Selamm 💓
Ve güle güle
***
Zaman ilerlerken Felix ve Changbin bir yandan hala inanamadıkları çocuklarını düşünüyor, Yejoon ise 'gerçek mi tüm bunlar' diye sorguluyordu. Yurtta yatağına girip yorganını başına çektiği o an da hep hayal ederdi, özenirdi okuduğu hikayelere fakat şimdi içinde bulunduğu her şey bir rüya gibiydi.
Deliler gibi sevdiği bir ailesi, sevgilisi, evi, rahatça duygularını açabildiği insanlar vardı etrafında. Esasında en başta yalnız değildi, önceden yalnızlık buram buram içine işlemişken şimdi böylesine kalabalık ve sıcak bir ortam kesinlikle bu hayatta dua edeceği en büyük şanstı onun için.
Önündeki pastayı üflerken gözleri kızarmıştı fakat bu mutluluktandı. Felix ve Changbin, ileride Innie ardından da tüm büyükleri burada ve doğum gününü kutluyordu. Önündeki pasta ise kesinlikle zamanında camlarda gördüğü ve hayran kaldığı o pastalardan biriydi.
"Dilek tut!" dedi Hyunjin hızla. "Dilek tut, gerçekleşsin bebeğim!"
"Tamamdır!" dedi sevinçle. Etrafındaki herkes gibi gülerken gözlerini kapattı ve olabilecek tek dileğini diledi.
Lütfen her zaman böyle kalalım.
Ardından da pastayı üfledi.
Kocaman bir alkış kulağını doldurmuş, gözlerini açmıştı. Felix ile göz göze geldikleri anda Felix ona doğru ilerledi ve bir anda Yejoon'a sımsıkı kollarını sardı. "İyi ki doğdun bebeğim," dedi saçlarını okşayarak. Yejoon da onun boynuna sıkıca sarılırken devam etti. "İyi ki doğdun, iyi ki bizim çocuğumuzsun. Sana sahip olduğum için dünyanın en şanslı insanı hissediyorum kendimi."
Güldü. "Yeni yaşının hep mutlu geçmesi için elimden geleni yapacağım, şimdi ve gelecek tüm yaşlarında baban olarak hep yanında olacağım. Seni seviyorum."
"Ağlattın çocuğu, al işte ya!" dedi Hyunjin dolu gözlerle sarılan Yejoon'u fark ettiği gibi. Felix bununla beraber geri çekilirken Yejoon kendini tutamadan hıçkırdı ve tekrar sarıldı ona hızla.
"Hayatıma girdiğiniz için teşekkür ederim," dedi cümleleri zar zor toparlayarak. Onu izleyen kalabalığa baktı. "Hepiniz iyi ki benim ailemsiniz."
"Ağlamak yok." dedi Changbin ve oğluna sarılıp güldü. "Felix'e çektiğin nasıl belli, sulu göz oldun gittin. Ağlamak yok."
Yejoon bu sefer gülerken "Tamam tamam," deyip gözyaşlarını silmiş ve Changbin'in boynuna sarılmıştı sıkıca.
Changbin iç çekerek devam etti. "Kelimelerle aram iyi aslında," dedi söze girerek. Geri çekildi ve oğlunun elini tutarken devam etti. "Ama nedendir bilmem genellikle sen ve Felix'e gelince cümlelerimi toparlayamıyorum. Bu yüzden romantik bir konuşma yapamayacağım ama bil ki seni seviyorum, seni her şeyinle seviyorum." Gülümsedi. "İyi ki benim çocuğumsun, iyi ki bizimlesin ve hepsinden de önemlisi, iyi ki doğdun bebeğim. Yeni yaşın kutlu olsun, nice senelere. Bizli senelere."
"Evet!" dedi Chan da. "Bizli senelere!"
Yejoon babasına baktı. "Teşekkür ederim her şey için."
"Bunu hak ediyorsun," dedi Changbin. Ekledi. "Şimdi hediyeni vereceğim sana."
"Gerek yoktu ki! Bir sürü şey var zaten."
"Bebeğim öyle olmaz," diye konuştu Jisung. "Daha da al, daha da al diyeceksin."
Ortamda bununla beraber bir kahkaha koparken Changbin telefonunda bir şeyle uğraşıyordu. "Şarkı yaptım dersen şerefsizim ağlarım bak," diyen Hyunjin ensesine Minho'dan tokat yemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cause i love you, changlix ✓
Fanfictionsevgi acıtır, belki de bir sebebi olmayışındandır.