6: Silahlar

369 49 170
                                    

Rakiplerinin karşılarında zırıl zırıl ağlaması ve yalvarması Ran ile Rindou için çok komikti. Bunu çocukça ve ezik bir eylem olarak yorumluyorlardı. Dövüş meydanına yakışır bir hareket değildi.

Küçük kardeş, Rindou, alaycı bir tavırla yorum yaptı. "Hişt! Kendini zorlama." Yüzünde ağabeyininkine benzeyen, hain bir gülümseme vardı. "Sol bacağın ve sağ kolun kırık."

Bu belki de kırk yılda bir yakalanacak bir andı ama Hakkai de Rindou ile aynı fikirde olduğunu dile getirdi. "Angry... Boş ver... Zorlama kendini..." İki seksen uzandığı yerde kafasını çevirerek arkadaşına baktı. Yenilgiyi kabullenmiş gibi bir hali vardı.

Sessizlik sürerken Angry'nin donuk bakışları Ran'ın dikkatini çekti. Kafası karışmıştı ve kendi kendine ürktüğünü kabul edebilirdi ama Rindou, ağabeyi kadar iyi bir gözlemci değildi. Anı yakalamayı beceremedi.

Gördükleri karşısında kalp ritmi hızlanmaya başlayan Ran burnundan derin bir nefes aldı. Küçük kardeşi hareket edince de gözleri ona doğru kaydı. Küçüğü için tehlike sinyalleri çalmaya başlamıştı.

"İyi..." Rindou fazlasıyla umarsızdı. Ağır, kararlı ve öz güvenli adımlar atarak ayakta kalmayı becermiş olan rakibine yaklaştı. "Başka yerini de kırayım." Aklında diğer bacağı vardı. Böylece bu gece bir daha karşısında dikilemezdi.

"Rindou! Pervasızlık etme!" Daha da gerilen Ran, kardeşini belki durur umuduyla bu şekilde uyarma gereği duymuştu. Elbette ki yaşadığı tüm tedirginliğe rağmen yüzünde soğuk ve duygusuz bir ifade yerleşmişti.

"Sorun yok!" Rindou çok hırslı ama dikkatsizdi. Aynı zamanda yeteneklerine fazla güveniyordu. "İşi bitti!" Yerinden yaylandığı gibi Angry'nin üzerine atladı ve bacağını kırmak için onu yatırmaya çalıştı ama çocuk bana mısın demiyordu. Rindou olayın ciddiyetine vardı ama geç kalmıştı.

"En son ağladığımda ilkokul dörtteydim." Angry bir duvar gibi dikilmeye devam ederken durumu izahat etti. "Kendime geldiğimde herkes iki seksen uzanıyordu. Ağabeyim dedi ki: Bir daha ağlama sakın. Ağlarsan..."

Angry'nin lafının arasında Ran'ın uyarıcı sesi bir kez daha duyuldu. "Rindou! Uzaklaş oradan!" Şubat ayında olmalarına rağmen bedenine sıcak basmıştı.

"Katil olursun." Bu da Angry'nin uyarısıydı ama Rindou çoktan sınırı aştığı için geri dönemeyeceklerini biliyorlardı.

Ran bugüne kadar çok nadiren yaptığı bir şey yaptı. Duygularını belli ederek avazı çıktığı kadar bağırdı. "RINDOU!" Öyle ki yakın çevredeki herkes bir anlığına dönüp onlara baktı.

Sadece bir saniye içinde Rindou tek bir yumrukla yerle bir oldu. En azından Angry kavgayı uzatmamıştı ve Rindou'yu bayılttıktan sonra kaşla göz arasında gözden kayboldu. Aynı esnada Ran'ın bedeni öfkeyle titriyordu ve boncuk boncuk terliyordu. Nereye kayboldu, diye düşündü rakibi için. Duygu karmaşası midesini de alt üst etmişti.

Kendi silahı, sinsilik, kendisine doğrultuğunda bile Ran çaresizce etrafına bakınıyordu. Önce ensesinde bir rüzgar hissetti ardından Angry'nin ayazı anımsatan sesini duydu. "Çok yavaşsın, örgülü!" Ve çat! Gözlerinin önünde şimşek çaktı. Hayatında ikinci kez yenilmişti.

Meydanda duyulan silah sesi Ran'ın ayılmasına sebep oldu. "Rindou!" Bir süre baygın kalmıştı belki ama bilinçaltı ona kardeşini koruması gerektiğinin sinyallerini yolladığı için gözlerini açıp, doğruldu. "Rindou? İyi misin?" parmaklarını Rindou'nun boynuna koydu ve nabzını hissettiğinde içten içe şükretti.

Ağabeyinin ardından Rindou da gözlerini açtı. Yüzü kasılırken, Ran tek elini kardeşinin yanağına koydu "Bu sefer bulduk belamızı." Kendini kötü hissetmemesi için elini elinin üzerinde tuttu. "Kalkalım hadi!" Canının acıyıp acımadığını sormak yerine Rindou'nun hareketlerini takip etti ama görünüşe göre, kardeşi gayet iyiydi.

Wild Ones 卍 Haitani BrothersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin