XIV.ÇÖZÜM

264 18 6
                                    

Bardağı iki elimle tutup kahvemden küçük bir yudum aldım ve Sam'in odasını incelemeye başladım. Gayet genişti ve çok eşyası yoktu. Bir yatak, gardırop, kitaplık ve çalışma masası. Her şeyi takımdı ve modern görünümlüydü. Hiçbir poster yoktu, duvarda sadece takvim ve saat asılıydı. Pencereler boydan boyaydı ve üzerinde store perdeler asılıydı. Duvarın rengiyse koyu maviydi. Japon olduğunu gösteren tek şey mobilyaların üzerindeki marka isimleriydi. Saate baktım. Daha yarım saat olmuştu ama saatler geçmiş gibi geliyordu. Daisy içinse durum daha vahimdi. Elinde bir peçete vardı ve beş dakikada bir yüzündeki terleri siliyordu. Sam ise gayet rahat bağdaş kurmuş karşısındaki laptopla ilgileniyordu. Bizim varlığımızdan habersiz gibiydi. Onun iki yanında oturmuş anlamadığımız şeylerin olduğu ekrana bakıyorduk. Sam beni saatler önce aradığında Daisy'yi de alıp hemen yanına gelmemi söylemişti. Ona deli olup olmadığını sordum çünkü saat çok geçti ve amcam hayatta izin vermezdi. Ki öyle de oldu, amcamdan izin almak için maymuna döndüm. Yalanlar eşliğinde izin almayı başardığımda geriye bir tek Daisy'yi aramak kalıyordu ama bu benim için daha yorucuydu. Sam'in evine gideceğini öğrendiğinde küçük çaplı bir kriz geçirdi. Normale dönmesini ve hazırlanmasını beklemek Sam'in ''hemen'' tabirine hiç uymuyordu.

Daisy geldiğinden beri oturma şeklini hiç değiştirmemişti: Bacaklarını birleştirmişti ve ellerini birbirine kenetleyip bacaklarının üstüne koymuştu. Bense dirseğimi masanın üstüne dayamıştım ve elimi yanağıma koymuştum. Artık pes ettim.

''Biz ne yapıyoruz şu anda?''

''Anlattım ya Jasmine.'' eli klavyedeydi, gözleri ekranda bir sağa bir sola gidiyordu.

''Anladığımdan emin değilim.'' dedim kısık bir sesle.

hoşnutsuzlukla yerinde kıpırdandıktan sonra bana dönüp gözlüğünü işaret parmağıyla ortasından iterek yukarı kaldırdı ve anlatmaya başladı.

''İyi dinle o zaman. Joseph'i modern yollarla bulacağız. ''

Daisy fısıltıyla ''Daha çok illegal.'' dedi.

Sam umursamadı ve öncekine göre yavaş yavaş ve sözcükleri bastırarak devam etti.

''Amacım emniyet teşkilatının veri tabanına sızmak. Onların sistemi büyük ihtimalle unix bir sistem olduğu için log dosyasına dikkat etmeliyim. Eğer beni fark ederlerse bu geleceğim için hiç iyi olmaz, ayrıca Joseph'i de bulamayız. Bu yüzden log dosyasını her seferinde silmeliyim. Her neyse, ilk işim ip spooflamaktı. Bunu başarabilmiş olmam çok iyi oldu çünkü flood, ctcp ve nuke ataklarından kısmen kurtulmuş oldum. Ayrıca irc e de birkaç kişiymiş gibi girebiliyorum. Şimdi auto mesaj yapacağım. Sorun şu ki bir güvenlik önlemi koymuş olabilirler. Onun için de doğaçlama davranmayı düşünüyorum. Onu da aşmayı başarabilirsek veriler elimizde olacak. Emniyetin kaçırdığı veya önemsemediği görüntüler bizim işimize yarayabilir. ''

Nefes alıp umutla gözlerime baktı. Boş boş bakıyor olmalıydım. Boş bakmaya devam ettiğimi görünce bıkkınlıkla ''Kısaca kasabanın kamera görüntülerini ele geçireceğiz.'' dedi.

Anladığımı belirtircesine ''Haa.'' dedim ve başımı salladım yavaşça.

O sırada bilgisayardan uyarı bildiren sesler gelmeye başladı. Bakışlarımı ekrana çevirdiğimde kırmızı çerçeveli bir uyarı yazısı olduğunu gördüm.

Sam Japonca bir şeyler geveleyip bütün dikkatini tekrar bilgisayara verdi ve uzun bir süre konuşmadık.

Aradan bir saate yakın bir süre geçmişti. Daisy hala aynı pozisyondaydı. Tanrı aşkına, insan azıcık rahatlamaz mı? Telefonumu elime aldım. Buna bir dur demek gerekiyordu.

SIRA DIŞI (Extraordinary)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin