⌘|04

516 54 8
                                    

☀️🌙🌠
———–

Tezgâhın içindeki bulaşıkları yıkarken dün geceyi düşünüyordum. Acaba gerçekten gidecek miydik? Bu soru yüzünden ve de sangwo gece beni rahat bırakmadığından pek uyuyamamıştım. Yorgunluk ve stres ile gece zorla uyumuş, düşüncelerimi sabaha bırakmıştım.

Elimdeki tabağı durulayıp, süzülmesi için diğer koyduğum tabakların yanına koydum. O sırada salondan ağlama seslerini duydum. Hızla elimi kurulayıp salona koştum. Sehun pusetin içinde ağlıyordu. Hemen yanına oturup puseti sallamaya başladım. Susmayınca kucağıma aldım miniğimi "Benim minik aşkım acıkmış mı? Hmm?" Kendi gibi minik burnunu göğsüme sürtüyordu gözleri kapalı bir şekilde. Hemen kazağımı kaldırdım tatlı hallerine gülümseyerek. Gözlerini açmış, meme ucumu görür görmez minik ağzını aralamıştı. Tatlılığına tavşan dişlerimi göstererek gülümsemiş kafasını yaklaştırdım.

Sehun tekrar uyuduğu zaman pusetin içine koydum. Ayağa kalkıp kendimi düzelttikten sonra tekrar mutfağa, yarım kalan bulaşık işine geri döndüm.

Bulaşıkları bitirmiş, salonda koltuğun üzerinde televizyon izliyordum. Canım çok sıkılıyordu ama yapacak bir işim veya başka birşey kalmamıştı. Sıkıntıyla oflayarak ayağa kalktım. Gözümün önüne gelen saçları kulağımın arkasına sıkıştırıp televizyonu kapattım. Arkamı dönüp bebeğime baktım. Hâlen mışıl mışıl uyuyordu. Dudaklarımı birbirine bastırarak gülümsedim. Uyanık olsaydı onunla oyun oynardım ama uyuyordu ve bende meleğimin uykusunu bozmak istemiyordum.

Merdivenlerden yukarı çıkıp yatak odasına gittim. Sangwo yokken ve hazır sehun uyuyorken hyeri ile konuşa bilirdim. Evet çok yakın arkadaş olmuştuk. Sangwo'dan gizli konuşuyordum onunla ama o hyeri ile konuştuğumu biliyordu. Çünkü evin her köşesinde 7/24 kayıt yapan kameralar vardı ve sangwo ofisteyken evde neler dönmüş herşeyi biliyordu. Beni izlediğini bildiğim için çok fazla hata yapmamaya çalışıyordum. Yani bildiğiniz evde tek başıma iken de fazla rahat olamıyordum.

Ama şöyle birşey de vardı bizim odada kamera yoktu. Onun için konuşmak için yatak odasını tercih ediyorum. Sangwo yatak odamıza kamera yerleştirmemişti çünkü kameralar ofisteki laptop'una bağlıydı ve menejeri olsun yardımcısı olsun herhangi bir çalışan olsun işi gereği laptoptan çalışıyordu. Yanlış anlamayın oradaki her çalışanın önünde laptop vardı ama sangwo'nun yanında iken onun laptopundan çalışmak zorundaydılar. Sonuçta sangwo onların patronuydu. Yine boş yapıyordum işte. Sangwo çok fazla konuştuğumu söylediğinden beri içimden konuşur olmuştum. Yanlızlık gerçekten çok kötü birşeydi... Evde benden ve bebeğimden başka kimse yoktu sadece bahçede kapıyı gözetleyen adamları vardı ama onlarla değil konuşmam onlara dönüp bir saniye bile bakmam yasaktı. Evde bir hizmetçi olsaydı onunla herşeyimi paylaşır, içimi dökerdim ama o da yoktu işte. Sadece hamileliğimde zorlanmayayım diye bebek doğana kadar bir hizmetçi tutmuştu ama sangwo yine yapmıştı yapacağını. Onun benimle konuşmasını, önemli birşey olmadığı sürecede de yanıma gelmesini yasaklamıştı.

Aklıma gelen şeylerle dudaklarımı büzüp kafamı eğdim. Gözlerim doluyordu işte. Sinirle tavana baktım. Bu kadar aciz ve sulu göz biri olmak hoşuma gitmiyordu ama beni bu hale o pislik getirmişti. Tavana bakmayı kesip kafamı iki yana sallayıp kendime gelmeye çalıştım. Yutkunduktan sonra dolabın kapağını açtım. Elimi sangwo'nun katlı olan kıyafetlerinin altına sokup arasında olan telefonu çıkardım.

Telefonda sadece sangwo'nun numarası vardı ama hyeri ile tanıştığımda bana numarası vermişti bu sayede onunla konuşa biliyordum. Kilidi açıp hemen hyeri'yi aradım. İki çalışta hemen açınca mutlulukla gülümsedim. Çok sabırsız ve tatlı biriydi. Hyeri sayesinde hayatıma biraz da olsa güneş açmıştı.

Pain Like Me • JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin