3. Sahte

149 20 0
                                    

Söyledikleri ile ürperirken, artık daha da korkmaya başlamıştım. Evet sanırım sahte bir kehanet yaza bilirim. Bunu başara bilirim. Bu çok kolay olacak, gergin olmama gerek yok.

Günlerce bunları düşünüp içimi rahatlatmaya çalıştım. Tam da doğum günümün olduğu sabah kraliyet tarafından bir at arabası geldi ve beni aldı. Kehaneti krallıkların ortasında olan, büyük tapınakta görecektim. O yüzden beni oraya götüreceklerdi. Ama bir sorun vardı. İşler istediğim gibi gitmiyordu. Attan aşağı indiğimde tapınağın etrafındaki at arabalarına baktım.

Tapınağın dışında tüm türlerin kralları toplanmıştı. Hepsi yazacağım kehaneti bekliyordu ve bu kehanetin doğru olup, olmamasını anlamaları için, bir büyü geliştirmişlerdi. Sahte kehanet işi artık bir hayalden ibaretti. Bu gece 18 yaşıma basacağım ve bir kehanet göreceğim. O yüzden beni burada, tapınakta tutacaklardı.

Tüm krallıkların en önemli tapınağında. Bu tapınağın ismi de benim soy ismim ile aynıydı. Schwars.. Yani siyah...

Tapınağın içinde bana ayrılan odaya gittim. Burada bekleyecektim, kehaneti görene kadar. Kocaman bir havuz vardı. Havuzun içinden yükselen bir portal. Portal her zamanki gibi, mavi ışığını etrafa yaymaya devam ediyordu. Kapılar kapanırken, ayağımdaki ayakkabıları çıkardım ve havuza yakınlaştım.

Ayaklarımı havuza sokarak, oturmaya başladım. Bu kutsal su bana güç versin. Kehaneti görene kadar kimse beni rahatsız etmeyecekti. Odanın içine bir masa, parşömen ve mürekkep koymuşlardı. Ben kehaneti görene kadar buradan çıkamazdım. Aynı şekilde masanın bir kısmında tatlılar ve sıcak yemekler de vardı.

Sessiz geçen eğlenceli bir gün olacak gibi. Kehanet görmem de lazım ama yemeklerin nefis kokusu, beni benden alıyordu. Dakikalar geçerken karnımdan sesler de gelmeye başlamıştı.

Havuzun yanından kalkıp, masaya doğru yürüdüm. Afiyetle yemeklerden yedikten sonra, yeniden gidip, havuza bacaklarımı sokup beklemeye başladım. Umarım beni izleyen hiç kimse yoktu. Kutsal suya olan saygısızlıktan dolayı, kesin idam ederlerdi.

Bunu düşününce, içimi bir endişe kaplamıştı ve etrafıma bakmaya başlamıştım.

Her yer kapalı gibi gözüküyordu. Zaman geçerken, sıkıntıdan gidip, portalın önünde uzanıp, portala bakmaya başladım. Hiç bir şey görmüyorum. Gece yarısına kadar bir kehanet görmem gerekli. Kim bilir kaç saat geçti ve ben hiç bir şey görmüyorum. Sıkılarak, gözlerim kapattım ve beklemeye başladım. Ama ne yazık ki, hala hiç bir şey görmüyordum.

Zaman su gibi akıp geçerken, korkum ve endişem de artıyordu. Tüm krallar toplanıp gelmiş, bir kehanet göreceğim diye, ya bir şey göremezsem? O zaman ne olacak? Onu geçtim ya başka bir türün refahını görürsem? Artık mecburum, gördüğümü yazmam gerekecek.

Etrafıma bir süre daha göz gezdirdim. Etrafta küçük mumlar vardı. Gerçi portalın ışığı, yeterince, aydınlatıyordu burayı. Ayağa kalktım ve portala doğru yürüdüm. Gidip biraz insan dünyasını gezsem mi? Zaten döndüğüm de burada, fazla zaman geçmemiş olacak. Beni bu gün rahatsız da etmeyecekler. Kehaneti belki de orada göreceğim. Burada boş boş oturarak, kehaneti beklemek istemiyorum. O yüzden kararımı verdim. Bir süreliğine insan dünyasına gidip geleceğim.

YırtıcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin