9. Bölüm

96 8 0
                                    

Beyine hücum eden korku, tarifi mümkün olmayan bir sallantı yaratır insan vücudunda. Yaşanması gereken, görülmesi gereken her ne varsa eninde sonunda sizi bulur.

Zamanında gelmeyen her ne varsa; ama ceza ama ödül, illaki sizi bulmak için oralarda bir yerlerde görünür.

Gelen şey ya ceza ise, kefaretini kim ödeyecek sizce?

Bildiğim tek bir şey varsa o da; bu lanet hayatta her zaman kefareti suçsuzların ödediğidir. Meğer hayat güçlünün, suçlunun yanındaymış...

Ellerim ve gözlerim bağlı uzun bir yolculuğun içindeyim. Son birkaç gündür içimde tarifi olmayan, iliklerimde gezinen mutluluk, yerini korkuya bıraktı.

Bir arabanın içerisinde gözlerim bağlı, karanlığın içinde bekliyorum. Karanlık; soğuk, ürkütücü ve kimsesiz hissettiriyor...

En son evde gördüğüm nottan saniyeler sonrasında, burnuma dayatılan tuhaf kokulu bir bez yüzünden elimde olmadan bilincim kapanmış, aradan ne kadar zaman geçtiğini bilmeden, bir arabanın içinde olduğumu tahmin ederek gözlerimi açmıştım. Lakin gözlerimi her ne kadar açmış olsam bile karanlıkla karşılaşmam bir olmuştu.

"Kimsiniz lan siz?!" Sessizliğin içerisinde, Emre'nin ani çıkışıyla irkildim. "Ne istiyorsunuz lan bizden?!" Arabanın içinde kim var bilmiyordum ama kimse çıt çıkarmıyordu. "Ada! Burada mısın?!" Sertçe yutkundum. Yanımda birilerinin oturduğunun farkındaydım ama Emre'nin sesi karşımdan geliyor gibiydi. "Ada! Buradaysan ses ver!" Derin bir nefes alıp dudaklarımı araladım,

"Buradayım." dedim, sesimin titremesine engel olamayarak.

"İyi misin?" Sesinin rengi o kadar korku yüklüydü ki, o kadar korkuyordu ki alacağı cevaptan, adeta yalvarıyordu iyiyim diyebilmem için.

"İyiyim." Doğruluğu tartışılır fakat o iyi olacaksa, iyiyim.

"Sakın korkma... Ben yanındayım..." dedi, derin nefesler alarak.

"Korkmuyorum." Külliyen yalan. İliklerime kadar korkuyorum. Çünkü nereye, kimin yanına götürüldüğümüzü biliyorum. Orada bize ne yapacakları tam bir muamma belki de fakat bana anlatılanlar tamamen doğruysa, uzun soluklu bir yüzleşmenin olacağı kesindi.

"Kimsiniz lan siz?! Nereye götürüyorsunuz bizi?!" Emre bağırmaya ve soru sormaya devam ettikçe, onlar inat edercesine cevap vermiyordu. "Açın lan gözlerimi!" Hâlâ ses yoktu. "Siktirmeyin lan bana belanızı!"

Yol boyunca Emre bağırarak soru sormaya ve küfür etmeye devam etti. Lakin hiçbir şekilde cevap alamadı. Yanımızda her kim ya da kimler varsa, konuşmamaları için tembihlenmişlerdi adeta.

İçinde bulunduğumuz araba yavaşça durdu. Bir el kolumu sımsıkı sardı, korkuyla ufak bir çığlık koptu boğazımdan.

"Ada! N'apıyorsunuz lan ona?!" Emre kendini kaybedercesine bağırırken, sürüklenerek bir yere götürülüyordum. "Ada! Ada neredesin?!" Sesi uzaktan gelmiyordu. Beni her nereye götürüyorlarsa onu da peşimden getirdikleri belliydi.

Bir anda sertçe sandalyeye oturtulmam ve bağlanmam bir oldu. Yavaşça gözlerimi açtılar. Yine aynı yer, aynı ev, aynı salon. Gözlerim bir çift ela gözle kesişti, bakışlarında öfke gizliydi sanki.

"Kimsiniz lan siz?!" diye, bağırmaya devam etti Emre.

"Arkadaşın anlatsın kim olduğumuzu." dedi, içlerinden biri. Sahte bir sırıtış vardı dudaklarında. Emre'nin bakışları hızla bana döndü.

"Ada?" Sorar gibi baktı gözlerime, benden cevap bekliyordu ama ben ne söylemem gerektiğini her zaman ki gibi bilemiyordum. Tam ağzımı açıp bir şeyler geveleyecekken karşımdaki merdivenlerden gelen, tok adım sesleri işittim. Gelen kişiyi görünce vücudumu sinir hüzmesi kapladı.

SardunyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin