Tevâfuk : Birbirine denk gelme, hoş, zarif.
İpek...
Takip ediliyordum. Dört kere sağa saptığımda bundan daha da emin oldum.
Sabahın altısı,hava daha karanlık, sokakta ben ve arkamdaki iki çift ayak sesinden başka ses yok. Adımlarımı olabildiğince hızlandırdım ve işlek bir sokağa dalacakken korna sesi kulaklarımı doldurdu. Sağ tarafıma baktığımda sürücü koltuğundaki adam bana bağırıyordu fakat özür dileyecek zamanım yoktu, bu yüzden hızlıca karşı tarafa geçtim ve kalabalığın arasına karıştım.
Beni takip edenlerin kim olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. Son birkaç haftada neler yaptığımı düşünüyorum ancak kimseyle bir tartışmam olmadı, kimseyi peşime takacak kadar kötü bir şey yapmadım.
En azından yapmadığımı düşünüyorum.
Nihayet okula vardığımda yerime oturdum ve matematik öğretmenimizin gelmesini bekledim. Aklım hâlâ o iki kişideydi.
Matematik dersinden sonraki dersler oldukça hızlı geçmişti. Çantamı hemen topladım ve sınıftan çıktım. Koridor oldukça kalabalıktı ve herkes hızlıca okuldan çıkmak istiyordu.Ben ise tuvalete gitmek için can atıyordum çünkü saatlerdir hiçbir şey yememiştim. Tuvalet kabininin kapısını kapatır kapatmaz kustum. Kendime gelmeye çalışırken dış kapı tekrardan açıldı ve iki kızın fısıldaşmasına kulak misafiri oldum.
"İpek'in ne yaptığını duydun mu? Geçen gün Gökçe'nin parasını çalmış."
Duyduklarım karşısında ağzım şaşkınlıkla açıldı.
"Zavallı, zaten bir kafede çalışıyor."
Nasıl böyle konuşabildiklerine aklım ermemişti fakat kurdukları birkaç cümle sinirlenmeme fazlasıyla yetmişti.
Daha fazla dayanamadım ve kapıyı açtım,karşılarında beni gördüklerinde gözleri kocaman açıldı fakat ben şaşırmalarına fırsat vermeden birinin saçını tüm gücümle çektim. "Demek hırsızım öyle mi?" Gücümü daha da artırdım. Tam o sırada bir el bana tokat atacakken başka bir el onu bileğinden yakaladı.
Her zamanki insanlardan tiksinen bakışlarıyla İdil karşımdaydı. O olmasaydı ne yapardım bilmiyorum. Büyük ihtimalle şu an yüzünde elli kat fondöten olan bir kızdan tokat yemiş olurdum.
Kızların bağırışları kulağımızı sağır ederken kapı tekrardan açıldı, müdür bizi çatık kaşlarıyla ve arkasındaki öğrenci topluluğuyla karşıladı.
**
"Bu kadarı da fazla. Bu, bardağı taşıran son damlaydı. İkiniz de defolup gidiyorsunuz bu okuldan." Sesi oldukça keskin ve katıydı fakat bu beni susturmaya yetmedi.
"Beni hırsızlıkla suçladılar ve biz de yapılması gerekeni yaptık buna rağmen okuldan giden biz mi olacağız?"alayla güldüm. "Ayrıca İdil'in bir suçu yok,o sadece bana gelen bir tokadı önledi."
Müdür biraz düşündü.İdil her ne kadar başını belaya soksa da dersleri iyiydi.Bu, müdürün aklını çeliyordu.
"İdil,velinle konuşacağım, çıkabilirsiniz." dedi. En azından arkadaşımı kurtarmıştım.
Müdürün odasından çıkıp tekrar koridorda ilerlerken bütün gözler bizim üzerimizdeydi. Yavaşça çantamın yanındaki suyumu aldım ve ismini bile bilmediğim ama benim hakkımda yalanlar uyduran kızların kafasından aşağı bütün suyu boşalttım. İdil bile bana hayretler içerisinde bakıyordu. Gülerek, "Tamam, bu sondu." dedim. Tamamen sinirden gülüyordum.
Okuldan çıktığımızda saate baktım, işe geç kaldığımı fark ettim, küçük bir küfür savurdum ve İdil'e döndüm.
"Özür dilerim, kendime hakim olamadım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEİS
FantasyHâlâ rüyada olduğumu düşünüyorum" dedim kendi kendime fakat Miya duymuştu. Elini koluma koydu ve "O zaman rüyana devam etmelisin." dedi. Sanırım en doğrusu buydu, rüyama devam etmek. Farkında olmadığı fakat sihirli bir güce sahip olan İpek, hiç bek...