Bölüm 12 - Bir taşla, iki dost

83 3 0
                                    

Çağla Aktürk:

Henüz akşam olmuştu. Kerem ve Cortez iki gündür yoktu. Askerler gitmemiz için bana baskıda bulunuyordu. Askeri bilgim olmamasına rağmen Yüzbaşı Keremden sonra komuta bendeydi. Biraz daha beklememiz konusunda birliklere bir uyarıda daha bulundum. Rize Merkez yoluna Çavuş Payne (Peyn) i göndermiştim. Kanaâtimce bu şekilde merkezden gelen tehditlere karşı önceden bir savunma taktiği hazırlayabilecektik. Tam olarak otoparkın ortasındaki ateşin karşısında duruyordum. Askerlerden biri koşarak yanıma geldi " Bayan Aktürk, ne kadar daha burada beklememiz gerekiyor? " dedi.
" Kandemir gelmeden buradan ayrılamayız " dedim ve askeri görev noktasına gönderdim. Gece rüzgarlıydı.

Otoparkın güneyinden ( Güney tepelerindeki sığ ormanlıktan ) yabaniler birden atıldı. Ne olduğunu anlamadan birden bire yoldan üzerimize doğru koştular. Hemen ateş emrini verdim ve askerler çatışmaya başladı. Ormandan atlayan yabanilerin haddi hesabı kesilmiyordu. Silah kullanma konusunda pek yetenekli değildim. Ateşin kenarındaki uyku tulumunun içinden tabancayı aldım. Bir yabani barikatı aştı ve askerlerimi geçti. Doğrudan üzerime koşuyordu. Kilitlenmiş bakıyordum. Ateş edemedim. Neredeyse aramızda 2 metre kalmıştı. Yabani üzerime atılır atılmaz bir kurşun kafa tasını parçalayıp onu önüme serdi. Etrafıma baktım. Rize Merkez yolundan bir Yabancı ve Çavuş Payne koşarak bulunduğumuz otoparka geliyordu. Yanımdaki askerlerin çoğu ölmüştü. Yabaniler ardı arkası kesilmeden ormandan aşağı iniyordu. Bir asker orman tarafındaki barikattan ayrılarak yanıma koştu ve " Efendim! Daha fazla dayanamıyoruz!!! " dedi.

Geri çekilmek istemiyordum. Kandemir ve Cortez halâ ormandaydı. Umutsuzluğa kapıldım. Çavuş Payne ve Yabancı yanıma gelmişti. Tam o sırada ölmekte olan askerlerime baktım, bir tanesinin göğüs kafesi parçalanmış acı içinde can çekişiyordu. Kafamı Derepazarına, batıya çevirdim. Derepazarının harab olmuş binalarına gözüm takıldı. Bir iblisin üst geçidin etrafında dönüp dolaştığını ve etrafı yıktığını seçer gibi oldum. Çavuş Payne'in omzuma vurmasının ardından kendime geldim. Bana " Efendim! Fazla vaktimiz kalmadı! Emirleriniz nedir!? " dedi ve ateş sesi bir an kesildi. Barikatta 3 adamım kalmıştı. Ben, Çavuş Payne ve Yabancı o tarafa döndük ve Güneydeki tepeye baktık. Otopark ile ormanın arasından bir yol geçiyordu. Yolda ise birkaç yabani vardı. Onlar da dikkatini ormana vermişti. Orman tarafından bir çığlık yükseldi. Ortalığı yoğun bir sis bastı ve sis yola kadar geldi. Derinden bir çığlık sesi ile sığ ağaçların arasından 6 Gölge indi. Herkes donup kalmıştı. Kimse tepki veremedi. Yanımdaki Yabancı maskenin altından boğuk bir ses ile " Bunlar 9'lar... Peki ya diğer 3'ü?..." dedi. Gölgeler yavaşca kılıçlarını çekti ve ağır, soğuk adımlar ile barikata doğru yöneldiler. Barikattaki 3 askerim donup kaldı, gölgeler onları çabucak kılıçtan geçirdi. Kanları dahi akmadı. Muhtemelen onlara bir tür büyü yapmışlardı. Çavuş Payne ileriye doğru 5 adım attı ve tüfeğini Gölgelere doğrultup ateş etmeye kalktı. Ateşlediği mermiler birer birer içlerinden geçti. Gölgeler odaklarını Çavuş Payne a çevirdiler. Kısa bir süre sonra Gölgelerin kızıl gözlü olanı ışık hızıyla önünde bitiverdi. Çavuşu sol eliyle boğazından yakalayıp havaya kaldırdı. Çavuş nefes almak için çırpınıyordu. Tam silahımı gölgeye doğrulttum ateş edecektim ki Yabancı elimi yakaladı ve silahımı indirdi. " Bu onları daha çok kızdırır" dedi ve silahımı elimden aldı. Çavuş o sırada ölmüştü. Ölümünün hemen ardından Gölge onu olduğu gibi yukardan aşağıya bıraktı. Yabancı beni kolumdan tuttuğu gibi barikatın batıdı kanadına, Derepazarı yoluna çekti. Gölgeler bize döndü ve bizi kovalamaya başladılar. Ölümüne koşuyorduk. Gölgeler de hemem ardımızdaydı. Biraz gittikten sonra önümüze bir iblis çıktı. Hiç tereddütsüz geriye döndük ardından Ormanın içine doğru koştuk. 50-60 metre ileride bir açıklığa çıktık. Etraf çok sakindi. Hemen 3 adım arkam ağaçlıktı. Çığlıklar git gide yükseliyordu. Yabancıya tam birşey soracaktım ki birden ağaçların içinden bizi takip eden iblis fırladı. Yabancıyı sola beni ise sağ yana savurup fırlattı. Ağaçlardan birine çarptım ve yere düştüm. Hemen ardından kırılan dallar da üzerime düştü. Oracıkta kendimi bıraktım ve bayıldım.

Ölüm ve Ötesi : 2043 (#Wattys2015)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin