Gece oldukça soğuk ve rüzgarlıydı.
Felix'in kulaklıkları kulağında, beynini patlatmak istercesine son ses açtığı şarkı ile balkonda oturuyor, kafasını da gökyüzüne kaldırmış göz yaşları akmasın diye şarkının ritmine göre ayaklarını vuruyordu yere.
Yejoon nasıldı şu an acaba? İyi miydi? Üşüyor muydu? O yurt soğuk muydu? Bugün yaşadığı duygu yoğunluğu derslerini etkiler miydi? Bunları düşünüyordu. Aslında onun hakkında çok bilgisi yoktu. Bu kalbini acıtıyordu.
Ama öğrenmek isterdi, bu yüzden çok hevesliydi fakat şimdi bunun imkansız olduğunu düşünüyordu. Hani, içinde umut vardı minicikte olsa. Kabul ederdi diye düşünüyordu bir ihtimal ama şimdi artık o ihtimal de yoktu.
Hala gökyüzüne bakarken kollarını göğsünde birleştirip soğuk havanın sıcak göz yaşlarını kurutmasına izin verdi. Alt dudağını ısırdı karşı çıkmak için, çok ağlamıştı. Çok ağlamıştı ama Changbin'i de yalnız bırakmıştı, toparlanıp eşinin yanına gitmeliydi.
Changbin'in çocuk hevesini düşündü, gözlerinin önüne gelen görüntüler ile bu sefer hakim olamadı kendine ve ağlamaya başladı tekrar. Yine de ses çıkarmamak için gözlerini sımsıkı birbirine bastırmış, kafasını eğmemek için savaşmıştı.
Sırf sadece tek bir kitap için Yejoon'a saatlerce ne diyeceğini düşünmesini hatırladı, evin içinde panik halde gezmesi gözlerinin önüne geldi. Innie ile olan anları düşündü, yirmi sekiz yaşındaki adam sekiz yaşındaki bir çocuk gibi oluyordu.
Sadece birkaç saat geçmişti Yejoon'u bırakmalarının üstünden, eve geldiklerinde birbirlerine teselli gülümsemesi vermeye çalışmışlar ardında sessizce köşelerine çekilmişlerdi.
Felix, oturduğu yerden ayaklanıp içeri geçti ve balkonun kapısını kapattı. Evin içi sıcacıktı, elleri hemen ısınmaya başlarken yatak odasına doğru ilerlemeye başladı ışıkları bile açmadan. Yatak odasına girdiğinde gelen kokudan Changbin'in duş aldığını anlamıştı, yatakta yatan bedenine doğru ilerleyip yorganı açtı ve içine girdi.
Vücudunu ilerlemiş sonra da kollarını Changbin'in gövdesine sarıp başını sırtına yaslamıştı.
Eşi uyuyakalmıştı bile, yorgun düşmüş olmalıydı. Changbin işi gereği sık sık uyuyan biri değildi, keza Felix de öyle fakat eğer kafasını boşaltmak istiyorsa Changbin uyurdu, kocasını tanıyordu.
"Her şey için teşekkür ederim," diye konuştu duymayacağını bildiği halde. Sadece o an onu demek istemişti. "Sen varsan ben hep ayakta kalacağım. Arkanda olacağım."
Evet, çok üzülecekti. Şu anda öyleydi mesela, belki ileride daha çok üzülürdü bunu bilemezdi. Ama gün sonunda kollarında tüm dünyadan sığındığı bir eşi varken Felix, onun için, onun sayesinde ayakta kalabiliyordu. Kalabilirdi.
Kendimi uykuya teslim ederken Yejoon, sabah kırmızı gözleri ile yatağından kalkıp oyalanmadan okuluna gitmişti. Changbin ve Felix'i üzdüğü için kendine kızıyordu, hatta ilk defa hayata karşı nefret sağlıyordu.
Onların çocuğu olarak gelebilmek istiyordu dünyaya imkansız olarak, ya da küçüklükten beri onlarla beraber olabilmek. Şimdi ise amcası yüzünden nefret ediyordu hayattan, Felix'i bile bile ağlatmak ve istediği bir şeyi kabul edememek kalbini çok zorluyordu.
Erkenden geldiği için kütüphaneye attı kendini boşken, zihninin içindeki hiçbir şey susmuyordu. Bazen aptal olmayı diliyordu, aptal olup Felix ve Changbin'in ona bu güzel yaklaşımını kabul etmek hevesle ama sonra tüm ihtimalleri düşünen bir yapısı olduğu aklına geliyordu. Gerçekler beliriyor ve o isteği reddetmek zorunda kaldığı bilincini zorluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cause i love you, changlix ✓
Fiksi Penggemarsevgi acıtır, belki de bir sebebi olmayışındandır.