1: Ev Hapsi

3.2K 127 333
                                    

Aralarındaki yaş farkı o kadar azdı ki Ran hayatına Rindou'nun tam olarak ne zaman dahil olduğunu hatırlamıyordu bile ve bu sebepten ötürü birlikte ağabey ile kardeş gibi değil de ikiz gibi büyümüşlerdi.

Zamanla Ran'a büyük, Rindou'ya küçük olduğu öğretilmişti. Ayrıca Ran aralarındaki ay farkı sebebiyle daha hızlı gelişim gösterdiğinden kendilerine değil ama ebeveynlerine bunu hissettirmişti.

Her şeye rağmen bu iki kardeşin hayatında ta en başından beri yalnızca birbirleri daim idi.

"Al bakalım, Ran." Anneleri büyük kardeşin eline bento sıkıştırdıktan sonra kapının eşiğine baktı. "Rindou hala uyanmadı mı? Yine çok oyalanıyorsunuz." Her sabah aynı sıkıntıları yaşamaktan ve aynı şeyleri söyleyip durmaktan yorulmuştu kadıncağız. 

Ran önce arkasına baktı. Kardeşi yanında değildi. Sonra da bentoyu tezgahın üzerine bırakarak içeri geçti, Rindou'nun yatağının başına dikildiğinde gözleri bıkkınlıkla bakıyordu. "Bütün gün Tamura-san'la mı oturmak istiyorsun?" 

"Hayır." Rindou'nun sesi derinden ve uyuşuk geliyordu. "Evde kalmak istemiyorum. Okula da gitmek istemiyorum. Cezalı olmaktan çok sıkıldım." Oflaya puflaya biraz da ağabeyinin zorlamasıyla yatağından kalktı ve şikayet etse de okul formasını üzerine geçirdi.

Evden çıkmak üzere kapının önünde dikilip, ayakkabılarını giyerlerken anneleri, Ran'ın suratını sıkıştırıp yanağını öptü; çocuk yanağını silerken Rindou ise öpülmemek için hızlıca dışarı attı kendini. Cezalı olduğu için annesine hala tepkiliydi. Onun ardından Ran da evden çıktı.

Sıradan bir okul sabahıydı ve Ran ile Rindou arasında onlar için sıradan bir muhabbet dönüyordu. Rindou kaş göz işareti yaparak ağabeyine az ötedeki bir çocuğu gösterdi. "Geçen gün şu eleman okulda atar gider yapıyordu. Aldım ifadesini." 

Ran'ın yüzüne kibirli bir gülücük yerleşti. "Wakui-chan eziğin teki." Chan ekini aşağılayıcı olması için kullanmıştı. "Sözde ortaokul son sınıfta ama herif ilkokullular gibi dövüşüyor." Sadece iki yıl önce kendisinin de ilkokulda olduğunu hemen unutmuştu. 

"İlkokulda da sağlam dövüşen veletler var." Rindou duyduğu bir dedikodudan bahsetti. "Shibuya'da Vatikan liderini deviren çocuğu duydun mu? Herkes ondan bahsediyordu. Söylediklerine göre ilkokulluymuş." 

Bu konuya dikkat kesilen Ran bir an için duraksadı, kardeşinin yüzüne baktı. "Ciddi misin? Vatikan, Tokyo'yu ele geçirecek gibi görünüyordu ama daha Shibuya'da tutunamamış." Kınarcasına göz devirdi. "Adı neymiş bu çocuğun?" 

"Ona Mikey-sama diyorlar." diye yanıtladı Rindou, alaycı bir tavırla. "Bizim gibi, bir takıma bağlı değilmiş. Ağabey, senin bundan nasıl haberin olmaz! İki gündür konuşulan tek mevzu bu." 

"Bizimkiler bana önemli buldukları konuları yetiştiriyorlar genelde. Mikey denen çocuğu ciddiye almamış olabilirler. Zaten Shibuya mı demiştin? Kara Ejderler'in çöplüğünde o ufaklığı fazla yaşatmazlar. Bence sen de fazla ciddiye alma." 

Okul kapısından içeri girdikleri anda normal bir gün başladı. Okul ayakkabılarını giydiler, sınıflarına dağıldılar. Kafalarını derse verdikleri yoktu -özellikle de Rindou'nun- sadece dinliyormuş gibi görünüyorlardı ve dikkat çekmemek için defterlerini karalıyorlardı. 

Öğle yemeği saati geldiğinde Rindou bentosunu almak için ağabeyinin yanına gidiyordu ki yolu klişeleşmiş zorba tipleriyle dikkat çeken iki kişi tarafından kesildi. Son sınıf öğrencileri oldukları için Rindou'dan bayağı uzunlardı. 

"Nereye gittiğini sanıyorsun, yerden bitme?" İçlerinden biri Rindou'nun üzerine yürüdü. Çocuk istemsizce tıslayarak gülünce zorba çocuk onu yakasından tuttu. "Ne o? Kuzenime delikanlılık taslarken iyiydi!" 

Wild Ones 卍 Haitani BrothersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin