¹⁸

1.3K 67 35
                                    

2 buçuk hafta sonra, kafe

Kook'tan

Taze kahve kokusu...

En çok da buna veda etmesi zor olacak gibi duruyor.

Bugün, kafedeki işimin son günüydü. Son mesaim, son siparişler, son müşretiler... Ardından hepsi unutulmaya yüz tutmuş birer anı olarak kalmaya hazır hâle gelecek. Diğer bütün anılar gibi.

Yaklaşık iki buçuk hafta önce, Chae temelli olmasa da gittiğinde, söylediği gibi yaptım. Ona ulaşmaya çalışmadım, mesaj atmadım, aramadım. Jennie'yle sürekli aynı ortamdaydık ama ona bile sormadım. Benden istediği tek bir şey vardı ve ben bu isteği yerine getirdim; üç maymunu oynadım. En azından o buraya, bana geri gelene kadar böyle yapacağım.

Kimi kandırıyorsun?

Bok gibiydim.

Son günlerde yaptığım gibi sessiz sedasız düşüncelerimin içinde boğulurken derin bir nefes alıp önlüğümü üzerimden çıkarmaya başladım. İpleri çözüp boynumdan attığımda önlük yere düşmeden sağ elimle kaptım. Özenle katladıktan sonra arka tarafa, soyunma odalarına ilerledim. Dün gelip boşalttığım ve şu an kapısı açık olan dolabıma ilerledim. Önlüğü güzelce içine yerleştirdim. Odadan çıkarak müdürün odasına gittiğimde yüzünde oluşan her zamanki samimi gülümsemesiyle karşıladı beni.

"En özverili çalışanlarımdan biriydin..." ile başlayan konuşmamız baya uzadı. Benim için bir sürü samimi olduğuna inandığım dileği vardı. Onu ziyaret edeceğimi biliyordu, tekrarlamak istemedim. Elime, son kez buradan aldığım maaş çekimi verdiğinde gelişi güzel sırt çantama attım. Ardından sarılıp vedalaştıktan sonra kafeden, bir daha burada çalışmamak üzere ayrıldığımı yeni fark ediyordum. Odanın kapısını çıkarken ardımdan kapattım ve kasadaki arkadaşlarıma selam vererek kafenin bahçesine ilerledim. Yola çıkarken düşündüğüm şeylerden biri de burasının benim için ne kadar önemli olduğuydu. Ailemin içindeki kaostan, baskıdan, abimden, okuldaki çeşitli saçmalıktan bıktığım o sıralar bahçenin önünden geçerken camdaki çalışma ilanını görmüştüm. Resmen benim kurtarıcımdı burası. Bir sürü olayın başlangıç ve bitişiydi bu mekan benim için. Bir sürü duygumun doğuşu, filiziydi. Şimdi öylece gitmek gerçekten anıları elimin tersiyle itiyormuş hissi yaratıyordu derinlerimde. Ancak öyle olmadığını tabii ki biliyordum. Buranın kapıları her zaman bana açıktı. Hissediyordum. Anılar, nereye gidersek gidelim yaşıyordu. Geride, ileride, sağda solda bir yerlerde...

Göremesek de, kalbimizde yaşadıkları barizdi. Bu ağırlık, sadece yüreğimin ağırlığı olamazdı.

Kaldırımda yürüyordum, hava her ne kadar ilkbaharda olsak da çok soğuktu. Bu akşam için yağmur hatta fırtına uyarısı veriyorlardı. İnsanlar yaklaşan yağmur bulutları ve uyarılar yüzünden ellerinde şemsiyeleriyle koşuyorlardı. Anlamıyordum. Herkes neyden kaçıyordu? Islanmak neden onları bu kadar korkutuyordu? Ruhlarının temizlenmesi insanları bu kadar rahatsız mı ediyordu yani?

Benim ne yanımda ne de evimde hiç şemsiye olmazdı. En son aldığım şemsiye, lisedeyken elimden uçup gitmişti. Şu an muhtemelen bir çöplükteydi ama o gün bana hayatımın en önemli özelliğini kazandırmıştı. Artık yağmurdan, rüzgârdan, kardan ya da fırtınadan kaçmıyordum hiç. Artık hayatın o olgunluk seviyesine gelmiştim. Ama anladığım kadarıyla böyle düşünen sayılı insan vardı. Bir nevi, düşünlerin arasında kaybolmamı da engellediğinden bu özelliği iyice benimsemiştim.

İlk başlarda buna alışmam baya zamanımı almıştı. Sürekli hasta olurdum ama sanırım, artık bağışıklık sistemim de bu duruma alışmıştı. Son beş yıldır dondurucu soğuklarda dahi hasta olmadan o yılı bitirebiliyordum.

friends | rosékook ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin