Selaammmm
Görüşürüzzzzz
***
"Herkes bu formları doldursun."
Öğretmenin sesi ile Yejoon iç çekerek kafasını eğdi. Her sene doldurdukları bu öğrenci tanıma formu o unutsa bile ona her şekilde bir ailesi olmadığını çok iyi hatırlatıyordu. Aile kısmını görünce sessizce söylendi. "Her sene neden doldurtursunuz ki bunu?"
Anne - baba bilgilerine konu gelince hep duraklıyor, elinde olmadan dert ediyordu. İçindeki saf nefretle tüm kağıdı hızlıca doldurup anne baba kısımlarını boş bırakarak ayağa kalktı. "Çıkabilir miyim artık?"
"Tabii."
Aldığı yanıt ile kafasını sallamış sonra da sınıftan çıktığı gibi kendini lavaboya atmıştı. Eğilerek yüzünü yıkadı ve boş olmasından dolayı aynadan kendine bakıp sesli bir şekilde konuştu. "Amacınız zevk vermek mi anlamıyorum."
Saçma sapan form doldurmaktan bıkmıştı.
Her seferinde aynı soruya aynı cevapları veriyor fakat okul o formları doldurmaktan bıkmıyordu. Teneffüs boyunca kendi kendine koridorda bir o yana bir bu yana gezip boş boş dolaştıktan sonra sınıftan yanında bir kızla çıkan Innie'yi gördüğü gibi kaşlarını çattı.
Sadece garipsemişti, çünkü Innie ile tanıştıklarından beri Innie'nin yanında kendisinden başkasını görmemişti. "Bu da neyin nesi?" deyip cama yaslandı.
Innie, kızla beraber merdivenlerde kaybolmuş Yejoon orada kalmıştı. Bilmeden yargılamamak için kafasını dağıtmak üzere geri sınıfına girip, Felix'in ona verdiği kitabı aldı eline.
Gece yurtta çoğunu okumuş ve çok az bir kısmı kalmıştı.
Bazı yerler Felix'in sarı kalemi ile çizilmişti, ama görüntü kirliliği sağlamıyordu. Çizilen sözlerin hepsi Yejoon'un aklında daha çok kalmıştı. Küçük Prens kitabını daha önce okumadığı için pişman olmuştu.
Fakat kitabı geri nasıl verecek bir fikri yoktu.
En basitinden Innie'ye verebilirdi fakat ondan sonra Felix ya da Changbin ile bir daha karşılaşabilir miydi, emin değildi.
"Changbin!" diye bağırıp eve girdi bu sırada Felix. Bugün saçlarını boyatmıştı ve bir an önce eşine göstermek istiyordu. Koşarak salonda oturan Changbin'in yanına gitti ve kucağına kuruldu.
"Ben geldim!"
Onun kulağındaki kulaklığı çıkırınca Changbin gülmüş sonra eşine baktığı gibi şaşkınlıkla kaşlarını kaldırmıştı. Uzun saçlarını siyah yapmıştı. "Felix?" dedi bir anda. "Voah." İnanamadı. "Her seferinde sarı senin rengin diyorum ama siyah çok fena solluyor beni. Tanrım, çok güzel olmuşsun!"
"Yay!" Sıkıca kollarını boynuna sardı eşi. "Çok teşekkür ederim minnoşum! Bir anda canım çok boyatmak istedi, menajer hyunglarda kabul edince hemen erkenden boyattım geldim."
Kıkırdadı. "Peki neden siyah?"
"Bilmem," deyip omuz silkti dudaklarını büzerek. "Siyah rengini üç yılda bir boyattığım için her halde, artık siyah civciv oldum ben. Çok güzelim değil mi?"
"Evet. Çok güzelsin."
"Ya Changbin, ısırırım seni!"
Felix, hızla eğilerek dediğini yapıp kocasının yanağını ısırdı aşkla. Changbin'in böyle sürekli huyuna gitmesine bayılıyordu, tam o anlar işte böyle ısırmak istiyordu yanaklarını. "Ayrıca," deyip geri çekildi ve karnına vurdu hafifçe. "Minnoşum, kilo mu verdin sen? Hemen geri alıyorsun bak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cause i love you, changlix ✓
Fanfictionsevgi acıtır, belki de bir sebebi olmayışındandır.