Ervah: Ruhlar.
İpek...
"Nasıl olur?" Hıçkırıklarının arasından tek anladığım bu oldu. Bir şekilde olmuştu.
Meriç onu sakinleştirmeye çalışırken Esen bir nebze durulmuştu. Gözlerini kaldırdığında Akay'ın ona baktığını gördü, ikisi arasındaki sessiz iletişim gözle görülürdü. Sanki Akay nasıl olduğunu biliyor gibi bakıyordu.
Kayra ayağa kalktı, "sanırım artık ilk sayfaya bakmalıyız."
Herkesin korktuğunu biliyordum. Ben de korkuyordum. Cevap bize ne sunacak, nasıl ödüllendirecek merak ediyordum.
Akay kitabı almak için asansöre bindi. Sanki gelmesi saatler sürmüş gibiydi. Belki de hepimiz Araf'a geri dönmüştük.
Göz ucuyla Esen'e baktım, gözyaşları hâlâ yanaklarını ıslatıyordu. Elimi dizine götürüp destek çıkmaya çalıştım. Bir an şaşırıp kalsa da yavaşça bana döndü ve saniyelik bir tebessümün ardından dudakları eski halini aldı.
Kapılar tekrar açıldığında Akay elinde kitapla geldi, orta sehpaya bıraktı. Kitabı çevreleyecek şekilde yere otruduk. Tavandaki ışık sanki bir işaret bırakmak istiyormuş gibi kitabın üstünde parlıyordu.
Karşımda duran Akay'ın eli yavaşça kitabın kapağına gitti, aynı yavaşlıkta ilk sayfayı açtı. Artık bilmece yoktu, cevap vardı.
'Unutulan duygular sert bir dalga gibi çıktı gün yüzüne, kalpteki süveydalar hatırlatıldı,cezalar çekildi, geçmiş tekerrür etti olması gerektiği gibi. Unutulmaması gerektiğini unutmamalı insan.'
Herkes uzun süre durdu, unuttuğu duyguyu hissetti belki de, aynı benim gibi.
Altında bir yazı daha vardı:
Yüzleşmenin karşılığı güçtür, yenilenmek, tekrar doğmaktır. Sizler yeniden doğdunuz. Atalarınızın size bıraktığı mektuplar ilerlediğiniz yolda ışık olacak.
Hepimiz tekrar tekrar okuduk sayfayı. Kayra fikrini ilk söyleyen oldu, "bize söylemek istediği belli, duygularımızı tekrar kazandık fakat mektup? Bir yerlerde mektup olmalı."
Meriç, Esen'e destek çıkmak için, "geçici bir süreliğineymiş işte. Belki de yarına düzelir." Dedi ve elini omzuna koydu.
Onun için zor olmalıydı, gücünü kaybetmek. Hayatın boyunca gücün için varolmak ve çalışmak ardından elinden alınması. Tüm bunları düşününce bu kadar ağır cezaya mahkum olacak ne yaptı diye aklımdan geçirdim.
Esen odasına gitmek için ayağa kalktı, Meriç ve Miya da onu takip etti. En son Kayra, Akay ve ben kalınca ben de kalktım. Arkama bakmadan da diğerlerinin de odalarına gittiklerini anlayabildim.
Kendimi yatağa atar atmaz derin bir nefes verdim. Ellerimi tavana doğru kaldırıp mavi spiraller oluşturdum. Yeni yeni alışsam da hâlâ her yapışımda içimde beliren tarifsiz heyecan kendini gösteriyordu.
Spiraller bir süre sonra kontrolümden çıkmaya başlayınca doğrulup ellerimi kapattım ama artık benden bağımsızlar gibi çalışma masasına doğru gitti. Hızlıca kalkıp masaya baktım. Üstünde duran zarfla beraber gözlerim şaşkınlıkla açıldı.
Hızlıca elime alıp açmaya çalıştım ama sanki kağıt değil de demirden yapılmış gibiydi. Parmağımı mührün olduğu yere götürüp gücümü oraya topladım. Evet.
Bu mektubu bana kim bırakırdı ki? Ben soyumun başlangıcı olduğumu düşünüyordum ama belli ki atalarımdan biri bu oyuna dahildi.
Kapıyı açtığımda herkesin elinde zarfları gördüm. Yanlarına oturup elimdeki zarfla sabırsızca oynamaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEİS
FantasyHâlâ rüyada olduğumu düşünüyorum" dedim kendi kendime fakat Miya duymuştu. Elini koluma koydu ve "O zaman rüyana devam etmelisin." dedi. Sanırım en doğrusu buydu, rüyama devam etmek. Farkında olmadığı fakat sihirli bir güce sahip olan İpek, hiç bek...