BK -5-

569 16 2
                                    

Baran kendini sıkmaktan kıpkırmızı kesilmişti karşımda. Dudaklarını birbirine bastırıyor, başımdan başlayıp ayaklarıma kadar tek tek inceliyordu. En sonunda dayanamayarak arkasını döndü ve derin bir nefes aldı. Kendi hazır gibi hissettiğinde tekrar bana döndü fakat dönmesi ile bir olmuştu kahkahalara boğulması. Kafamdaki örtüyü bir hışımla çektim ve suratıma gelen saçları sert bir şekilde arkaya ittim.

"Evimi neden buldunuz ve neden geldiniz?"

"Dün kimliğimi sizin dükkanda unutmuşum. Alış veriş merkezine gittiğimde kapalıydı. Bende yandaki dükkandan rica ettim." dudaklarını yaladı. "Özür dilerim ani geldim gidebilirim?" dedi kaşlarını kaldırarak eli ile arkayı gösterdi.
Arkaya baktığımda Melisa arkada bana gülüyordu.
"Melisa?" Dedim kollarımı açarak.
Melisa arabanın kapısını minik elleri ile açarak arabadan atladı. Koşarak yanımıza yaklaşmaya başlayınca bende dizlerimi kırıp kollarımı açtım. Kısa süre sonra birbirimize sıkı sıkı sarıldık meleğimle. Boynuna burnunu dayayarak kokusunu içime çektim.
"Oh! Ne haber bebeğim?" Dedim kocaman gülümserken.
"İyiyim şeker abla. Ağabeyim beni yemeğe götürüyor sende gelsene." Demişti. Bense kocaman gülümsemiş kendimi sümüştüm. Burnumu kıvırarak cevap verdim meleğime.
"Bence ben bu halde dışarı çıkmayayım." O sıra Melisa kucağımdan inmiş karşıma geçip beni süzmüştü.
"Şeker abla kesinlikle tarz olmuşsun." Demişti baş parmağını havaya kaldırmış bir şekilde. Bunun üzerime Baran ve ben kahkahalarlar atarak güldük.
"İstersen sende gel hem Melisada sevinir değil mi Melisa?" Diyerek Melisa'ya döndü. "Ne dersin?"
Melisa zıplayarak ellerini birbirine çarptırarak mutluluk ve heyecanın harmanlanmış bir şeklinde bağırdı. "Tabii ki bizimle gelmelisin!" Meleğimin bu isteği üzerine içimde ki mutlulukla cevap verdim.
"Tabii ki sizinle geleceğim!" Dedim ellerimi birbirine vurarak.
Kapıyı biraz daha açarak elimle geçmeleri için işaret ettim. "Siz geçin ben hem kimliği getireyim hem hazırlanayım." Dedim ve cevap beklemeden yukarı çıktım.
Dolabımın önüne geçerek ne giyebileceğimi düşündüm. En sonunda siyah kot bacaklarımı tamamen saran tulumumu giydim. İçine beyaz desensiz tişörtümü de geçirerek ayağıma beyaz ayakkabılarımı giydim. Deri çantamı alarak içine cüzdanımı, telefonumu ve Baran'ın kimliğini koydum. Koşar adımlarla aşağı indiğimde Yağmur, Baranlarla oturmuş konuşuyordu. Yalandan öksürür gibi yaparak bütün dikkatleri üzerime çektim.
"Yağmur ben Baran ve Melisa ile çıkıyorum. Sen yapabilir misin?" Dediğimde Yağmur çok belli ettiği sahte kahkahası ile cevap verdi bana.
"Ne demek canım. Sen git ben hallederim." Dedi. Sanırım o da evlenememden korkup bir erkekle bir yerlere gitmeme izin vermişti. Yoksa bir erkekle ben dışarı mı çıkacağım? Saçmalama!
Melisa yanıma gelerek bir eli ile elimi tutup diğer eli ile saçlarını arkaya attı.
"Hadi gidelim." Dedi beni kapıya çekiştirerek. Bende çıkarken Yağmur'a el sallamak için arkamı dönmüştüm ki bön diye kapı suratıma kapatıldı!
Bu haline kocaman göz devirerek omuz silktim. Alışmıştım bu hareketlere.
Arabaya giderek ön yolcu kapısını açtım. Bu sırada Baran, Melisa'nın arkada emniyet kemerini bağlıyordu. Bağlama işi bittikten sonra kendi de sürücü koltuğuna geçtiğinde emniyet kemerini bağladı ve gaza bastı.
Belli bir süredir yoldaydık fakat tam olarak nereye gideceğimizi bilmiyordum diyecektim ki tamı bırak gideceğimiz yer hakkında hiç bir harf dahi bilmiyordum. Fakat bunu sormaya cesaret bulamıyordum kendimde. Ağabey-kardeş ilişkileri arasına sonradan gelmiştim ve bunu sormaya utanıyordum işte. Kafamı cama döndürerek geçtiğimiz ağaçlara, kuşlara bakıyordum. Arabada huzurlu bir sakinlik hakimdi ve ben bundan dolayı mutluydum. Sonuçta ne de olsa Baranla yeni tanışmıştık.
Melisa ile her gelişinde uzun süreli vakit geçiriyor gibi bir şeydik ki bazı günler babasının yanıma bırakıp gittiği oluyordu. Fakat Baran...
Baran çok farklıydı. Belki ön yargıydı bu fakat her daim kararlı bir duruşu vardı. Ego fazlalığını bırak kendini bile övmüyordu. Belki kısa süredir tanıyordum fakat o çok farklıydı.
Kafamı ona doğru çevirdim ve incelemeye başladım. Saçlarının önü özgürlüğe kavuşmuş 'dokun bana!' Diye bağırıyor gibiydi. Adem elması kendini çok belli ediyor, boynundaki damarlar sanki her an fırlayacak gibi duruyordu. Dudakları hafif önde, kirpikleri rimelle bile yapılamayacak şekilde kıvrık ve uzundu. Üstünde siyah çok az bol olan siyah desensiz tişört vardı. Altında bileklerine doğru gittikçe bacağına yapışmış gibi duran dar paça pantolon vardı. İki eliyle direksiyonu tutmuş, parmak uçları ile ritim tutuyor şarkıyı mırıldanıyordu.
Baran'ın kafasını aniden bana döndürmesi ile onu incelerken yakalanmıştım. Kötü bir şey yapmamıştım belki ama bu utanç verici ve fazlasıyla kızartıcıydı. Ona tebessüm ederek kafamı kendi tarafımdaki cama tekrar döndürdüm.
Biraz daha gittikten sonra bolca atın bulunduğu bir alana girmiş, boş yere park etmiştik. Arkama döndüğümde Melisa'nın uyuduğunu fark ettim. Emniyet kemerini çıkaran Baran'ın kolunu dürterek dikkatini çektim. İşaret parmağımı dudaklarımın üstüne kapayarak sessiz olması için işaret verdim.
"Melisa uyuya kalmış." Dediğimde Baran arkasını döndü ve çarpık şekilde güldü.
Emniyet kemerimi çıkararak arabanın kapısını açmadan aradan Melis'in yanına uçtum.
Melis'in yanına oturarak yanağını öptüm ve elimle şefkatlice saçlarına götürdüm. "Melisa geldik. Uyan meleğim." Dedim.
Melisa sanki bunu bekler gibi birden gözlerini fal taşı gibi açtı ve kocaman esnedi.
"Ne bekliyorsun şeker abla. Kalksana atımı göstereceğim sana." Dedi ve arabanın kapısına asıldı. Kapıyı açmaktan zorlanırken kapıya açıp inmesine yardım ettim.
Sağ eli ile beni, sol eli ile Baran'ı tuttuktan sonra seke seke at çiftliğine girdik.
Çiftlik daha çok aile ortamı olarak kurulmuştu. Küçük bir alanda oyun parkı vardı. Kalan yerlerde masalar ve büyük meşe ağaçları ile donatılmıştı. Sol tarafta ise atların gezmesi için büyük bir alanı çitlerle kaplamışlardı.
Birden Melisa elini elimden çekti ve koşarak ahıra gitti. Baran elini belime dolayarak beni kendine yaklaştırarak bir masaya yönlendirdi.
Masaya geldiğimizde ise tek farkı bir çınar ağacının altında olmasıydı sanırım. Atların gezdiği yere daha yakın bir masaydı.
Melisa birden üzerinde ki binici kıyafeti ile karşıma çıkınca şok oldum.
"Ağabey! Şeker abla! Beni izleyin bakın Maya ile ne yapacağız!" Diye bağırarak içeri geri gitti. Kafamı barana çevirdiğimde sadece gülümsüyordu ki dikkati çektiğimde bana dönerek kaşlarını kaldırdı.
"Cidden arı sürebilecek mi?" Diye sorduğumda gülümsedi.
"İnan bana benden iyi sürüyor. Babam ilk bana at almıştı ve onu buraya vermiştik. Sürekli sevmeye ve binmeye geliyordum. Bir zaman sonra Melisa doğdu ve ona da bir tane at alındı." Diye açıklamada bulunduğunda rahatlamışçasına yerime oturdum. Çantamın içinden Baran'ın kimliğini çıkararak ona uzattım. Kimliği masadan alıp gülümsedi.
Belli bir süre havadan sudan konuşurken atı seven Melisa çıktı karşımıza. Çitlerin oraya giderek Melisa'nın sevdiği atı sevdim.
"Senin atın bu mu?" Diye meleğime sorduğumda kocaman gülümsedi.
"Evet. Adı Maya." Diyerek cevap verdi.
"Çok tatlı bir şey bu."
"Öyledir." Diyerek cebinden çıkardığı bir kaç meşe palamudunu atına uzattı. Atsa büyük bir ustalıkla elindeki palamutları aldı.
Arkamda hissettiğim nefes ile yerimden sıçradım.
"Benim korkma."
"Sessiz gelme Baran cidden korktum." dedim.
"Binmek ister misin? Gel seni benim atımla tanıştırayım." diyerek cevap beklemeden elini elime kenetledi. Bu hareketine biraz da olsa rahatsız olmuştum ama elimi çekme gereği duymadım.
Ahıra girdiğimizde bir kaç görevli bize selam verirken bende onlara tebessüm ediyorduk. Biraz daha yürüdükten sonra bir atın önünde durduk. At simsiyah çok güzel ve asil duran bir attı.
"Tanıştırayım bu Asi, Asi bu da bizim baloncu kızımız!"
"Böyle mi tanıştırılır Baran, merhaba Asi. Ben Rüya." Diyerek atın başını sevdim. At öyle bir kişnedi ki hemen Baran'ın arkasına geçtim.
"Cidden Asi bir atmış."
"Aslında sevdiği için yapmıştı. Binmek ister misin?" Diye sordu. İster miydim? Hayatımda hiç binmemiştim ki.
"B-ben hiç binmedim üzerinden atmasın?"
"Gel buraya." Diyerek arkasını dönüp ellerimizi tekrar kenetledi. Atın kapısını açıp içeri girdiğimizde Baran atı taradı. Atı kafasına sürekli öpücük konduruyor meşe palamudu veriyordu. En sonunda atın üstüne eyeri koydu ve ipleri eline aldı.
"Ali Bey! Asi'yi alıyorum ben." Diye seslendiğinde yaşlı bir amca belirdi karşımızda.
"Oo al oğlum. Asi de özlemiş seni baksana. Çık gezdir bakalım." Dedi.
Baran atın iplerini alıp yürümeye başlayınca Asi hiç beklemeden Baran'ın peşinden geldi. Baran atla ahırdan çıkarken ben Baran'ın yanında yürüyordum. Etrafa bakarken birden bir kol dolandı belime ve Baran'a yaklaştım. Baran'a döndüğümde ip tuttuğu eliyle atı da seviyordu.
Melisa'nın yanına geldiğimizde atına binmiş kendi yaşıtlarıyla at sürüyordu.
"Gel bakalım." Baran elini uzatmış gülümsüyordu. Kendisi ata binmişti. Elini tutarak beni çekmesine yardım ettim. Ayaklarımı sadece bir taraftan uzatıp Baran'ın önüne oturmuştum.
"Böyle tehlikeli olmaz mı?"
"Nasıl?"
"Yani önde olup böyle oturmam."
"Seni korurum merak etme." Diye cevap verdi. Atı tek hareketi ile harekete geçirince ellerimi direk Baran'ın beline dolayarak kafamı göğsüne gömdüm.
"Bak şuan Asi hızlı değil gözlerini aç ne ellerini bırak. Bir elimi beline dolayacağım. Düşmeyeceksin." Dediğinde cidden yavaş gittiğimizi anladım. Kollarımı yavaş yavaş belinden çözdüğümde Baran elini belime dolayıp düşmemi engelledi. Kafamı kaldırarak nerede olduğumuza baktım. İlerisinde yeşilin her tonu bulunan bir dağ vardı. Etrafımızda sık sık olmasada birbirine pekte uzak olmayan uzun -göklere ulaşacak gibi- ağaçlar vardı ve kesinlikle kokusu tanımlanamazdı.
Ellerimi çözerek kokuyu içime çektim. "Burası harika kokuyor."
"Öyledir."
Ellerimi iki kenara açıp kafamı arkaya attığımda kafam Baran'ın omzuna yaslanmış oldu fakat pek takmıyordum. Bu koku sanki insanı uyuşturuyordu.
***
Akşama kadar çiftlikte dolaşmış, atları sevmiştik. Melisa'nın da istediği şekilde bir güzel akşam yemeğimizi yiyerek yollara koyulmuştuk. Melisa arabaya bindikten bir süre sonra koltukta uyuya kalmıştı. Bense yorgunluktan ölüyordum fakat uyumamak için direniyordum kendi çapımda.
Yemyeşil alanlardan geçiyor,değilik manzaralar görüyordum. Bir süre sonra artık uykumla direnişte pes edip gözlerimi kapamıştım.
***
"Rüya, Rüya geldik." Kafamı çok hızlı bir şekilde kaldırmıştım ki küt diye ses çıkmıştı. Etrafa bakındığımızda apartmanın önündeydik.
"Hı o. Ben bugün için teşekkür ederim. Yani sizinle çok eğlendim."
"Bizde gelmene çok mutlu olduk. Umarım tekrar görüşürüz." Diyerek bana yaklaştı. Yanağıma en güzel öpücük olarak seçeceğim bir öpücük bırakarak yavaşça yanağımdan uzaklaştı ama fazla geri gitmedi. Hafif güldü.
"İyi geceler Rüya." Dedi.
"S-size de."
Arabadan bir çırpıda çıkarak koşar adımlarla zile bastım. Şimdi çantamın içinden bulamayacaktım. Zaten ellerim tutacak gibi değildi ki, anında şuracıkta yeri öpebilirdim.
Kapı açıldığında arkama bile bakmadan içeri girip asansörü çağırdım. Asansörün geldiğine dair çıkardı sese karşı indim.
Yağmur'a karşı bir tepki veremediğime emindim. Kalan son güç parçacıklarımla odama girip kapıyı kapattım. Sırtımı kapıya dayayarak bir elimi yanağıma götürdüm.
Baran beni öpmüştü.
•••••••••
Ta ta taaaaaaa! Şuan da test çözmem ve ya konu tekrarı yapmam gerekirken. Hem geziyor hemde bölüm yayınlıyorum.
Şuan İstanbul yolcusuyum ve çok sıkıldım. Ben de oturup yazdım.
Size kötü bir haber vereceğim. TEOG'tan sonra 1 bölüm gelecek sadece ve ben 4 günlüğüne bir tatile gideceğim sonra. O sıra gelir mi, gelmez mi bilemiyorum. Otel odasında yazmaya çalışacağım.
Bir mutlu olduğum konu. Okuma ve yorumlar. Gerek okuma gerek yorumlar beni mutlu ediyor. Belki şuan az ama ben bu kadarı bile beklemiyordum. Umarım beğenirsiniz bölümü. İyi okumalar!

Baloncu KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin