1.🌙

31.1K 1.4K 1.3K
                                    



~~ 

Sonbahar geldiğini ağaçlardaki sararmış yapraklardan gösteriyordu. Sararmış yaprakların bazısı dallara sıkı sıkı tutunurken kimi yapraklar ağacın gövdesinden kopmak üzereydi. Güneş'in ışıkları sonbahara uyum sağlamak için sarı rengin en güzel tonunu sergiliyordu yavaştan. Denizin rengi yazın açık mavisini, sonbahar gelince mavinin bir ton koyusuna bırakmıştı.

Yazın sıcak havaları çoktan soğuk havaya geçiş yapmıştı bile. Üstündeki keten ceketinin önünü kapadı Aysu. Sabahın serinliği de eklenmişti sonbahara.

Küçüklüğünden beri erken uyanmayı seviyordu. Güne erken başlamak, zamanı iyi değerlendirmek bir güne yapacağı bir sürü işi sığdırmak zamanı kıymetli kullanmak demekti onun için. Sabahın erken saatinde uyanmıştı yine. Güneş yeni doğmaya başlarken gökyüzünde kızıllıklar yerini turuncu ışıklara bırakırken bu manzarayı kaçırmamak uğruna hızlıca giyinip fotoğraf makinesini de alıp dışarı çıkmıştı.

Neyseki ailesi bu tür durumlara alışık olduğu için sorun etmiyordu. Ağabeyi Hüsamettin "uyandığında beni de uyandır beraber yürüyüş yapalım" dese de  ağabeyinin sabahın erken saatinde tek başına çıkmaması için öyle söylediğini biliyordu. Hem ağabeyi uykuya bu kadar düşkünken sabah erken saatte kaldıramazdı. Zaten işe gideceği için erken kalkacaktı.

Bankta otururken birkaç fotoğraf çekmişti bile güneşin ışıklarının denizin üstünde oluşturduğu yansımayı fotoğraf koleksiyonuna eklemeden geçemezdi.

Gözlerini kapayıp en sevdiği hayalin içinde buldu kendini. Bu hayali kurdukça içi mutluluktan dolup taşıyordu sanki. Ağzı kulaklarında oluyordu. Mutluluğu hissediyordu. Hiç vazgeçmeyecekti kurduğu hayalinden, belki zor olacaktı, uzun sürecekti ama olacaktı. Daha yolun başındayken asla pes etmeyecekti.

"Abla simit almaz mısın ?"

Gözlerini açtığında simsiyah iki çift göz kendine bakıyordu tebessümle. Burnunun ucu kızarmış küçücük yüzünde iri siyah gözleriyle saçlarını arkaya doğru taramasıyla çok şeker bir oğlan çocuğuydu karşısındaki. 7,8 yaş civarında olan maalesef ki hayatın  zorluklarıyla erken tanışmış bir çocuk vardı.

"2 tane verir misin?"

Çocuk boynuna asmış olduğu simit tepsisinden simitleri kağıda sarıp verdi. Aysu teşekkür ederek aldı simitleri, aklına gelen şeyle ayağa kalktı.

"Burada beni bekler misin? Hemen geliyorum."

"Beklerim abla" dedi çocuk.

Aysu fazla uzak olmayan bakkaldan küçük meyve suları aldı hızlıca parasını ödeyip hızlı olmaya çalışarak -bu sol bacağı ile biraz zordu- yeniden çoçuğun durduğu banka geldi.

"Yalnız kahvaltı yapmayı hiç sevmem. Bana eşlik eder misin? Hem bak bir sürü meyve suyumuz var" gülümseyerek konuşurken aldığı meyve sularını da bankın üstüne çıkarmıştı. Çocuğun neyli sevdiğini bilmediği için her çeşitten almıştı. 

Kararsız gözlerle boynuna astığı simit tepsisine, meyve sularına en son da bankta oturan Aysu'ya baktı çocuk. Kendisine gülerek bakan gözlere tebessüm edip oturdu yanına.

"Ben Aysu" der demez elini uzattı kahvaltı arkadaşına.

"Bende Metehan" diyip küçük elini uzattı. Utangaç bir gülümsemeyle bakıyordu hala.

"Hangisinden istersen içebilirsin"

Metehan karışık meyve suyunu eline aldı. Aysu aldığı simidin yarısını Metehan'a verdi.

"AYSU"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin