muayene koltuğundaki Chaeyoung'u dikkatlice dinledikten sonra asistanına dönerek birkaç medikal terim kullanarak tahliller istemeye başladı. Bu sırada Chae gergince etrafa bakıyordu. Tek başına doktora gelmişti. Bir haftaya yakındır başı feci bir şekilde dönüyordu ve iştahı kesilmişti. Jungkook'a her ne kadar fark ettirmemeye çalıştıysa da o zeki bir adamdı ve bir şeyler döndüğünü anlamıştı. Chae birkaç geçiştirme sonrası doktora gitmeyi kesinlikle kararlaştırdığında saat öğleni geçiyordu. Jungkook da hastanedeydi ama annesinin yanında. Aynı zamanda sevgilisinin de hastaneye geldiğinden habersiz...
Chae elinde yaptırması gereken tahlilleri içeren bir yönergeyle doktorun odasından çıktığında aşırı gergindi. Bir şeyler çıkmamasını umuyordu ama içten içe onca baş dönmesinin boşu boşuna olmayacağının da bilincindeydi. Yalnızca ufak bir vitamin eksikliği ile kurtulmayı planlıyordu.
Kan verme işlemi için sıraya girdiğinde gerginliği biraz daha artmıştı çünkü hastanenin içinde dolaşıyordu ve Jungkook'a yakalanırsa ne diyeceğini hiç bilmiyordu. En başında bu hastaneye gelmemeliydi zaten ama tek güvendiği yer burasıydı.
Sıra ona geldiğinde elindeki kağıdı hemşireye uzattı ve koltuğa oturup beklemeye başladı. Kan alma işlemi beklediğinden daha az bir acıyla sonlandığında hemşire sonuçlar için 1 saat beklemesi gerektiğini söyledi. Chae anladığını belirten birkaç mırıltı çıkardı ve 1 saat boyunca ne yapacağını düşünmeye başladı. Hazır hastaneye gelmişken Jungkook'un annesini ziyaret edebilirdi. Evet, evet. Bu çok mantıklı gelmişti. Sonuçlar çıkana kadar otururdu ve tekrar doktoru görmesi gerektiğinde de eve gitmesi gerektiğini söylerdi. Zaten doktordan sonra gerçekten de eve gidecekti.
Elinde taşıdığı kot ceketini üzerine giyerek pamuk ve bant yapıştırılmış olan kolunu gizledi. Şimdi geriye sakince yukarı çıkmak, Jungkook ve ailesiyle biraz vakit geçirmek ve sakince beklemek kalmıştı.
Sakince, tabii ne kadar sakin kalınabilirse.
***
Chaeyoung belki de ilk geldiğinden daha da tedirgindi.
Tekrardan doktorun odasındaydı. 1 saat geçmişti. Ama ne geçmek öyle... Aklında bin bir tilki dolaşmıştı şu saate kadar.
'Ya ciddi bir hastalığım varsa? Bunu Jungkook'a nasıl açıklarım? Daha annesinin hastalığını kabullenememişken bunu ona nasıl yaparım?'
'Ya hiçbir şeyim yoksa, ama o zaman neden başım dönüyor?'
'Kesin çok kötüyüm, ay bana bir şeyler mi oluyor ne? Aman, iyice saçmaladım. Bekleyip göreceğiz.'
Daha niceleri...
Kendi kendine konuşmuştu bu 1 saat boyunca. Jungkook elbette ki bunu fark etmişti. Zaten hep fark ederdi. Daha kız odadan içeri girdiği andan beri bir şeyler olduğunu anlamış ancak sesini çıkarmamıştı.
Şimdi burada, neden girdiğini anlayamadığı doktor odasının kapısında onu bekliyordu. Sevgilisini. Neden ona söylememişti? Belli ki endişelendirmek istememişti ama bu, yalan söylemek değil miydi? Kendisine zamanında bunun için çok kızmıştı Chae. Ancak şimdi aynısını yapıyordu.
Jungkook yüzünü ellerinin arasına alarak derin bir iç çekti ve beklemeye devam etti. O çıkana kadar içerde neler olduğunu bilemeyecekti.
Jungkook dışarıda meraklanmaya devam ederken aynı şekilde Chae de içeride meraklanıyordu. Üstelik sevgilisinin kapıda onu beklediğini de bilmiyordu.
Doktor yavaşça kafasını az önce çektiği ultrason görüntülerinden ve kan tahlillerinden kaldırdı. Kızın ona gergince baktığını görünce gülümsedi.
"Biraz vitamin kaybetmişiz. Ve kilonuzda da önemli oranda düşüş var. Bunu toparlamalıyız."
Chae tuttuğu nefesini dışarı bir solukta verdi ancak bunun için çok erken olduğunu birkaç saniye sonra duyacağı sözlerle, daha iyi anladı.
"Tebrikler, bir bebeğiniz olacak. Artık onun için daha dikkatli beslenmeniz gerekiyor. Ben size birkaç vitamin vereceğim, bunları düzenli-"
Bir yerden sonra, Chae'nin kulaklarına giden sesler boğuklaştı. Ancak sonra tekrar kendini toparlayarak doktoru dinledi. Şokunu dışarda yaşayacaktı.
Doktorun verdiği reçeteyi teşekkür ederek aldı ve ultrason görüntüsünü, bebeğinin ilk ultrason görüntüsünü avucunun içinde sımsıkı tuttu. Arkasını dönüp kapıya yürümeye başladığında gözleri dolmuş, hatta yaşlar sicim gibi boşalmaya başlamıştı yüzüne. Kapının kolunu aşağı indirdi ve açtı. Dışarı çıktığında ayakta duran sevgilisini fark etmemişti çünkü öyle bir gözyaşı döküyordu ki ne önünü görebiliyordu ne ilerisini. Jungkook, Chae'nin bu halini görünce önce şok oldu ama ardından yüreği öyle bir burkuldu ve korkuyla atmaya başladı ki ne yapacağını bilemeyerek attı kendini sevgilisinin önüne.
Chae, Jungkook'u fark ettiği gibi ağlamasını kesmeden sarıldı ona. Aynı sıkı sarılmayı Jungkook ona uyguladığında göz yaşları yavaşça dindi. Jungkook, o tamamen kendini toparlayana kadar bekledi ama sanki asırlar gibi gelmişti ona bu bekleyiş. Ölümüne korkuyordu ve dünyalar kadar sevdiği kadının neden böylesine ağladığını çözmek istiyordu.
Ancak bir anda, daha Chae kendini yeni yeni toplandığında ve sarılmayı bırakarak yüz yüze geldiklerinde, Jungkook'un içine sanki duyacağı şeyin ferahlığı dolmuştu. O anda avucuna usulca bırakılan o ultrason görüntüsü, Jungkook'un hayatında belki ilk defa mutluluktan gözyaşı dökmesine neden olmuştu.