XVI.BEŞTE BEŞ

227 16 8
                                    

Sam yerde öylece yatıyordu. Bilinci kapalıydı ve gömleğindeki kırmızılar hakimiyeti ele geçirmişti. Daisy görse çığlık atacağına emindim. Bense ipten kurtulmaya çalışıyordum. Bir an önce şu lanet yerden gitmeliydik. Panik bütün vücudumu ele geçirmişti. Ya Sam... aklıma gelen şeyi hemen uzaklaştırdım. Olumsuz düşünemezdim.

Ted donup kalmıştı. Gözleri Sam'de sabitliydi. Ağzı hafif açıktı ve gözleri duruşu kadar donuktu. Dünya onun için durmuştu sanki. Yanda bir hareketlenme sezdim birden. Kaslı elindeki bıçağı Ted'e doğru tutuyordu. Kolunu arkaya doğru gerdi. Ted'e fırlatmaya hazırlanıyor gibi görünüyordu. Panik vücudumdan taşıp ağzımdan haykırışla çıkacağı sırada çocuk bıçağı fırlattı. Bıçak havayı yararak ilerlerken ve sarılı kısık sesle gülerken bıçak havada asılı kaldı. Yer çekimi etkisini yitirmemişti. Ted bıçağı elinde sımsıkı tutuyordu ve gözlerinden alev çıkıyordu. Bıçak Ted'in suratından en fazla on santim ilerideydi.

Ted'in aurası gördüğüm en korkunç auraydı. Etrafını alevler kaplamıştı. Yine de kırmızının en yoğun rengini doldurmuş gözlerini geçemezlerdi. Bıçak sıkı tutmaktan elini kanatırken göremeyeceğim bir hızla bıçağı kaslının bacağına attı. Bıçak bacağında saplanıp kalırken kaslı keskin bir çığlık attı. Ted gözlerini sarılıya çevirdi. Çenesi sinirden kasılmıştı. Sarılının gözlerini korku kapladı. Geri geri yürümeye başladığında onun için artık çok geç olduğunu biliyordum. Ted Sam'in kullandığı elektrik silahını hızını kullanarak eline geçirdiğinde sarılı hareket etmemişti bile. Ted onun arkasında birden belirdiğinde sarılının tek yaptığı gözlerini yummak olmuştu.

''Bam!'' diye bağırdı ted.

Silah, çocuğun başının arkasında patladığı gibi çocuk yere serildi. Her şeyin bu kadar hızlı gelişmesi ağzımı açık bıraktırıyordu ama vakit yoktu, Sam'in benzi her geçen dakika daha da soluyordu. İplerden kurtulmak için daha çok debelenmeye başladım ama işe yaramıyordu. Sonra ipler birden çözüldü. Ted bana "Hadi." dercesine baktı. Elinde keskin bir taş vardı.

Hemen ayağa kalktım ve Sam'i kaldırmaya gittim. Sarılı bayılmıştı, kaslıysa neredeyse bayılacak gibi görünüyordu. Sam'e baktım. Nefes alış verişi son derece yavaştı ama hala yaşıyordu. Ted Sam'i narince kaldırırken gözüm kaslıya ilişti. Telekinezi gücünü kullanmaya çalışıyor gibiydi.

''Aklından bile geçirme.'' diye tısladım.

Zaten başaramayacağını anlayan çocuk çabasına son verdi. Sam'in bir kolunu omzuna atan Ted'e yaklaştım ve Sam'in diğer kolunun altına girdim. Hızlı hareket etmeliydik ama Ted birini taşırken gücünü kullanamıyordu. Koşar adımlarla Daisylerin olduğu yöne doğru hareket etmeye başladık. Onların ne yaptığını, Joseph'in ne durumda olduğunu merak etmeden duramıyordum. Gerginlik ve stres vücut fonksiyonlarımın düzgün çalışmasını engelliyordu ama daha büyük bir sorun vardı: Joseph'in çıktığı binadan alarm sesleri yükselmeye başlamıştı. Benden gelmeyen hisler git gide yaklaşıyordu hareket ediyor olsak da. Sam'i adeta uçururcasına götürürken herhangi bir yara almasam da bayılabileceğimi hissettim.

Daisy'nin saçlarını görmemle birlikte adımlarımı imkanı varmış gibi daha da hızlandırdım. Yere eğilmişti ve Joseph'i iyileştirmeye devam ediyordu. Joseph uyanmış olabilir miydi? Bu düşünceyle kalbim tekledi. Nefesimi tuttum ve Joseph'i görebileceğim kadar yürümeye devam ettim. Daisy onun yüzünü kapatıyordu. Kafamı sağa doğru hafifçe yatırdığımda onu gördüm. Dirseğinden destek alarak kafasını kaldırmış uzanıyordu. Yüzünü buruşturmuştu. Ona orada ne yapmışlardı? Benliğimi hüzün kapladı birden.

Daisy ayak seslerini duymuş olacak ki tedirginlikle bizim olduğumuz tarafa çevirdi başını. Bizim olduğumuzu görmenin verdiği rahatlamanın yerini şok ve dehşet aldı. Ağzı açılmıştı, gözleri korku doluydu ve Sam'e sabitliydi.

SIRA DIŞI (Extraordinary)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin