Bölüm 5

147 12 0
                                    

Akkız'ın anlatımından

Güneş Bike ve Çolpan Han'ın buyruğuyla künata ile gök saraya vardık. Alpagu Han dışarı çıktı. Onu görünce ben :
- Size künatayı getirdim Hân'ım . Dedim. Gökmenlere işaret verdi beni yaklayıp taht odasına getirdiler. Ulu Ece :
- Gök saraydan kaçtı ve kırçiçek pençe olduğunu söyledi . Han'ım öldürün bunu künata yine yaranızı iyileştirir. Dedi. Alpagu Han kılıcını alıp bana yaklaştı ve boynuma bastırdı bir anda . Ve :
- Gökten kaçan kölede olsan , beni vuran pençede olsan cezan ölümdür. Dedi. Bende :
- Ama ben Akkızım Han'ım oğullarını esir alan Dağın kızıyım. Dedim. Ulu ece ve ikisi şaşkınlıkla baktılar. Ulu Ece :
- Çolpan han oğullarımı sağ komaz , söyle naptınız oğullarıma. Dedi. Alpagu Han :
- Nerde oğullarım ? Dedi. Bende :
- Onurunuz zedelenmesin diye koruyup saklarız. Dağ hanı oğullarınız için fidye pazarlığına sizi dağa bekler. Dedim. Alpgu Han kılıcı boynuma bastırırken ben :
- Dağ hanı , benim , künatanın ya da saraydaki dağlılardan birine zarar gelirse oğullarını öldü bilsin dedi. Dedim. Alpagu Han :
- Bu iştende anca böyle kurtulabilirdin dağlı. Dedi. Ve gökmenlere beni zindanlara atmasını söyledi. Umarım bu plan işe yarar. Tutkunla aynı yere atıldık. Tutkun bir anda bana yürüyerek :
- Delirdiniz mi neden kaçtınız bizi neden banada haber vermediniz öldürücekler. Dedi. Bende :
- Niye sen gayet mutlu gözüküyodun o yüzden seni burada bıraktık ki teginleri süzmeye devam et diye. Dedim. Tam o sırada Ulu Ece'nin künesi :
- Üstündekileri değiştir. Dedi. Bende kendim değiştirmeye karar verdim. Bu gök kuşağı yine takmıştım.

Güneş'in anlatımından

Kaya ve Temur teginş babamın , kandaşımın ve Evren Alp'in urganına bağlamıştık. Ablam beni orada bekliyodu. Atımla şaha kalkıp gelmiştim ve indiğimde hetkes bağır bastı. Bende ablamın karşısında bağır bastım. Teginlere baktım. Temur :
- Babam seni sarayında ağırladı sen onun teginlerini kaçırırsın. Dedi. Bende :
- Baban beni sarayında ağırladı ama benim kurultaya olan yakınlığım yüzüne ve ben sizi kaçırmadım kurtardım. Dağın onurunu kazanıcaz. Dedim. Çolpan Han :
- Burası benim atam ile kandaşımın mezarıdır. Hala hatırlarım babanızın onları öldürdüğü günü. Sizi bilerek buraya bağladık. Babanızın ve sizin onurunuzu koruduk imdi sıra dağın onurunu geri kazanmada. Dedi. Temur :
- Ulu Gök Kağanı'nın size onur borcu varmıl gibi davranmayın. İhabetin bedeli sizde bizdede ölümdür töre böyledir. Babamda törenin kılıcıydı. Dedi. Ablam :
- Senin baban törenin kılıcı değil öfkenin maşasıydı, sahte bir bitiğe inanıp bacım ile babamın canına kıydı. Dedi. Kaya :
- Sahte bitig dedin kanıtın var mı ? Dedi. Ablam :
- Dağın onurunu kazanmak için kanıta ihtitacım yoktur. Teginler elimde ! Bakalım Alpagu Han'ın gururu oğullarının canından kıymetli mi? Dedi ve ata binip uzaklaştı. Benim gözümden bir damla gözyaşı dökülmüştü atamın toprağına. Kaya ve Temur bana bakarken gözyaşımı sildim ve dağbanlara döndüm :
- Ben gelene kadar teginleri salmayın. Dedim ve bağır bastılar. Atıma binip obaya doğru gittim. Vardıktan biraz son gökler geldi. Alpagu Han :
- Oğullarım nerede ? Dedi. Ablam :
- Oğulların atamın ve kandaşımın urganında. Bir oğlun bizi tek başımıza avlamaya çalıltı diğeride pençenin ordusu yüzüne ölücekken kurtardık.Dedi. Ve sonra ben :
- Fidye pazarlığı başlasın ! Dedim. Ablamda atın üstüne çıktı. Türkler at üstünde pazarlık eder. Ablam :
- Teginler için ne ödersin. Dedi. Alpagu Han :
- Oğullarım için ağırlığınca altın veririm. Vargı ve Saltug Beg için 50'şer at veririm. Dedi. Ablam :
- Altını harcarsın biter ata binersin kocar. Yetmez. Dedi. Alpagu Han :
- İpek yolunu size açarım ticareti serbest kılarım dağ aç kalmaz. Dedi. Ablam :
- Dağ bu zamana kadar aç kalmadıysa bundan sonrada kalmaz. Yetmez. Dedi. Alpagu Han :
- Ne yeter ! Dedi. Ablam :
- Dağın onurunu geri vericeksiniz barışıcaz. Dedi. Alpagu Han :
- Göğü Çin'e satan Dağ'a vericek onurum yoktur. Ölsem daha iyi. Dedi. Elini kaldırdı adamları kılıçları kınından çıkardı bizimkilerde. Danışata :
- Han'ım aramızda konuşalım . Dedi. Alpagu Han elini indirdi ve danışatayla konuşuyolardı. Sonra bizlere döndü ve :
- Üste mavi gök çökmedikçe altta yağız yer delinmedikçe dağı bağışlamam. Dedi. Ablam :
- O zaman bu pazarlık burada bitmiştir. Derken Alpagu Han :
- Ama geçici barış teklif ederim. Bir yıl boyunca gök orduya girebilir ticaret yapabilirsiniz nehirlerimizden otlarımızdan yararlanabilirsiniz. Seni sarayımda ağırlarım , konuk otağında , av toyunda yer veririm. Kurultay'da oy hakkı söz hakkı veririm. Dedi. Ablam gülümseyip :
- Tek şartla kabul ederim. Dedi. Alpagu Han :
- Ne şartı ? Dedi. Ablam ona yaklaştı ve sadece ben duyabiliyodum :
- Sizin dağlı esirler arasında Tutkun diye bir kız var anası 9 çocuk doğurdu 8'i erkek . Bilirşm seninde gelinlerin çocuğu olmaz onu Kaya oğluna kuma hatun olarak alıcaksın kanımız karışacak . Dedi. Alpagu Han :
- Kabul ben oğlum Kaya'yı dağlı bir kızla evlendiricem ama sende kurultay'ı bana yaklaştırıcaksın ve oyunu bana vericeksin. Dedi. Ablam :
- Ant şerbeti içilsin, Gök ile Dağ barışmıştır , teginler getirilsin. Dedi. Bende bağır basıp teginleri almaya gittim. Geldiğimde dağbanlar bağır basıp diz burktular. Bende :
- Teginleri çözün dağ ve gök barışmıştır. Dedim ve zafer naraları atıp teginleri çözdüler. Ben tam dönüp gidicekken babam ile kandaşımın urganına bağır basıp diz burktum. Aypa kalkarken tekledim yogunluktan biri kolumdan tuttu döndüğümde Kaya'yı gördüm. Ve sonra kolumu çekip başımı salladım ve ata bindim. Birlikte obaya geldik ve onları Alpagu Han'a verdik. Gökler gitti ve ablam bana sarıldı :
- Kandaşım adtık devir bizim devrimşz. Haydee gök saraya gidek sende benle gel. Dedi. Bende :
- Tamam Han'ım gidelim.Dedim.Ben üstümü değiştirmeye gittşm otağıma.

Destan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin