29

377 38 6
                                    

Jaehyun odadan giyinik halde çıkarken, Ten onlara ilerledi koşarak.

"Bakın ne yaptınız bilmiyorum ama Jeno kavga ettş ve gitti, telefonuna ulaşamıyoruz! Kendine bir şey yapmaz, değil mi?" Taeyong şaşkınlıkla gözlerini kırptı.

"Na-nasıl, Jaemin ile mi kavga etti?!" Ten kafasını iki yana salladı.

"Yuta ile atışmış, ardından girişmiş ona. Yuta karşılık vermemiş." Jaehyun hızla otelden çıkarken, Taeyong da çıkmıştı.

Onu akşama kadar bulamamışlardı, akşam da, karanlık çökünce kendisi gelmişti.

"Jeno!" Taeyong ve Jaemin hızla ona koşarken, Jaehyun ellerini birleştirmiş ve derin bir nefes vermişti.

Kalbi durmuştu sanki.

"Babamla konuşmak istiyorum, baba gelir misin lütfen? Odamıza gidelim." Jaehyun ona sıkıca sarılıp, odaya çekerken, Jeno gülümsemiyordu. Yüzünde hiçbir tepki yoktu.

Odaya girince, Jeno ondan uzaklaştı.

"Sadece annemle ve Jaemin ile bir aile olabilmemizi istedim, Donghyuck'un ailesi gibi bir aile. Ancak sen ne annemi kazanabildin ne de başka birini, bizi niye eksik bırakıyorsun baba? Hiçbir şeyi doğru düzgün yapamıyorsun, işin içinden çıkamayınca da gidip geç saatlere kadar mesai yapıyorsun!" Jaehyun duraksadı, bu oğlunun ilk isyanı değildi ancak en büyük isyanı ve en açık olduğu dönem olabilirdi.

"Sen neyden bahsediyorsun?"

Jeno dudağını ısırdı, kendini durduramayacağını şimdiden anlamıştı.

"Hiç tanımadığım, sevmediğim bir adam gelip, senin 18 yıldır yapamadığını bir ayda yapıyor, sevişiyorlar baba, adam bana ne dedi biliyor musun? 'annen benim için her gece farklı gecelik deniyor' dedi, bunun ne kadar onur kırıcı olduğunu biliyor musun? Neyden bahsediyorum biliyor musun? Sen eşini bile elinde tutamayan bir ahmaksı-" Jeno kolundan tutuldu, ardından Jaehyun'a çekildi ve Jaehyun'un bir eli onun tişörtünü kavradı.

"Jeno babanla konuşurken dikkat et!"

"Konuşmama zaten dikkat ediyorum ancak... seninle olacağım diye annemin evinde kalmaya bile gitmiyorum, ama sen benim aile olma isteğimi bile yerine getiremiyorsun. Elin Japonu bile senden daha becerikli!"

Jaehyun elini kaldırdı ancak Jeno gözünü bile kırpmadı, babasının ona vurmayacağından emin bir şekilde, gözlerine bakmaya devam etti.

Ancak Jaehyun'u hiç bu kadar sinirli görmemişti, babası elini indirip, bacağına sertçe vurdu ve ardından onu kolundan tutarak çekiştirdi.

"Demek aile olmak istiyorsun, demek baban bir Japon kadar olamadı!" Jeno kolunu çekmek istiyordu ancak kavga ettiklerinden, babasına 'kolum acıyor' demedi.

Jaehyun ise odadan çıkıp onu sürükledi ve Taeyong, Jaemin, Yuta üçlüsünün kaldığı odaya çekiştirdi. Hepsi orada toplanmıştı, Jaehyun Jeno'yu, Taeyong'a doğru itti. Jeno ona savrulurken, Taeyong ayağa kalkıp onu tutmuştu hemen.

"Ne oluyor?!"

