12. BÖLÜM - KARŞILAŞMA

398 140 43
                                    

İnsandan hatıralarını alsanız geriye ne kalırdı ki? Şimdi silip atmaya, görmezden gelmeye çalıştığım anılarımın sahibinden koşarak kaçıyordum. Araba hâlâ çalışır vaziyette beklerken içine düştüğüm ikilem beni umarsızca çekiştiriyor, güçlü taraf acımasızca galibiyetini yaşıyordu. Tekrar onun olduğu yöne baktığımda kimsenin olmayışını fırsat bilip karşılaştığımız yerden uzaklaşmaya başladım. Arabayı oldukça hızlı sürüyordum. Sanki arkamdan gelecek ve yakalanacakmışım gibi de telaşlıydım. Bir süre ilerledikten sonra deniz kenarına yakın bir yerlerde durup, arabadan indim.

Güneş sıcaklığını eksilterek veda etmeye başlıyor, kızıl renk dingin suyun üzerindeki yansımasını cesurca sergiliyordu. Kendimi kötü hissettiğim zamanlarda denizi izlemek ve sevdiğim kokusunu içime çekmek terapilerin en etkilisiydi.

Geçtiğini sandığım bu his onu gördükten sonra tekrar baş göstermişti. Ruhumu ele geçiriyor, benliğimi bilinmezliğin içine acımasızca atıyordu. Üzerini kapatıp koşulsuz kabul ettiğim yokluğuna alışıyorum derken, karşıma aniden çıkmış olmasının verdiği heyecan onu hayatıma aldığım ilk günki kadar baskındı.

Sahi, neredeydi bu zamana kadar?

Hiçbir şey olmamış gibi yüzünde beliren gamzeleriyle bakıp gülümsüyordu. Zihnimde kalan o yarım gülüş kendini hem kalbime hem de aklıma kazıma niyetindeydi.

Kontrollü olmak zorundaydım. Daha bugün ne istediğimi ya da neyi istemediğimi iyi bildiğim için emin adımlarla çıkmıştım terapistimin yanından. Önemsiz görüp Bahar Hanım'a anlatmamayı tercih ettiğim karşılaşma, şimdi kalbime paslı çivilerini birer birer batırıyordu. En kötü zamanlarımda tek başıma savaştığım acılarımla düşe kalka baş etmeyi öğrenmiştim. Acıyan yaralarıma kendim üfleyip, annem ve Eda sayesinde ayakta kalabilmiştim. Geçen onca kötü zamana inat, şimdi beni yerle bir etmesine müsade etmemeliydim.

Akşam serinliği kendini göstermiş, kıyıya vuran dalgalar içimdeki coşkuyu bilip bana eşlik etmek ister gibi umarsızca kayaları dövüyordu. Hava kararmaya yüz tutmuş, solgun gökyüzü karanlığa tamamen teslim olmak için zamanını bekliyordu. Daha fazla geç kalmadan arabaya doğru yürüdüm. Telefonuma gelen sayısız cevapsız arama ve mesajların içinden Emirhan'ın ismini gördüğümde, diğer bildirimleri umursamadan hemen onu aradım.

Ne zaman kötü hissedersen ben hep yanındayım, diyordu. Bu adam yaralarıma merhem olmak için mi çıkmıştı karşıma ya da bir yerlerden beni mi izliyordu? Kendimi iyi hissettirdiği telefon görüşmemizin ardından arabayı çalıştırıp Eda'nın evine doğru sürmeye başladım. Tilki misali döndüğüm bu yer arabadan indiğim an dizlerimi bedenimden bağımsız bir hale getirmişti.

Kendimi toparladıktan sonra ayağımdaki spor ayakkabıları çıkarıp, buraya ilk geldiğimde giymeyi unuttuğum topuklu ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. Hızla yürüyüp apartmana girdiğimde heyecandan çıkacakmış gibi atan kalbim yerini olabildiğince güçlü hissettiriyordu. Daire kapısının zilini çaldığımda hemen açıldı. Elinde telefon, yüzünde tedirgin haliyle Eda karşıladı beni.

"Eylül iyi misin?" Cümlesini bitirmeden kollarını boynuma doladı.

"Özür dilerim Eda. Çok özür dilerim." Kendimden geri çekip yüzüne yapışan saçlarını düzelttim.

"Hadi gel benimle kendimize çeki düzen verelim." dedikten sonra elinden tutup odasına götürdüm. Kapıdan içeri girer girmez, bembeyaz olmuş yüzüyle bana bakıyordu.

"Aklım çıktı Eylül neredeydin?"

"Küçük bir sorun çıktı, halledip geldim." dedim panikle. "Telefonum arabada kalmış. Telaşlandırmak istemezdim." dediğimde ne kadar kötü bir yalancı olduğumu daha iyi anlamıştı.

EYLÜL 'SONBAHAR GÜNEŞİ'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin