başka bir evrende, final
Yürüyorlardı.Jungkook ve Chaeyoung, kapıda birbirlerine bakarken o an evde konuşamayacaklarını anlamışlardı. İkisinin de aşırı heyecanları yüzlerinden okunuyordu. Belli ki ağızlarını açsalar, iki kelimeyi bir araya getiremeyeceklerdi. Şaşkın ve heyecanlı. İlk defa böyle hissediyorlardı.
Beraberce apartman çıkışına doğru yürümeye başladıklarında kalp atışları zirve noktalarında dolaşıyordu ikisinin de. Çocuksu birer gülüş konmuştu yüzlerine. Hallerinden hiç şikayetçi değillerdi.
Sokaklar geçtiler; evler, apartmanlar geçtiler yürürken. Ancak hiçbir şey umurlarında olmadı. O an önemsedikleri tek şey birbirleriydi ve de pek tabii konuşacakları o büyülü hisler.
İkisinin de ayakları onları savururken sonunda Chaeyoung hızlandı ve biraz ötelerindeki bir banka oturdu. Jungkook'un da banka yerleşmesi uzun sürmedi.
Oturdukları yer, nehri görüyordu. Nehrin etrafı yılın bu zamanları hep olduğu gibi durgun ancak soğuktu. Araçlar birkaç metre ilerilerinden yollarına gidiyorlardı. Birkaç kuş gökyüzünde savruluyordu rüzgardan. Ve bunca şehir koşturmacasının arasında, onların gözleri sadece birbirlerini görüyordu.
Sessizliği bozan Chaeyoung oldu.
"Sanırım konuşmayı bir şekilde başlatmamız gerekiyor."
Jungkook yavaşça başını sallayarak onayladı onu. Bir şeyler duymaya ihtiyacı olduğu gözlerinden belliydi. Okuduğu şeyleri duyması gerekiyordu. Belki de çok uzun zamandır bu anın hayaliyle uyuyordu ve aynı hayalle başlıyordu gününe. Ne zaman bu hâle düştüğünü bilmiyordu ama emin olduğu tek bir şey vardı.
Karşısındaki kadını seviyordu.
Chaeyoung yerinde biraz dönerek Jungkook'la tamamen yüz yüze getirdi kendini. Gözlerine bakmak istemişti. O parıl parıl gözlerine.
"Ben... Ben belki senin kadar cesur değilim bu hisleri kabullenme konusunda." diye başladı sözlerine. Jungkook onu pür dikkat dinliyordu. Tek bir hece bile kaçırmak istemiyordu bu konuşmadan. "Ancak şu an en çok cesarete ihtiyacımın olduğu bir andayım. Ve senin karşında böyle, bu şekilde titremekten başka hiçbir şey yapamayacakmışım gibi geliyor. Cümlelerim düzenli değil, düşünemiyorum ama..."
Jungkook heyecanla atıldı. "Ama?"
"Ama biliyorum ki seni seviyorum." dedi Chaeyoung. Bu cümleyi kurarken gözleri dolmuştu. "Ne zamandır böyle hissediyorum bilmiyorum ama bu hisler hiç de birkaç günlük hisler değil Jungkook. Seni sahiden seviyorum. Ben-"
Chaeyoung'un cümlesi yarıda kesilmesini sağlayan şey, Jungkook'un aniden ona sarılmasıydı. O da bu sarılışa karşılık verdiğinde artık konuşmaması gerektiğine karar vermişti. Kendini açıklamasına gerek kalmamıştı.
"Seni seviyorum," diye fısıldadı Jungkook, Chae'nin kulağına. Saçlarının arasından geçen sıcak nefesi, tıpkı ilahi bir melodi gibi Chaeyoung'un kulağına ulaşıyordu. "Seni çok seviyorum. Senin de beni sevdiğini bilmek... Beni ne kadar mutlu ettiğini tahmin bile edemezsin güzelim."
Chaeyoung mümkünmüş gibi Jungkook'a daha da sıkı sarılırken, bundan sonra olacakları düşünmüyorlardı bile. Tek düşündükleri şey bu andı, yaşadıkları bu aşk dolu an. Ve onlar, bu anı hep hatırlayacaklardı.
Başka evrenlerde de olsalar, daima, her an ve diğer zamanlarda. Hep. Hep birbirine ait olacaklarını biliyorlardı.