"Jeno sahip olamadığı ailesini kazanıyor!" Jaehyun'un gözlerinden ateş fışkırıyordu, yüzü sinirden kızarmıştı.

"Evet, teşekkürler!" Jeno bağırırken, herkes onları şaşkınlıkla izliyordu. Jaehyun oteli inleten adımlarıyla hızlıca odadan çıktı ve odasına giderek, valizlerini topladı.

"Jaehyun o sadece-"

"Sus Johnny!" Jaehyun bağırınca, Johnny susup duvara yaslandı. Onun sinirle eşyalarını toplamasını izliyordu. Jaehyun'un sesi titrediği için susmuştu, arkadaşının ağladığını sadece iki kere görmüştü ve ağlayacak duruma geldiyse, durum çok ciddi demekti.

Jaehyun otelin çıkışına ilerlerken, Johnny peşinden ilerleyip koluna tutundu.

"Nereye gidiyorsun?!"

"Eve, ardından cehennemin dibine!" Bunu Jeno da duymuştu.

Jaehyun çıktığında Yuta onun odasına geçmiş, Jeno bir tarafında annesi, diğer tarafında Jaemin oturuyordu.

"Üzgün değilim, gidebilir!" Jeno bağırıp, tırnaklarıyla oynamaya başlarken, Jaemin onun elini tuttu. Ellerini birleştirdi ve ona baktı.

"Babam gerçekten gitti mi?"

"Sanırım, eğer uçak varsa..." Jeno gözyaşlarına boğulurken, eliyle yüzünü kapatmaya çalıştı ama ikisi de ona sıkıca sarıldı.

"Çok saçma şeyler söyledim, o kadar saçma şeyler söyledim ki beni dövmek istedi!" Jaemin dudağını ısırdı, inkar edemezdi.

"Jeno babana ne söyledin? Çok sinirliydi."

Taeyong onu göğsüne yatırdı.

"Bebeğim Yuta'nın söylediklerinin seni sinirlendirdiğini biliyorum ve söyledikleri yalan sözlerden oluşan, aptalca bir şey. Onunla kavga etmen de şuan sorunumuz değil, bize haber vermeden gitmen bizi çok endişelendirdi. Baban da çok endişelendi ve geri döndüğünde ona ağır sözler söylemen onu çok kırmış olmalı."

Jeno onu dinliyordu ağlayarak.

"Bir keresinde, babanla daha sevgili bile olmadan, elimi bile tutacak kadar değerli biri olmadığını söyledim. Bu onu o kadar kırmıştı ki, derse girmemiş, okulun temizlik deposunda ağlamıştı. Onu ilk defa o kadar üzgün gördüm, bir hamileliğimde, bir de şimdi. Senin dediklerin için üzgündü ve siniri de, onun kalbinin kırıklığını yansıtma şekli."

Jeno kafasını kaldırıp ona baktı, ardından gözlerini sildi.

"O-ona hiçbir şeyi beceremeyen bir ahmak olduğunu, aile bile kuramadığını ve... onun on sekiz yılda yapamadığını Japon'un bir ayda yaptığını... söyledim."

"Az olmuş Jeno eline tükürüp adamın alnına da bastırsaydın!" Taeyong Jaemin'e gözlerini büyütüp bakarken, Jaemin söylediğine pişman oldu, bu Jeno'yu daha da ağlatmıştı.

"A-ama halledilebilir, şimdi babanı arar konuşuruz." Jeno kafasını iki yana salladı.

"Hayatta cevap vermez ki."

"O zaman kalkın, o Amerika'ya gitmeden, biz onun yanına gidiyoruz. Bavulları bırakın, Ten'e toplatırız." Üçlü hızla çıkarken, Jeno düzgün göremiyordu ve onu Jaemin çekiştiriyordu.

Ama Jaehyun çoktan, aktarmalı uçakla Amerika'ya doğru yola çıkmıştı bile.

Just A Night For Pregnancy -JaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin