33. BÖLÜM - NE GÜZELDİ SENİ SEVMEK

359 21 113
                                    

İki yıl sonra...

Sarılırken aramıza giren irileşmiş karnım, artık doğuma son günlerimin kaldığının en büyük habercisiyken, bol bol yürüyüş yapıyor, Engin'in heyecanlı halleri daha da sabırsızlanmama sebep oluyordu. Birlikte aldığımız kararla bebeğin cinsiyetini öğrenmemeyi tercih etmiştik. Sonbaharı artık onu kucağıma alarak geride bırakacak, kış aylarının içimizi ısıtacak en güzel yanının yine bebeğimiz olacağını biliyordum. Kime benzeyeceğini, ellerini, gözlerinin rengini merak ediyor; bir an önce kollarıma alıp, sıcaklığını ve atan minik kalbini duyumsamak için sabırsızlanıyordum.

Tahmin ettiğimizden birkaç hafta erken gelen sancılar sayesinde gece gözlerimi korkuyla açınca, bebeğin gelmek için acele ettiğini fark edip, Engin'i telaşlandırmadan uyandırdıktan sonra, oldukça temkinli bir şekilde hastaneye gittik. Korku ve heyecanın birleşip içimde yarattığı karmaşayla, bir yandan Aslı'nın doğumunda hayatını kaybettiği aklıma geliyor, bir yandan da aniden şiddetlenen sancılarla başa çıkmaya çalışıyordum. Doğumhaneye girmeden önce anneme ve diğerlerine haber veren Engin, yanıma geldikten sonra sıkı sıkıya elimi tutmayı -acı çekmeme dayanamayacağını sanırken- elinden geldiğince bana destek olmayı başarmıştı.

Yaklaşık üç saatin ardından, babası gibi yakışıklı olacağına emin olduğum oğlumuzu kucağımıza verdikleri an, çektiğim onca acıyı unutmuştum. Kaptan nikahıyla açık denizlerde evlendiğimiz gün Engin'in kulağına fısıldadığım sözler zihnimden geçerken, göz göze geldik. Gözlerimizde aile olmanın mutluluğuyla akan gözyaşlarımız varken Engin titreyen sesiyle, "Hayatımıza hoş geldin, Deniz." dedi.

Sonbaharın ayazı tatlı tatlı üşütürken, kalplerimiz Deniz'le ısınmış, Eda, Kemal ve kızları Asya; Deniz'i görmek için apar topar hastaneye gelmişlerdi. Annem, anneliği tadan kızına bakarken, gözleriyle konuşuyor, bir yandan da anneanne olmanın mutluluğunu sevinç gözyaşlarıyla taçlandırıyordu.

Eda, "Yine çocuğun olacak ve birlikte büyüteceğiz demiştim, hatırlıyor musun?" diye sorarken saçlarımı okşuyor, mecalsiz dudaklarımla ona gülümserken, gözümü yanımda huzurla uyuyan oğlum Deniz'den ayıramıyordum. Kaybettiğim bebeğime yapamadığım, içimde kalan ne varsa, Deniz'e fazlasıyla sunacaktım. Babamın benim için yaptığı gibi, ben de onun için okunacak kitaplar, anlatılacak hikayeler, altı çizili satırlar, güzel şarkılar ve rüyalar biriktirecektim.

4 yıl sonra...

Uyanır uyanmaz odamıza gelen Deniz, aramıza girip, önce beni uyandırıyordu. Uykusu ağır olan babasını, tüm çabalarına rağmen bir türlü uyandıramadığında dudaklarını büzüyor, ifadesini seyretmekten kendimi alamamakla birlikte bir yandan da üzülmesine kıyamadığım için Engin'i bin bir çabayla uyandırıp, onun mutluluğuna keyifle ortak oluyordum.

Bugün Deniz'in doğum günüydü. Dördüncü yaş günü hazırlıklarına Eda teyzesi ile günler öncesinden başlamış, babaanne ve dedelerini de davet etmiştik. Çok şanslı bir çocuktu. Hem annemin, hem de babamın ailelerini görmek kısmet olmasa da Engin'in sayesinde Deniz'in, iki babaannesi, iki de dedesi vardı. Her biri ayrı şımartıyor, ne isterlerse anında yapmak için fırsat kolluyorlardı. Biz artık kocaman bir aileydik. Engin'in iki ailesi de yaşadıklarımdan sonra sorgusuz sualsiz kollarını açmış, beni şefkatle ve içtenlikle kucaklamışlardı.

Doğum günü kutlamasına Eda ve Kemal'in aileleri de katılacak, yine eskisi gibi hep birlikte olacaktık. Çok mutluyduk. Yeniden gülmeyi öğrendiğimiz ve Deniz'e sahip olduğumuz için kendimizi şanslı hissediyor, ona bakarken hep, iyi ki diyorduk. Öğleden sonrası tüm hazırlıklar, Eda ve annemin yardımıyla tamamlanmış, misafirlerimizin gelmesini bekliyorduk. Engin, Deniz'i uzaklaştırmak için evden götürdüğünde, birkaç saatin ardından hava kararmaya başlamış, misafirlerimiz ise çoktan gelmişlerdi. Telefon edip, artık eve gelebileceklerini söyledikten kısa bir süre sonra içeri girdiler.

EYLÜL 'SONBAHAR GÜNEŞİ'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin