TED-BEŞ GÜN ÖNCE
Sinirlenmişti. Neden onu eve götürmesine izin vermemişti ki? Yanına gittiği ve gözlerine baktığı an Jasmine'in yüzünün düştüğünü fark etmişti zaten. Elinden ne gelebilirdi? Onunla daha fazla vakit geçirmeyi istemek suç değildi. Sırf bu yüzden Sam ve Joseph'i kızlarla birlikte film izleyebilmek için ikna etmeye çalışmıştı. Joseph kolay olmuştu ama Sam... cidden zoru oynayan bir tipti. Sinirine hakim olmaya çalıştı. Yürümeyi bıraktı ve derin bir nefes aldı. Zaten Jasmine'e uzun süre kızgın kalması mümkün değildi. Onun o upuzun saçları ve içtenlikle bakan gözleri... bunları düşündükçe istemsizce yüzünde bir gülümseme oluşuyordu. Çok garip geliyordu ona böyle kısacık bir sürede yoğun duygular beslemek. ''Pazartesi'' dedi kendine kendine. ''Pazartesi onunla daha fazla vakit geçirebilmek için bir şeyler yapacağım.'' Joseph'e de ayrı bir kıl olmuştu zaten. Kendisinin Jasmine'e ulaşması kolay bir şeymiş gibi bir de en yakın arkadaşlarından birinin -ki kendini dışlanmış hissediyordu arada sırada- bakışlarını yakalamıştı. ''Tanrım, bugünün güzel geçmiş olması gerekiyordu!'' Kelimenin tam anlamıyla kıskançtı. Arkadaş demez bir yanlışını gördüğünde yumruğunu masaya koyardı.
Köşeyi dönerken Jasmine'in okul forması dışında bir şey giymesinin ne kadar etkileyici olduğunu düşünüyordu. Bunlardan sıyrılacak kadar büyük bir ürperti hissetti. Etrafına bakındı ama artık hava kararmaya yüz tuttuğu için pek bir şey seçemedi. Kimse yoktu, olması saçma olurdu zaten. Evi Tenha bir yolun üzerindeydi. Çok fazla oyun oynamış olabilirdi ama gerçek hayattaydı sonuçta. Kuytu köşelerden kırmızı gözlü yaratıklar ona bakmazdı, değil mi? Biraz daha rahatlamış hissederek yürümeye devam etti.
Biri omzuna hafif ama gayet hissedilir şekilde iki kere vurdu. Kalp atışları hızlanarak aniden arkasını döndü. Bir kız -çok güzel bir kız- tatlı tatlı gülümseyerek ona bakıyordu. Görebildiği kadarıyla beline kadar uzanan kömür siyahı saçları, insanı hipnotize edecek simsiyah gözleri, pürüzsüz ve bembeyaz teni vardı. Kızın her bir tarafı ''tehlikeliyim'' diye bağırıyordu. Bundan mutlu olmuşcasına önündeki saçları arkaya iterek göğüs dekoltesinin daha fazla görünmesini sağladı ve ''Selam'' dedi. Ted iki adım geriledi.
''S-sen de kimsin?'' içinden kendine sövdü.
''İsmimin veya konumumun... ne önemi var?'' diye sordu sesini şehvetli çıkararak.
Kızın sözlerinde garip bir şeyler vardı. Normal bir konuşma değildi bu. Sözcükleri çıkartmadan önce içine bir şeyler katıyordu sanki.
''Beni durdurduğuna göre bunu bilmeye hakkım var.''
Kız, Ted'in gözlerinin içine baktı, aynı zamanda bakışlarını boğuklaştırarak. Ted'le arasındaki kısacık mesafeyi kapattı, elini çenesinin altına koyup bakışlarını kendisine sabitleştirdi ve ''Sadece benimle gelmeni istiyorum'' dedi. Konuşurken nefesi Ted'in nefesiyle karışıyordu. Sonra ansızın arkasını döndü ve yürümeye başladı naz yapmaya çalışan kızlar gibi.
Ted bir şey düşünemiyordu. Böyle şeylerden etkilenmeyen biri olduğunu düşünürdü. Beyni ''Onu takip etme!'' diye haykırıyordu ama ayağı zıttı şekilde hareket ediyordu. Durdurmaya çalışsa da başaramadı, bedeni başka birisinin kontrolüne girmişti.
Fark etmeden adımları kıza yetişmek için hızlanmıştı bile. Kendini güçsüz ve iradesiz hissediyordu ama buna engel olamıyordu. İlerde bu yaptığı davranışlar için büyük pişmanlıklar çekecekti belki de... ama şu an sadece önündeki kız vardı.
''S-sen sormadın ama söyleyeyim... İsmim Ted.'' hay aksi!
''Biliyorum.'' diye kestirip attı kız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRA DIŞI (Extraordinary)
Science FictionUyandım. Sanki biri içime bir güç topu atmıştı. Sonra ne olacağını umursamayıp gitti sanırım çünkü kendimi hiç de iyi hissetmiyordum. Yavaşça kalktım. Aynaya bakma ihtiyacı duydum ve aynanın olduğu dolaba çevirdim kafamı. Gözlerim. Aman tanrım, böyl...