Carlos Cortez:
Güneş battı batacakken DD Man otelin otoparkına vardık. Yüzbaşı Kerem ve askerleri çok yorgundu. Çağla ise bıraksan uyuyacaktı. Etrafıma bakındım. Tam o sırada Yüzbaşı bağırdı
- " YAVAŞLAYIN!!! OTELDE KAMP KURACAĞIZ!!! "
Duyar duymaz grubumuzdan iki siyah üniformalı beyaz maskeli iki adam hızla otoparkın etrafını kolaçan etti ((Siyah Üniformalı Beyaz Maskeli Askerler = Texaskoroz timi)) Çağla , Kerem'in yanına yaklaştı ve gözlerini işaret etti. Kerem gülümsedi ve arkasındaki askerlerden birine seslendi. Asker, Kerem'e uyku tulumundan battaniye çıkarıp verdi, Kerem'de onu Çağlaya uzattı. Çağla, Kerem'e teşekkür eder gibisinden bir kafa salladı ve gülümsedi. Ben ise otoparkın ortasına toplanan askerlerin yanına gitti. Birkaçı ateş yakmak için odun topladı ve oraya bıraktı. Beş dakika sonra ateşi yaktılar. Yavaşca ateşin yanına eğildim ve yere oturdum. Çağla, sırtında battaniye ile yanıma çömeldi ve birşeyler fısıldadı;
- " Tanrım... Hava neden bu kadar soğuk? " dedi Çağla.
- " Ozon tabakasında büyüüüük, kocaman bir delik olduğu için olabilir mi? " dedim. Gülümsedi ve güzel espiriydi dedi. Tam o sırada otoyolun Rize merkez e giden tarafından bir çığlım geldi. Herkes birden o yöne kulak kesti. Yüzbaşı Kerem silahını belinden kaptığı gibi o yöne fırladı, askerleri hemen ardından onu takip etti. Yerden tam kalkıp gidecektim ki Çağla beni tuttu.
- " Gitmene gerek yok, Kerem halleder " dedi.
Silahımı çıkarmıştım, tekrar yerine koydum ve hareketlendiğim yere geri oturdum. Çağla bana birkaç soru sordu;
- " Neden buradasın? Görünen o ki buralara yabancısın. "
- " Avrupa daha tehlikeliydi. Türkiyede daha iyi yaşam koşulları ve tehlikenin az olduğunu duydum "
Çağla sırıttı
- " Az tehlike ve iyi yaşam koşulları mı? Ciddi olamazsın hahahaaha "
- " Hayır gayet ciddiyim, halinize şükretmeniz gerekiyor. Avrupa kıtası burdan daha kötü. Söylesene, Yüzbaşı ile nereden tanıştınız? "
- " Kerem mi? Onunla arkadaşlığımız lise yıllarına dayanır. Kıyametten sonra beni tesadüfen buldu. Yabaniler ailemi öldürmek üzreydi, babamın ve annemin boğazını gözümün önünde kestiler. Sıra bana gelmişti ki Kerem ve adamları birden pencereden içeriye atladılar, hepsini etkisiz hale getirdiler... Ve beni Ruslan Drago' ya getirdiler... Şey yani Sparta' ya. " dedi Çağla.
- " İlginç... Tek çocuk muydun? " diye devam ettim.
- " Hayır, ablam da vardı. O olay olmadan birkaç saat önce evden dışarıya yiyecek bulmak için çıkmıştı. Gidiş o gidiş... Dahada geri gelmedi. 10 yıldır kayıp... Öldürülmediğine mi sevinsem? Kayıp olduğuna mı üzülsem bilemiyorum, Cortez... Gerçekten bilemiyorum. " dedi ve gözlerinden aşağıya iki damla yaş süzüldü, daha sonra bu damlalar çenesinde birleşti.
- " Dışarısı senin için güvenli değil, neden Yüzbaşı ile birlikte gidip geliyorsun, Çağla? " dedim.
- " Bir umut ya hani, belki Ablamı bulurum... Ama, artık umudumu kaybediyorum. Güvenecek pek az arkadaşım var. Geçmişten beri tanıdığım kişilerden yalnızca Kerem kaldı. " diye tamamladı. Tam o sırada Yüzbaşı Kandemir yanımıza yanaştı. Yanındaki askerler birbirlerine birşeyler homurdandıkdan sonra etrafa dağıldılar.
Kerem yavaşca yanımıza yaklaştı, Çağla'nın soluna oturdu.
Kerem " Ne konuşuyorsunuz bakalım "
Çağla " Hiç, öyle işte..." dedi ve geçiştirdi.Kereme baktım ve " O çığlıkta neydi " diye sordum.
- " Askerlerden birini yaban köpeği ısırdı, ve bizde onu öldürdük... Enfenksiyonu durdurulamazdı... Üzgünüm " diye tamamladı. Çağla o sırada uykuya daldı ve afallar gibi yere yığılacakken Kerem onu yakaladı. Kerem yardım istedi ve bende bulunduğum yerden kalktım. Hemen 5 adım ilerideki çantadan uyku tulumunu çıkardım ve fermuarını açıp onu ateşin az ötesine yerleştirdim. Kerem, Çağla'yı uyku tulumunun içine bıraktı ve fermuarı kapattık. Daha sonra Kerem'de kendi uyku tulumunu aldı, ve yere yerleştirip içine girdi. Uyumadan bana
- " Cortez, bana bir iyilik yapar mısın? " diye sordu. Evet manâsında başımı salladım.
- " Şu anda 3 nöbetci bekçilik yapıyor, gözünüzü dört açın. Dikkatli olun. " dedi ve ardından gözlerini kapatıp uykuya daldı. Ateş neredeyse sönecekti, hemen kenardaki odun parçalarından biraz üzerine attım ve ateşi harladım. Tüfeğim sırtımdaydı, yavaşca eski harab olmuş arabaların arasından Otelin güneyindeki tepelere baktım. Askerlerden ikisi eski ambulansın orda hem nöbet tutuyor hemde birşeyler konuşuyordu;
- " Lanet olsun bu tepelerin güney batısındaki orman ve göl hakkında çok fazla şey duydum. Ormanın derinliklerinde Gölgeler adında mahlukatlar varmış. Ormana giren bir daha geriye dönmüyormuş. "
- " Adlarını anma!... Yoksa bizede musallat olurlar. O orman hakkında konuşmak istemiyorum... Ve o şeyler hakkında da. " dedi askerler.
Yavaşca yanlarından geçip otoyolun karşısına geçtim ( Güneye ) askerler bir ara beni izledi. Tepenin dibine gelmiştim, patika bir yol ve sığ agaçlık vardı. Barettamı belimden çektim ve şarjörünü kontrol ettim, patika yoldan 10-15 adım ilerledim. Arkamdan Yüzbaşı Kerem koşarak bana yetişti.
- " Cortez! Bekle! "
- " Burda olmamalısın, birliğe geri dön. "
- " Hayır dostum, seninle geliyorum! " dedi ve omzundan Kont'unu (M4A1) aldı ve mekanizmasını çekip bırakti *CLİCK-CLACK!!!* Başımla beni takip et anlamında ona işaret ettim ve Patika yoldan tepelerin ardına doğru yola çıktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüm ve Ötesi : 2043 (#Wattys2015)
Bilim KurguSoru ve Cevaplarınız için ask.fm/RafetcanSaat m.facebook.com/rafetcansaat Kitapta geçen olaylar, kurumlar, askeri birlikler vb şeyler tamamen hayal ürünüdür. Herşey bittikten 25 yıl sonra... Dünya küresel ısınmanın, açlığın, dehşetin, kıyametin ve t...