5: Roppongi Kyougoku

653 66 207
                                    

Roppongi Kyougoku lider yardımcısının gönderdiği davetiyeyi onayladıktan on dakika kadar sonra Ran ile Rindou akşam yemeği için oturma odasına çağrıldılar ve bilgisayarı tamamen kapatarak içeri geçtiler.

Masadaki yerlerini aldıklarında anneleri tüm heyecanıyla telefonla konuşuyordu. "Canım benim! Çiçekler çok güzel!.. Çok düşüncelisin!.. Seni seviyorum!.. Ne zaman döneceksin?.. Anladım. Gelince görüşelim... Tamam, görüşürüz! Baybay!" 

"Dayım yine mi orkide göndermiş!" dedi Ran, yıllardır aynı şeyi yaşıyor olmanın bıkkınlığıyla. "Aman ne manidar! (Y.N: Ran, Japonca'da 'orkide' anlamına gelmektedir.) Nereden esmiş ki birden bire?" Aklına bütün özel günleri getirmeye ve bu hediyeyle bağdaştırmaya çalıştı ama atladığı çok önemli bir ayrıntı vardı. 

"Pazar günü doğum günüm." Kadın bunu söylediğinde masadaki üç erkek de unutkanlıkları yüzünden gerildiler. "Dayın ise yurt dışında olmasına rağmen bunu unutmamış ve sipariş vermiş ama teslimat biraz hızlı çıktı." Eşine baktı. "Annem de orkideleri çok severdi. Onun bu özelliği bana geçti. Kardeşim de şimdi asla unutamıyor, özel günlerde ne göndereceğini biliyor." 

Onların muhabbetleri çocuklar için sıkıcı bir biçimde derinleşirken, Ran'ın yediği yemeğin tadı vicdan azabı gibi gelmeye başladı. Böylece kasesindeki yemeği zar zor bitirerek kalktı. Tabii ki vicdan azabı da geçiciydi. Kısa sürede, odasına girdiği gibi, kendine geldi. 

Onun arkasından, birkaç dakika içinde, Rindou da odaya dönerek yatağına oturdu, ağabeyine baktı. "Şu görüşmeyi nasıl yapacağız? Demem o ki, evden nasıl çıkacağız? Ve bir de dönüşümüz var tabii."

"Yine dünkü taktiği uygulayacağız. Yatağın altındaki 'kaçma' ayakkabılarımızı yangın merdivenine bırakacağız ve pencereden dışarı atlayacağız. Sonra sahile gidip, şu elemanlara ağızlarının payını vererek eve döneceğiz. Annemden yana risk yüksek ama hiç fark etmeyebilir de. Sanırım bir çeşit kumar oynayacağız."

Böylece planları netleşmiş oldu. Ran yatağında süzülmüş bir halde otururken Rindou onun üzerine çıktı, başını göğsüne yasladı. "Gitmeden önce biraz uyuyalım."

"Sen uyuyabilirsin." Ran, kardeşinin gözlüğünü ve tokasını çıkarıp komodinin üzerine koydu, elini sırtına götürüp sıvazladı. "Ben uyanık kalacağım. Uyuyakalıp da davet saatini kaçırırsak korktuğumuz için gelmediğimizi düşünürler. Sonra da bir daha ciddiye alınmayız."

Rindou uyudu, Ran ise ona sarılarak bekledi. Geçen her saniye heyecanı da yükseliyordu. Koridorda annesinin ayak seslerini duyunca kafasını kapı tarafına çevirerek gözlerini kapattı. Derken odalarına anneleri girdi. "Çocuklar-" uyuyor gibi göründükleri için sustu.

Kadın usulca yaklaştı, iki oğlunu da sapsarı saçlarından öptükten sonra üzerlerine bir battaniye örttü. Ran'ın rahatsız olunca Rindou'yu kendi yatağına göndereceğini bildiğinden onların yatış şekillerine müdahale etmedi. Son olarak ışığı söndürerek çocukların odasından çıktı.

Harekete geçmeleri gereken saat geldiğinde, Ran hemen Rindou'yu uyandırdı. "Annem ikimizin de uyuduğunu düşünüyor. O yüzden biz yokken odaya kolay kolay girmez. Yokluğumuzun fark edilme ihtimali azaldı böylece." Ayakkabıları yangın merdivenine bırakırken şimşek çaktı. "Gidelim!"

Sokakta koşup evden uzaklaşırlarken, Rindou "Ağabey," diyerek dikkat çekti. Bu sırada evden yeterince uzaklaştıkları için yürümeye başlamışlardı. "Ya bizi davet edip de kendileri gelmezlerse ya da Roppongi Kyougoku lider yardımcısı değil de çöpün teki gelirse?"

Ran o sırada saçlarını baştan örüyordu ama delicesine yağan yağmur yüzünden zorlanıyordu. "Onlarla ölümüne dalga geçme imkanına sahip oluruz. Bu sefer blogdaki herkes ciddi ciddi dövüşmemiz için onlara baskı yapar. Yani olaylar bizim lehimize gelişir. Bir de çöpün tekini dövmüş oluruz, keyifli olur." Kardeşine bağırdı. "Esnemesene be! Uykumu getiriyorsun!"

Wild Ones 卍 Haitani BrothersHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin