29. 🌙

9.1K 778 1.8K
                                    

Keyifli Okumalar Merkez 💫
Bölüm şarkısı : Toygar Işıklı - Anlatamam

~~

AYSU

Arabaya bindiğimde Cihangir'e gülümseyip emniyet kemerimi taktım. "Sağol kuzen almaya geldiğin için."

"Ne demek kuzen lafı bile olmaz, eve mi stüdyoya mı ?"

Saatime baktığımda beşi geçiyordu. Şimdi stüdyoya gitsem bile verimli çalışamazdım, hem bugün olan görüşmelerimi de yarına ertelediğime göre gitmesem de olurdu.

"İkisi de değil" Cihangir kısa bir an bana bakıp gözlerini yola çevirdi. "O zaman tarif etmen gerekecek."

"Rahatça konuşacağımız bir yere gidebiliriz mesela" dediğimde yavaşça bana döndü. "Ne sandın Cihangir, sabah beni apar topar emniyete çağırınca Asaf'ın o halini gördükten sonra seninle bunun hakkında konuşmayacağımı mı ?"

"İyi de kuzen ben anlattım sana. Asaf'a dokunmadım bile."

"Dokunmadığını biliyorum. Öğrenmek istediğim bu olayların nasıl geliştiği ?" Cihangir ağzını açtığında susturdum. "Abinden öğren deme. Abimden öğrenmek isteseydim ona sorardım. Akşam onun ifadesini de alacağım."

Parmaklarını direksiyonda hareket ettirdiğinde "ohooo" dedi. "Sen bu olayı ayak üstü anlatmama izin de vermezsin" dediğinde kaşlarımı kaldırdım. "Ama bende acıktım be teyzem kızı."

"Eve gidene kadar açlığını bastıracak bir şeyler alırız" dediğimde gülümsedi. Bu olayı öğrenmeden seni bırakmam kuzen.

Kısa bir araba yolculuğundan sonra Cihangir sahilde durmuştu. Arabayı uygun bir yere park edince pencereleri açtı. "Ne yemek istersin" diye sorduğumda karnını tutup "ne olursa yerim" dedi.

Etrafıma şöyle bir göz gezdirip, aklıma yatan en uygun seçenekte karar kıldım. Tabi benim sevmem de önemliydi, sonuçta Cihangir karşımda "löp löp" yerken onu izleyip anlattıklarına odaklanamam.

İçeriye girip siparişimi söylediğimde 10 dakika sonra elimdeydi. Hemen arabanın yanına gidip içeriye girdiğimde Cihangir parlayan gözleriyle elimdekileri bakıyordu. "Off severiz. Benimki acılı dimi ?"

"Evet hemde bol acılı" poşetten çıkardığım çiğ köfte dürüm ve ayranı uzattığımda havada kaptı. Ben kendi dürümümü poşetten çıkarıp kağıdını açana kadar Cihangir çoktan yarısını mideye indirmişti. Ayrandan içip bana döndü.

"Sabah işe geldim bilgisayardan işleri takip ediyordum odamın kapısı çaldı. Gel dememle içeri Hüso girdi. Ama kuzen o nasıl bir giriştir ya. Adamın gerginliğini içeri girer girmez hissettim yani. Suratsız, homurdanıyor falan görmen lazım. Hayırdır ne oldu demeye kalmadan Asaf'ı sordu. Odası kaçıncı kattaymış falan. Gel otur soluklan çay söyleyeyim dedim, yok dinlemiyor. Asaf'la konuşmam lazım diye tutturdu. Eğer ben götürmezsem kendi bulurmuş odasını."

Ah abi ah ! Senin deli damarının ne zaman tutacağını kestiremiyorum ki. Zaten bilsem önüne geçerdim de işte.

Cihangir dürümünden koca bir ısırık alırken, daha yarısına bile gelemediğim dürümden yedim. Aç değildim sadece canım istemişti. Asaf'larda içtiğim çorba ve çayın yanında yediklerimle karnım doymuştu.

Şu yumruk meselesini çözüme kavuşturayım, bugünkü olanların tahlilini de en ince ayrıntısına kadar yapacağız dostlarım. Özellikle "çay" meselesini.

"Bak bak laflara bak bulurmuş odasını. Nah bulursun, her önüne gelen de narkotik polisiyle görüşebiliyordu zaten. Demek isterdim ancak demedim çünkü Hüso gerçekten sinirliydi. Benim kararsız halimi görünce "oğlum sadece konuşacağım" deyip beni ikna etti. Ona eşlik edip beraber yukarıya çıktık."

"AYSU"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin