Part 19 MEZUNİYET PARTİSİ

10 1 0
                                    


14.BÖLÜM


(MEZUNİYET PARTİSİ)


 


Üniversitelerin kapanmasına bir hafta kalmıştı. Fakültenin ağaçlık yolundan yürürken buralara nasıl veda edeceğimi düşünüyordum. İzmir dört yıldır hayatımın bir parçası olmuştu. Haziran sıcağının etkisiyle herkes ağaçların altına uzanmış, kimisi arkadaşlarıyla şakalaşıyor, kimisi de sevgilileriyle hoşça vakit geçiriyorlardı. Galip'in Yeri'ne gelmiştim. Galip'in Yeri fakülte dekanının açmış olduğu kafeteryanın adıydı. Ama okuldaki herkes Beyaz Kafeterya yerine "Galip'in Yeri" derdi. Fransızların yaptırmış olduğu tarihi dekanlık binasının tam karşısındaydı ve önünde büyük bir havuz bulunurdu. Kafeterya ağaçlara hiç zarar vermeden yapılmış ve dış cephesi resim bölümü öğrencileri tarafından natürel ve sürrealist resimlerle boyanmıştı. Galip'in Yeri'ne genellikle maddi durumu iyi olan öğrenciler takılırlardı. Fakülte bahçesinde bir de "Mavi Kantin" bulunurdu. Bu kantinde her şey çok ucuz olmasına rağmen siyasi olaylara çoğu zaman mekân olduğu için fazla tercih edilmezdi. Bazen bu kantine takılsak da genellikle bizi arayan arkadaşlar Galip'in Yeri'nde bulurlardı.


 Fakülte bahçesinde meşe, ıhlamur, yabani Antep fıstığı, keçiboynuzu, servi, çam, palmiye ve peyzaj bitkileri bulunurdu. Bahar aylarında ıhlamurlar açınca altlarında oturup sohbet etmeye doyum olmazdı.


Galip'in Yeri'ne doğru yürümeye başlamıştım. Kafeterya önündeki tüm masalar doluydu. Bazı öğrenciler mezuniyet şakalarına başlamışlardı bile, yakaladıkları öğrencileri havuza atıp eğleniyorlardı. Henüz havuz şenliklerinden nasibimizi alamamıştık, yabancı diller ve resim bölümü öğrencilerinden bize sıra gelir miydi bilmem! Çevre masalarda oturanlar havuza düşen öğrencilere hem gülüyor hem de sıranın onlara gelebileceği ihtimali ile endişeleniyorlardı. Havuz şenlikleri her yıl geleneksel olarak tekrarlanırdı. Kiraz güzelimiz yine kafeteryanın önünde tüm zarafetiyle dolaşıp duruyordu. İzmir Kemalpaşa'da "Kiraz Güzeli" seçilmişti ve fakülte dekanının gözde öğrencilerinden olduğu için okuldaki herkes onu yakından tanırdı.


Yan taraftaki masada Türk Dili hocamız Mehmet Bey ve istatistik hocamız Mustafa Bey sohbet ediyorlardı. Eğitim Sistemi hocamız Mualla Hanım yine her zamanki gibi kitap okuyordu. Diğer masalarda çaylarını yudumlayan alt sınıftaki öğrenciler vardı. Yanlarından geçerken onları selamladım. Ama alt sınıfımızdaki, Yanık Nilgün'ün radarına yakalanmış olmalıydım. Tüm dikkatiyle beni seyrediyordu. Bana olan ilgisini bizim bölümün tüm kızları fark ettikleri için ona "Yanık Nilgün" diyorlardı. Yanık Nilgün kadar ben de espri konusu oluyordum. Tam bizim bölümden kimseyi göremediğimi düşünmeye başladığım sırada, karşı masadan ayağa kalkan Sevinç bana el işareti yapıyor ve sesleniyordu.


Sevinç'in yanında, Erdoğan, Arzu, Cemal, Mustafa ve Metin abimiz vardı. Sevinç haftaya Galip'in Yeri'nde mezuniyet töreni düzenleneceğini söylüyordu. Ve o günün akşamında da okul bahçesinde büyük bir parti verilecekmiş. Sevinç:


-Besim az sonra tören kıyafetlerimiz dağıtılacak. Bir hafta önce veriyorlarmış ki yıkanıp ütülenmesi için. Erdoğan:


-Bizimkiler siyahmış, başka bölümlerin maviymiş. Mustafa:


-Zaten Avrupa'da da mezuniyetlerde siyah kullanılıyor değil mi? Arzu:


-Aman ne önemi var arkadaşlar mezun oluyoruz ya. Törenden sonra ertesi akşam da Alsancak'ta Sera'da eğlenmeye karar verdik. Olmadı Hoppa Bar'a geçeriz. Mutlaka sen de gelmelisin Besim. Mustafa:


-Kambersiz düğün olur mu hiç? Sevinç:


-Hem haftaya hayata atılacağız. Belki de bir daha hiç kimse birbirini göremeyecek. Hepimiz Anadolu'ya dağılıp gideceğiz. Metin Abi:


-Olur, mu öyle şey arkadaşlar, her yıl temmuz ayında burada toplanacağız değil mi? Cemal:


-En uzak ilden Malatya'dan gelebilecek misin sanki?


-Neden olmasın, her yıl belirli günlerde fakülte bahçesinde buluşuruz söz mü? Hep bir ağızdan:


-Sözzzz.


Yarın akşam Sera'da buluşuyoruz değil mi arkadaşlar?


Fakülte bahçesinde anons yapılmıştı. Tören kıyafetlerinin fakülte sekreterliğinden alınması isteniyordu. Herkes masalardan kalkarak dekanlık binasına doğru yönelmeye başlamışlardı.


Yurda Metin abi ve Mustafa'yla beraber dönmüştük. Tören kıyafetlerimizi belediye otobüsünde taşımak çok da kolay olmamıştı.






 


 


 


SİSLİ GÖLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin