BK -12-

114 8 5
                                    

Baran'ın mırıldanması duyduktan sonra kafamı 'hayır' anlamında sağa sola salladım ve mırıldandım. "Sen bu hikayenin en kötü karakteri oluyorsun." Baran sadece saçımı öptü. Ne hayır dedi ne de bunu kabul etti. Gözlerim rahatlıkla kapanırken kendimi bir türlü veremediğim uykuya teslim oldum.
***
Vücudumu kaplayan sıcak ve terlemeye başlamam üzere uykumun en güzel yerinde uyandım. Gözlerimi delen güneş ışıkları yüzünden bir kaç kere kırpıştırarak elimi yavaşça dün gece Baran'ın yattığı yere değdirdiğimde elime sadece çarşafın gelmesine kaşlarımı çatarak baktım.

Baran yanımda yatmıyordu. Banyodan da ses gelmiyordu. Hep kitaplarda okuduğum, filmlerde olanlar gibi olur zannetmiştim. Sabah kalktığımda beni saran kollar, ensemi ısıtan bir nefes olur sanmıştım. Gözlerimi açtığımda Baran'ın uyurken ki halini izlerim, sonra uyandığında bana güler ve suratımı okşar diye hayal etmiştim. Fakat gel gör ki Güneşin kavurucu sıcağından su gibi olmuş bozuk peynir gibi kokuyordum.

Aniden yataktan kalktım. Morlukların kasılması yüzümü buruşturmama neden olurken aldırmadım. Hızlı adımlarla giderken kapının yanına konulmuş küçük bir spor çantası olduğunu fark ettim. Yavaş adımlarla çantaya ilerledim ve saplarından tutarak yatağımın üstüne koydum. Çanta fazla ağır değildi, Baran'ın buraya getirme sebebi bana ait ve ya odaya ait bir şey olması gerektiğini tahmin ediyordum.

Çantanın fermuarını açınca içinde bana ait kıyafetler olduğunu fark ettim. Baran'ın böyle bir şey yapmasının sebebi bu kadar terleyip, bozulmuş peynir gibi kokmam olabilir miydi? Belki sabah bu kadar kötü kokumu alınca hızlıca çıkıp gitmişti. Utancımdan, bu kadar terlememden lanet ederek hızlı adımlarla banyoya girdim. Bu kokudan ve pis kıyafetler kurtulmam lazımdı.

Soğuk suyu açarak hızlı ve canımı yakmadan vücudumu ve saçlarımı temizledim. Vücudumdaki bozuk peynir kokusundan kurtulduğuma emin olmuştum. Dün gece odamdaki beyaz havlu gitmiş yerine pembe konulmuştu. Bu da demek ki sabah Baran gelip havluyu değiştirmişti. Havluyu askıdan alıp saçlarıma sardım ve odama geçtim. Umarım çantanın içinde iç çamaşırı da vardır diye dua ederken çantanın en altındaki poşetin içinde iç çamaşırlarımı buldum. Baran'ın bunları buraya nasıl yetirdiğini düşünmeye sonradan erteleyerek iç çamaşırlarımı üzerime geçirdim. Şifonyerin ilk çekmecesine dün Baran'ın koyduğu kremleri alarak mor olan yerlere bastırmadan sürdüm.

Kremler kurusun diye odanın içinde biraz çamaşırlarla gezdikten sonra spor şortumu ve bol tişörtümü giyerek odadan kafamı uzattım. Görünürde Baran yoktu. Acaba çıkmama kızar mı? Gerçi dün gece kendi elimi tutarak çıkarıp yemek yapıp yemiştik, bence kahvaltı yapmamızda bir sorun görmüyordum.

Yavaş adımlarla odadan çıkarak kapımı kapattım ve mutfağa doğru ilerledim. Mutfağın üstünde sebzeler ve abur cuburla dolu poşetleri görünce kaşlarımı çattım Baran alışveriş mi yapmıştı?

Masanın üstündeki poşetleri indirerek kendime kahvaltı masası hazırlamaya başladım. Buzdolabından çıkardığım yumurtayı iyice aşlayıp soydum. Zeytini, peynir çeşitlerini, bal, kaymak falan koyduktan sonra dolapta bulunan meyve suyunu bir bardağa boşaltarak masaya hazırladım sofraya oturdum.

Haşlanan yumurtayı kesip üstüne baharat döküp yumurtayı ağzıma attım.

"Afiyet olsun." Baran'ın önümde kollarını bağlamış kaşları çatık bir şekilde görünce yumurtaya döktüğüm baharat genzime kaçtı. Ben öksürüklere boğulurken Baran işin ciddi olduğunu sonunda anlamış olacak ki öküz gibi sırtıma vuruyordu.

"İyi misin?" Baran'ın sorusuna sadece kafamı sallayarak 'Evet' cevabımı verip doldurduğum meyve suyundan büyük bir yudum aldım. Nefesim yerine gelince dibimde duran Baran'a açıklama yapmak için ağzımı açtım.

"Ben acıkmıştım. Seni de göremeyince, yedim."

"Tamam." Baran'ın sadece bir kelimesi ile masaya çöken sessizlikle kahvaltımı etmeye devam ettim.

Yemeğimi yerken arada Baran'ı bana bakarken yakalıyordum. Kaşları çatıktı ve algın algın kahvaltısını yapıyordu fakat bir kere bile konuşmamıştı.

Kahvaltıdan doyduğumu anlayınca boş tabakları üst üste koyarak arkama yaslandım ve Baran'ı rahatsız edecek derecede gözlerine odaklandım. Baran ona bakmamı anlıyor olacaktı ki bana inat hiç yüzüme bakmamıştı.

Bu sessizlikten sıkılarak Barana sordum. "Kıyafetlerim, nasıl geldi?"

"Ben aldım." Ağzına salatalık attı ve iyice çiğnedi. "Yağmur onu aramanı istedi ama telefonun bende olduğunu söyledim."

Ellerimi masaya koyarak masada biraz eğildim. "Ne yaptın sen?"

Baran kısa süre gözlerime odaklandı sonra aşağıya saniyelik bir bakış atıp çatalını salataya batırdı. "Düzgün otur."

Kafamı aşağıya çevirdiğimde tişörtün azcık açık olan kısmı gözüme çarptı ve ben yerime düzgünce oturdum. Baran cebinden telefon çıkardı.

"Ara ve benimle beraber iyi vakit geçirdiğini daha ne kadar kalacağını bilmediğini söyle." dedi. Anlamayarak baktım.

"Bak aynı masada oturuyoruz ama sen o yüzüğü takmadan gitmeyeceğiz." Küçümseyerek güldüm.

"Kaçarım."

Saniye bile beklemeden cevap verdi. "İlk akşam neler oldu unutma."

Baran'ın bana o anı hatırlatmasıyla vücudumdaki yaralar sanki bunu anlamışcasına bir anda zonklamaya ve yanmaya başladı. O gece nasıl canımın yandığını, o gece film şeritti gözümün önünden geçti ve ben o gece gibi parça parça oldum.

Gözlerimden akan yaşları elimin tersiyle sildim. "Canımı yakmayı biliyorsun! Teşekkür ederim!" Masadan kalkıp gidecekken Baran'da kalktı ve kolumu tuttu.

"Bana böyle davranamazsın." Sesim zor duyuluyordu.

"Sana böyle davranmaya zorlayan sensin." Dedi dişlerinin arasından. Kafamı 'hayır' anlamında hiddetle salladım. Kolumu bırakması için tüm gücümle kendime çektim fakat Baran'ın omzumdan itmesiyle mutfak tezgahına belimi çarptım ve acıyla iki büklüm yere düştüm.

Baran değişmemişti ve değişmeyecekti. O hep böyle pislik olacaktı.

Acıdan kaçarken bağırdım. "Sen bu'sun! Bu hikayenin kötüsünden bile kötüsü!"

***

Bölüm sonu ve yine Baran'ın gazabına.

Uzun lafa gerek yok beğendiyseniz "Yorum ve Vote" yapmayı unutmayın. Öpüyorum.

Baloncu KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin