23

252 18 237
                                    


İyiiii okumalarrrrrrrrr❤️

Ve yıldıza tıklamayı unutmayınn^^

Sonunda evden çıkmayı başarabilmiştik. Direğimsi Mert' e kalsa hiç çıkamayacaktık! Direğimsi Mert'in arabasına bindik ve yola çıktık. Nereye gittiğimizi bilmiyordum ancak Direğimsi Mert biliyormuş gibi gidiyordu. Bir süre sonra parka geldiğimizi anlamıştım. Gerçekten mi? Bunca yolu parka gelmek için mi harcamıştık? Direğimsi Mert'e "gerçekten mi? Başka yer bulamadın mı?" der gibi baktım. O ise hiçbir şey söylemeyip umursamazsa kollarını silkmekle yetinmişti. Bu çocuk insana kafayı yedirirdi!

Daha fazla sızlanmayıp - ve bu işi biraz daha uzatmak istemediğim için- arabadan indik. Kendimize gölge bir yer bulup oturduk. Geldiğimiz yer parktı ancak hemen ilerisinde denizi görebiliyorduk. Eğer Direğimsi Mert ile gelmeseydim ânın içinde büyülenebilirdim ama o olduğunda işler her zaman değişiyordu.

Oturduğumuz yer ne çok serin ne de çok güneş alıyordu. Direğimsi Mert' e soran gözlerle baktım o da başta anlamasa da sonradan anlamıştı ki konuşmaya başladı.

"Burası aklıma geldi çünkü insanların kalabalıkta bulundukları yerlerden biri olduğunu düşündüm. Hem.. Çoğu kişi buralara ya temiz hava almak için ya da ailesiyle vakit geçirmek için geliyor yani tam aradığımız yer bence" evet haklıydı ya sorunlarımızdan kaçmak için ya da  hafızamıza birkaç güzel anı daha depolamak için geliyorduk böyle yerlere.

Direğimsi Mert yanında getirdiği çantadan laptopunu ve birkaç tane de dosya çıkardı. Biraz dosyalara baktıktan sonra artık haızr bir şekilde bana baktı.

"Ee ne yapıyoruz şimdi?"

"Öncelikle insanları gözlemlemeliyiz ondan sonra da gözlemlediklerimizin arasından birkaç kişiyi seçip onlara soru sormalıyız" kolay gözüküyordu. İzle, soru sor ve not al. İşte bu kadar basit!

20 dakikanın sonunda aslında bu işin o kadar da kolay olmadığını anlamıştım... En zor olanı kesinlikle soru sormaktı. Bir türlü aklıma soru gelmiyordu. Göz ucuyla Direğimsi Mert' e baktım. Heyecanlı heyecanlı bir şeyler yazıyordu. Bu kadar heyecanlanacak ne vardı? Sonunda bitirdiğinde kağıdını kontrol ediyordu. Kısa bir an bana baktığında hemen kağıdıma bir şeyler yazıyormuş gibi yaptım ama inanmamıştı... Ne yapabilirdim ki? Sonuçta ödev ona verilmişti  diye kendime moral vererek geri çekildim.

"Bitirdin galiba?" tabiki de bitirmemiştim.

Çok rahat bir şekilde "hayır" dedim. Ödev sonuçta bana verilmemişti.

Birkaç kez daha kağıdını kontrol ettikten sonra yanındaki diğer kağıdı bana uzattı.

"Senin yapmayacağını dişünerek yazdıpım soruların aynısını sana da yazdım" üstüme alınmadan kağıdı aldım. En azından yazamadığımı değil bilerek yazmadığımı düşünüyordu.

Sorulara kısaca göz attım.

1-) Evli misiniz( Gerçekten bula bula bu soruyu mu bulmuştu? Konumızla ne ilgilisi vardı?)

2-) Aileniz ile aranız nasıl

3-) Yaparken kendinizi dünyadan soyutladığınız şey ne?...

Sorular böyle gidiyordu. Çok anlamasam da sanırım işe yarayacak sorular yazmıştı. İkimizde ayağa kalktık ve topluluktaki birkaç insanı izlemeye başladık.

"Bence yaşlılara soralım, çünkü yaşanmışlıkları ve tecrübeleri daha fazla oluyor" bu fikrin benden çıktığına şaşırmıştım çünkü edebiyatla falan çok ilgim yoktu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 04, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ÇEKİLİŞ |YARI TEXTİNG|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin