Ben Dağ Bikesi Güneş Bike. Batuga'nın anasını ben ve Akkız'ın babamızı kaybettiğimizden bu yana 15 yıl geçti. Akkız benim emrimde pençe olarak gök kervanlarını soyuyodu ve dağ obasına getiriyodu. Doğru bulmuyodum lakin dağın karnını doyurmaktan gayrı mesele yok idi. Ben rahat bir obada dururken onların orada olması olmazdı. Koçkar Beg ve kurultay ben istersem eğer ablam Çolpan yerine beni Dağ Hanı yapıcaklarmış. Ben kabul etmedim. Zira ablam Çolpan Hanı hayal kırıklığına uratmaya ve han olmaya niyetim yoktu. Koçkar Beg ve diğer begler beni çok sever sayardı ama evlatları gibi görürlerdi. Kurultayın desteklediği bir kişi daha vardı. O da Balamir Yabgu. Koçkar Beg ve diğer üyeler Koçkar Beg'in evinde toplanıcaklardı bugün. Bugün divana bende katılcaktım. O yüzden üstüme birşeyler seçtim.
Üsütmü giyindim ve dalgalı saçlarımı açık bıraktım. Mala hatun ( Koçkar Beg'in eşi ) bana :
- Çok güzel olmuşsun kızım artık evlenme yaşında yaklaşıyo. Dedi. Bende gülümsedim ve kurultayın toplandığı çadıra gittim. Hepsi ayağa kalkıp bağır bastılar. Bende bağır bastım ve oturdum. Beglerden biri :
- Balamir Yabgu hepimize hediyeler verir bellki kağan olmak ister. Dedi.
Koçkar Beg :
- Alpagu Han iyi gözükür imdilik Balamir Ybaguya destek olamayız. Dedi. Onayladılar. Beglerden diğeri:
- Güneş Bike siz ne düşünürsünüz. Dedi. Bende :
- Ulu Gök Kağanı hala tahtta ne hasta ne de savaş kaybetti. Kutuda vardır. Bundan dolayı Balamir Yabgu zinhar Gök tahtına oturamaz. Dedim. Bir başka beg :
- Haklısınız Bikem, düşünüyoruzda Alpagu Hanla konuşup size kurultayda oy hakkı ve kurultay üyesi olma onurunu bahşetse. Dedi. Bende :
- Lüzum yok , dağ hanı kandaşım dahi kurultayda oy hakkı olmazken ben istemem. Dedim. Ve Beglerle vedalaşıp at binmeye gittim. Ne kadar zaman geçti .Batugayı görmedim o zamandan beri. Dedilerki Alpagu Han oğlu Batuga'nın boynuna yay kirişi dayamış ve Batuga ölüm yerine aklını kaybetmiş. İşte böyle iktidar, bir babanın oğluna , kardeşin kardeşe kıyışıdır. At üstünde herşeyi unutuyodum. Ellerimi açtım rüzgara. Atımı çok seviyodum. Atım benim ruhumu taşıyan biriydi. Birbirimize çok benzerdik.Atımla dağ obasının yolunu tuttum. Kandaşım Çolpan Han'ı ziyaret etmek için. Obaya vardığımda Sırma , Yaman ve Akkız yoktu. Dağbanlar bağır basıp diz çöktüler. Bende :
- Kalkın Yiğitler! Dedim ve ablamın otağına gittim. Ablam tahtındaydı . Bende :
- Han'ım ! Diyip baş selamı verdim. Ablam :
- Kandaşım hoşgelmişsin! Dedi ve ayağa kalkıp sarıldı. Bende :
- Bu ne güzellik Han'ım . Dedim. Ablam :
- Kandaşım kadar güzel değil. Dedi. Bende :
- Akkız nerde ? Dedim. Ablam:
- Çapula ( Kervanları soymaya) çıkmıltır. Dedi. Ben odaya girdiğimde ablamın yanında Tutkun diye bir kız vardı ama ben girdiğimde ablamdan uzaklaştı ve birşey sakladılar. Ben ablama dönüp :
- Az evvel napıyodunuz ? Diye sordum. Ablam önce gözlerini kaçırdı sonra :
- Napıcaz çapul için plan falan yapıyoduk . Dedi. Bende :
- İnşallah öyledir. Dedim. Ablam hemen tahtına oturdu .Tam o sırada at arabası sesleri geldi. Hemen dışarı çıktık ve Akkızları gördük. Yaman ve Sırma bağır basıp diz burktular. Akkız'da aynı şekilde. Ben :
- Kalkın ayağa obamızın yiğit savaşçıları. Dedim. Ablamda işaret verdi. Kalktılar ve hepsine sarıldım. Akkız'da ayrı bir neşe görmüştüm ama ona sarılınca acı bir ses geldi kolunu yaralamıştı. Ona döndüm:
- Koluna ne oldu. Diye sordum. Akkız :
- Birşey olmadı ok yarası elbet olucak. Dedi. Bende :
- Künatayı(şifacı)çağırın. Dedim. Akkız :
- Gerek yok önemli konular oldu anlatmam gerek. Dedi. Ablama baktım ve otağına doğru yolu gösterdi takip ettik. Akkız , ben , han ablam , Tutkun ve ablamın künesi ( özel hizmetçisi ) . Ablam tahtına oturunca Akkız :
- Yeğenin Batuga'nın düğün Kervanını yağmaladım. Ve kervan dan sonra Alpagu Han'ı üreğinden okla vurdum. Dedi. Ben şaşkınca ona bakıyodum ablamda . Ablam :
- Naptım dedin sen, sen naptııın!! Diye bağırıyodu. Akkız :
- Hanım öcümü unuttu bende öcümüzü altım , Alpagu Han'a diz çöktürdüm. Dedi. Ablam :
- Öyle mi? Diz çökkk! Dedi. Akkız :
- Olmaz. Dedi. Ablamın künesi diz çöktürmek için gelirken ablam eliyle durdurdu ve Akkız'a :
- Hanının önünde diz çök . Dedi. Akkız bağır basıp diz burktu ablam elini bastı ve :
- Diz çökmeyen diz çöktüremez! Dedi. Bende :
- Abla durr ! Dedim. Ve :
- Akkız hatalı lakin obanın yiğit savaşçısı yeter. Dedim. Ablam :
- Karşında ablan değil Dağ Hannı var Güneş sen karışma . Dedi. Bu benim ablam mıydı ? Akkız nasıl ypardı. Bende :
- Madem öyle Han'ım hizmetimde olan Akkızla konuşucam müsadenle. Dedim ve baş selamı verip Akkızla çıktım dışarı. Onu bir kemara çekip :
- Bunu nasıl yaparsın. Dedim. Akkız :
- Batuga'yı anasız bizi yetim bırakan adamdan öc aldım. Dedi. Bende kolunu çok sıköadan tutup :
- Öcümüz ülkemizden önemli değil,ne demiştin ? Çift başlı kurtun pençesi olucam demiştin. Çift başlı kurt türkleri bir edicek sen eğer hanı öldürürsen ondan sonra geçicek han türkleri yok eder anlasana. Dedim . Akkız :
- Ondan sonra geçicek hiçbir tegin türkleri bşr etmez ki. Dedi . Bende :
- Bunu bilemezsin, bilemeyiz. İmdi bunu Dağ obasından bilicekler. Sakın pençe olduğunu belli etme bir dahada benden habersiz hareket etme Akkız! . Dedim ve başını salldı. Atıma bindim ve otağıma gittim. Henüz kimsenin haberi yoktu ama sabaha duyulurdu. Akkız bunu nasıl yapabilirdi. Gerçi öc alması hakkıdır lakin o hanlığı vurdu. Mutlaka öldürceklerdir. Ablamımda ne yaptığı belli değil birşey olmasa bari. Yarın bari obaya uğrayayımda konuşayım. Sabah uyandım. Üstümü değiştirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destan
Historical FictionBen bu kitabı Destan dizisinden uyarlanarak yazdım. Ama kendi açımdan yazıcam. Ve karakterlere farklı kader biçicem. Dağ ve Göğün arasındaki düşmanlığı , devletin yönetilmesini, bunca savaşın ortasında yeşeren aşkı ve güçlü , diz çöktüren bir kadın...