Ne kadar o duvara sinmiş bir halde olduğumu bilmiyordum ama bedenim acıdan uyuşmuşken daha da kalkacak güç bulamıyordum kendimde. İçeriden hala ses gelmiyordu ve bu sessizlik bana ölümü andırıyordu.
Aynada ki yansımama baktım. Baktığım gibi de boğazımda bir yumru, gözümde yaşlar birikmişti. Ağlamaktan burnum tıkanmıştı ve ağzımdan nefes almaya çalışıyordum.
Kendi görüntüm iyice midemi bulandırırken kafamı bembeyaz tavana çevirdim ve saniyelik gözlerimi kapattım. Kendime gelmem gerektiğini biliyordum fakat bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum. Daha bir hafta önce centilmen iyi biri olarak gördüğüm Baran tam bir canavara dönüşmüştü.
Ellerimi yere koyarak gövdemi kaldırdım. Sağ elimle duvara tutunurken, ayaklarımı hareket ettirmeye başladım. Banyoya girdiğimde üstümde ki kıyafetleri çıkardım ve kendimi duşa attım. Duş başlığının altına gelerek suyu soğuğa ayarladım.
Bir iki morlukla ölmezdim, en azından bu kadar basit olmamalıydı. Duşun içindeki duvarda asılı olan lifi alarak bastırmadan morluklarımı ovaladım. Soğuk su vücudumu kendine getirirken dün gecenin kırıntılarını yaşayan bedenime güçlü olmasını hatırlattım.
Baran bir deliydi ve benim huyuna değil suyuna gitmem gerekiyordu. Onu kızdırmadığım ve istediklerini düzgünce yaptığım takdir de sorunların çözüleceğini düşünüyordum.
Yerdeki şampuanı alarak saçlarıma döktüm. Saçlarımı nazikçe iyice yıkadıktan sonra masaj yaparak saçlarımdaki şampuanı temizledim. Vücudumu iyice temizlediğimden ve saçlarımı iyice kirden arındırdığıma inandığımda yere oturarak sırtımı duvara yasladım.
Düşünmeye ihtiyacım vardı. Baran'a artık güvenmiyordum ve canımı daha fazla yakmasına izin veremezdim. Ayrıca şuanda nerede olduğumu bile bilmiyordum.
Kaldığımız ev daha çok yaz için düzenlenmiş gibiydi. Dikkat ettiğime göre yerlerde halı yoktu ve kaldığım oda da fazla eşya bulunmuyordu. Belki Baran beni buraya getireceğini bildiği için odadaki eşya sayısını azaltmıştı, bu da bir fikirdi.
Baran'ın yüzüğü takana kadar burada tutacağına doğru bir şeyler dediğini hatırlıyordum. Peki neden bu kadar diretiyordu yüzük takmamı? Bu olanın aşk olduğuna inanmıyordum. Tamam, belki bir takıntı ve ya hırs olabilirdi ama bu kesinlikle aşık bir adamın yapacağı şey değildi.
Yüzüğü taktığımda beni geri bırakacak mıydı, garantisi yoktu. Baran'a güvenmiyorsam her ihtimali düşünmeliydim. Yüzüğü bana verirken teklif değil sadece simge demişti peki ya simgeden daha fazlasıysa?
Soğuk su iyice vücudumu dondururken suyu kapadım ve ayağa kalktım. Banyonun içinde bulunan bornozu giyerek odama girdim. Yanımda kıyafetim yoktu ve eski kıyafetlerimi biraz daha giyersem vücuduma yapışacaktı. Sonra aklıma başka çaremin olmadığını, şuanda bir hotelde değil psikopatın elinde mahsur geldiğim aklıma geldi ve çıkardıklarımı tekrar giydim.
Kaldığım odadaki aynası bile olmayan şifonyerin ilk çekmesini açtım. İçinin boş olması son umut kırıntılarımı da oluşturduğu rüzgardan uçup gitmesiyle kalan iki çekmeyi de açtım fakat ilk açtığım çekmece ile hiçbir farkı olmadığını görünce yatağımın üstüne nazik bir şekilde vücudumu bıraktım. Haftadır uyumadığım için gözlerim kapanırken, uykunun bana ve vücuduma iyi geleceğini düşünerek uyudum.
***
"Baran! Baran lütfen yeter, canım yanıyor."
"Yanacak! Senin canını yakmakla kalmayacağım alacağım o canı!" Baran'ın dişlerinin arasından tıslaması vücudumu daha hızlı olması için uyarıda bulunurken kaçacak delik ararken Baran'a yalvarıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Baloncu Kız
Teen FictionAlış veriş merkezinin üç katlı olması benim avantajımdı galiba. Şirin bir alış veriş merkezinin en alt katında balon ve bir sürü şeker satan o namı değer ‘Şeker Kız’ bendim. Üniversite parası için kuzenimle açmış olduğum bu dükkanla birlikte çok iy...