3. BÖLÜM - KOKU

857 166 118
                                    


Ellerini ovuşturuyor, içinde ne varsa dökmek için uygun anı bekliyordu sanki. Biraz sonra duyacaklarımın ardından ne kadar şaşıracaktım bilmiyordum. Sıkılgan hallerine alışık olmadığım adamı daha önce bu kadar yakından izlemediğimi düşündüğümde belli belirsiz bir tebessüm peyda oldu dudaklarımda.

Gözleri eladan yeşile çalıyor gibiydi. Giydiği tişörtle uyum sağlamış iki güzel göz bana bakıyordu. Yüz hatları keskindi, kalın dudaklarının arasından görünen inci gibi dişleri vardı. Kirli sakalın bile gizleyemediği ve bakmaya kıyamadığım o güzel gamzeleriyle karşımda oturuyordu.

"Anlatacaklarıma geçmeden söylemeliyim ki senden sorumun cevabını hala alamadım."

"Hangi sorunun?" dediğim an, hatırlayıp tebessüm ettim. Bu tebessüm ona anımsatmasına gerek olmadığını anlatmıştı.

Uzanıp eline dokundum. "O bizim dansımızdı ve ben o anı hiç unutmayacağım. Hayatında olmayı kabul ediyorum." dedim utanarak.

Cevabımı duyduğunda gamzeleri karşıladı beni. Avcumun içine dudaklarının sıcaklığını bıraktı.

"Ohh! Şimdi nefes aldığımı hissettim işte." derken muzipçe gülümsüyordu. Elim hala elindeydi. Bırakırsa kaçacağımdan korkuyormuş gibi sımsıkı tutuyordu.

"Sessizlik her zaman keşkeler barındırır içinde. Ben de ilerde keşke dememek için, bilmen gereken ne varsa anlatmak istiyorum sana." diye konuştuğunda, en içten gülümsememle "Seni dinliyorum." dedim.

"Samet Hoca..." dedikten sonra durdu derin bir nefes aldı. "Benim manevi babam." cümlesinden sonra, patlamaya hazır bir bombayı imha etmişçesine rahatlamış görünüyordu.

Duyduklarımın şaşkınlığıyla anlamamış gibi tekrar sordum. "Manevi baban mı?"

"Evet." dedi. Boğazını temizledikten sonra konuşmaya devam etti. "Yetimhanede büyüdüm ben Eylül. Gözlerimi açtığımda kimsem yoktu. Bulmak için de hiç uğraşmadım açıkçası. Samet Babam koruyucu ailem oldu ve bir gün, benimle uzun uzun konuştu. Kırılırım, üzülürüm diye her kelimesini dikkatle seçtiğini hatırlıyorum. Beni çok sevdiği için nüfusuna almak istediğini söyledi. Çocuğu yoktu. Handan annemle beraber benim için ellerinden geleni yaptılar. Haklarını asla ödeyemem."

Başını yere eğdiğinde, yerimden kalkıp yanına oturdum. Elimle yüzüne dokunduğumda, nemlenmiş gözleriyle bana bakarken acıyla gülümsedi. Başımı omuzuna koyup içtenlikle destek olmaya çalışırken,   geriye attığı koluyla bedenimi sıkıca sardı. Kokusunu içime çekerken hissettirdiği huzur, yanaklarımdan süzülen iki damlanın hesabını soruyordu.

Engin'in sürüklendiği hikayesinden onu çekip çıkartmak istediğim için konuyla alakalı son cümlelerimi dile getirdim. "Bunu bilmem bir şeyi değiştirmez, benim için önemli olan sensin." dedim ve onu daha fazla üzmemek adına hızla konuyu değiştirdim. Şımarık bir kız çocuğu edasıyla kızaran yanaklarımı saklamak ister gibi başımı eğerken,  "Sahiden ilk gördüğün andan beri mi?" diye sordum.

"İlk gördüğüm andan beri..." dedi. Gözlerimi yakalamak için başını eğdiğinde gülümsüyordu.

Yavaşça çenemi tuttu. Yüzü yüzüme yaklaşırken heyecandan titrediğim belli oluyordu. Boynuma temas eden sıcak nefesiyle gözlerimi kapadım. "Şimdilik seni öpmeye kıyamıyorum ama kokunu almak için daha fazla bekleyemezdim." dedi.

Doğrulduğunda dirseklerini dizlerinin üzerine koydu. Kapattığını sandığım konuyu tekrar açtığında, "Bu arada Samet babamın manevi oğlu olduğumu kimse bilmiyor. Beni hayatlarına aldıklarından bu yana hep ayrıcalıklı yaşadım. Okurken kendi ayaklarımın üzerinde durmak isteğim için bunun gizli kalmasını rica ettim." dedi.

EYLÜL 'SONBAHAR GÜNEŞİ'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin