Baran'ın düşmesi üzerine kendimi tutamamış basmıştım kahkahayı. Hali o kadar komikti ki dayanamamıştım. Bana doğru geldiğini görünce gülümsemiş aramızdaki soğuk duvarı yıkmak için konuşmayı planlamıştım fakat gel gör o benim yerime yerle konuşmayı tercih etmişti. Şimdi suratı domates kadar kırmızı olmuş sinirden kuduruyordu.
"Gülme!" diye kafasını kaldırıp alev gibi yanan gözlerle baktı. Korktuğum için elimi sakin anlamında sallayarak dudaklarımı birbirine bastırdım. Kafamı sola çevirerek gülmeyi kesmeye çalıştım.
"Birileri geliyor mu?" dediğinde etrafa bakınarak kimsenin gelmediğinden emin oldum. Kafamı sağa sola salladım. Ellerinden güç alarak hemen yerden kalktı ve dükkanın içinde sağ köşede bulunan tabureye oturdu.
Ona baktıkça gülesim geliyor ama yapamıyordum. En sonunda dayanamayarak devam ettim gülmeye. Ben kahkahalar atarken o sinirden kuduruyordu. Kafama gelen bir. cisimle gülümsemeyi kesip kaşlarımı çattım. Kafama attığı şeyi görebilmek için kafamı yere çevirdiğimde şeker olduğunu gördüm.
"Ben para kazanıyorum onlarla. Siz ne yapıyorsunuz ya!?" diye bağırdığım sinirli bir şekilde cevap verdi bana.
"Size gülmeyin dedim ama."
Dudaklarımı büzerek bir şişe suyu ona uzattım. "Alın için." dediğimde elimdeki suya baktı ilk sonra homurdanır gibi güldü.
"Ha siz diyorsunuz ki bunun üstüne soğuk su iyi gelir."
Dediği şeyi anlamak için bakışlarımı şişeye döndürdüğümde cidden soğuk olduğunu anlamıştım.
"Özür dilerim öyle demek istemedim." dudağımı dişlerimin arasına alarak baktım suratına "Buyrun." diyerek kaşlarımı kaldırmış hafifçe tebessüm etmiştim.
***
Akşam eve geldiğimde cidden çok yorgundum. Bütün gün Baran denen çocukla oturmuştum dükkanda. İlk başlarda ön yargıları ve beni öyle itmesi üzerine uzun bir özür dileme faslı yaşamıştık. Ona her ne kadar önemli olmadığını anlatmaya çalıştıysam özür dilemeye devam etmişti. Arada bardaki olayı sokmuş, sesimin çok güzel olduğunu söylemiş bende teşekkürlerimi sunmuştum her defasında.
Bütün konuşma sürecinde bana, sesime ve bazen de güzelliğime ettiği iltifatlara gülümsüyor, onun hakkında bir şey bilmediğim için sadece bana yönelik övgülerle yarıda kalıyordu. Kısa bir süre sonra dükkanı nasıl açtığımı anlatmış arada kahkahalar atmış çay içmiştik.
En garibi ise benim için olan konuşmadan sıkıldığımı ona belirtmiş onun hakkında konuşmak istediğimi söylemiştim. O ise buna çarpık bir şekilde gülmüştü. Anlattığına göre babasının bir şirketi varmış. Küçüklüğünden beri en yakın arkadaşı ile açtıkları küçük bir iş büyüdükçe büyümüş. Okulunu geçen sene bitirdiği için şirkette çalışıyormuş.
Bu konuşmada ise şüphesiz üzüldüğüm şey annesinin ölmüş olmasıydı. Daha yedi sene önce annesinin kaybetmesi üzerine babasının başka biri ile evlendiğini ve o kadının da kendi oğlu gibi sevip sahiplendiğini anlatmıştı.
Bu konuşmalar arasında üvey annesi ile teyzesinin açmış olduğu İstanbul'un en işlek yerlerinden olan Bebek'te bir kafe işlettiklerini söylemişti. Arada kardeşinin yani Melisa'nın ikinci annesinden olduğunu anlatmıştı. Bense hayatı hakkında küçük küçük yorumlarda bulunmuş annesi içinse rahmet dilemiştim. O ise buna buruk bir şekilde gülümseyip artık alıştığını söylemişti.
Bir yandan yapılan konuşmalara arada beni tanıyan minik sevgililerim geliyor bana sıkıca sarılıyor bolca şeker alıp gidiyorlardı. Arada Baran'da bana yardım etmiş, bana sarılan çocuklarla o da konuşmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baloncu Kız
Teen FictionAlış veriş merkezinin üç katlı olması benim avantajımdı galiba. Şirin bir alış veriş merkezinin en alt katında balon ve bir sürü şeker satan o namı değer ‘Şeker Kız’ bendim. Üniversite parası için kuzenimle açmış olduğum bu dükkanla birlikte çok iy...