Ertesi sabah uyandığımda Kaya hala uyuyodu. Uyurken ne kadar tatlı . Üstümü değiştirmem gerek. Prensi karşılıycaz öğleye doğru. Bir Çin prensi eksikti. O adamın çok kurnaz olduğunu biliyorum ama gerçekten zalim mi muamma. Kaya ile Batuga'da iyi anlaşılıyolar. Şu Çinliyide iyi ağırlamak icap ediyo.
Üstümü giyindim.Taçlardan birini taktım. Ve bilekliklerden birni taktım.
Kaya'da uykulu gözlerle kalktı ve yüzünü yıkayıp ayakta dikiliyodu . Bana bakıyodu. Bende :
- Bir şey mi oldu teginim ? Dedim. Kaya derin nefes aldı ve :
- Üstümü değiştirmeme yardım etmen gerekiyo eşim olarak . Dedi. Önce bir şaşırdım ve gülmeye başladım. Sonra ona yaklaştım ve kulağına eğilerek :
- Beni Günseli Hatunal karıştırıyosun yapma ayrıca elin ayağın var giyin . Dedim ve sırıtarak ona baktım. Kıpkırmızıydı sonra kaşlarını çattı. Bende odadan çıktım . Bu adam sinir bozucu keşke hep uyusa uyuyunca çok daha tatlı . Neyse Balamir'den uzun zamandır ses çıkmıyodu. Bati Gök Kağanlığını işgal ederse yurdun yarısı elden gider . Onu durdurmam gerek. Ama önce şu Çin prensi karşılanacak. Dışarıda gök ordu girişine baktım karşılamak için askerlerde hazırdı . Kaya, Me Jın ,Ulu Ece , Temur Tegin bizzat gelmişlerdi. Kaya bana dönüp :
- Herşey hazır mı ? Dedi. Bende :
- Her türlü önlemi aldık , Çin prensi gök orduda iyi karşılanacak . Dedim gülümseyerek. Me Jın ne konuştuğumuzu anlamaya çalışıyodu ama çok kısık sesle konuştum. Prens gökorduya girmişti 7 askeri ile. Çok yırtıcı ve vahşi biri gibi duruyodu. Ama bir o kadar asil. Kaya ile Ulu Ece öne çıktı Me Jın'de . Bende yanlarında durdum. Kaya :
- Topraklarımıza hoş geldiniz Çin prensi Tangyao. Dedi. Tangyao kendi selamlamısını yaparak sol el sağ dik olan elin içinde öne doğru eğilerek :
- Topraklarınjzda olmak büyük şeref. Dedi. Kaya başını salladı ve Çin prensini Alpagu Han ile görüştürmek için taht odasına gittik. Alpagu Han tahtında tüm görkemiyle oturuyodu . Ulu Ece'de tahtına geçti. Kurultay üyeleride karşılamadaydı. Ben kurultayın başına geçtim. Alpagu Han :
- Çin ile Gök arasında olan anlaşma nedeniyle sizi topraklarımda ağırlarım. Umarım yolculuğunuzda bir sorun olmamıştır. Dedi. Çin prensi tekrar aynı selamı verdi ve :
- Ulu Kağan beni ağırladığı için çok mutluyum. Merak etmeyin 7 asker gelmiş olsamda yoldaki her türlü pusuyu atlatabilecek şekilde eğitilenlerle geldim. Dedi.Hımm iyi konuluyo ama yetersiz. Herkes hoşgeldin diyodu. Me Jın :
- Ağabeyimi burada görmek ne güzel özlemişim. Dedi gülümseyerek. Sinsi kadın ama abisi ile arasının kötü olduğunu duymuştum garip. Alpagu Han bana baktı ve bende karşılamada kurultayın en önünde durup kendisine döndüm :
- Güneş Bike dağ boyundan kurultay üyesiyim. Burada kaldığınız süre boyunca sizi ben ağırlıycam. Ayrıca güvenliğiniz bizzat benim tarafımdan sağlanıcak Dedim. Prens bana bakarak sırıttı ama sonra toparlanıp :
- Beni bir kadın mı koruycak Ulu Kağanım. Bağışlayın ama ben bunu kabul etmem. Dedi. Kaya :
- Niye kabul etmezsin ? Dedi. Prens :
- Bir kadın nasıl koruyabilirki . Dedi gülerek. Kaya yumruğunu sıktı. Prensin koruması :
- Biz varken gerek yok. Dedi. Bu adam kendini ne sanıyosa . Alpagu Han çok sinirliydi şimdi bir hamle yapsa öfkeyle , savaş demek . Batuga bana bakto ve başıyla işaret verdi bende başımla onayladım ve :
- Prensin canı topraklarımızda himayemiz altındadır ama beni küçük düşürme hakkını size kimse vermez. Dedim. Prens sakince :
- Amacım sizi küçük düşürmek değildi ama bilinki bir kadına güvenmem . Dedi. Bende Alpagu Han'a baktım öfkeliydi. Ben :
- Han'ım eğer müsade verirse prensin en güçlü adamı ile savaşıcam . Böylece prensin güvenini kazanabilirim . Dedim. Alpagu Han :
- Neden olmasın böylece sözlerinden pişmanlık duyacağına eminim . Dedi. Prenste başıyla onayladı.Bahçeye yanında getirdiği koruması ile geçtik. Askeri :
- Seninle ben savaşıcam. Dedi pis sırıtışla gelen Çinli. Kaya çok öfkeli duruyodu. Alpagu Han ve diğerleride bizi izliyodu. Bana kılıcımı verdiler . Ama o Çinli kılıcı almadı ve bana :
- Seni yenmek için kılıca ihtiyacım yok .
dedi gülerek. Bunu duyunca Kaya :
- Haddini aşma kimle konuştuğunu bilmiyosun konuştuğun kişi - ... derken ben durdurdum elimle ve o Çinliye bakıp kılıcımı yere sapladım ona döndüm elimle başlama işareti verdim. Adam bana çok öfkeliydi kılıcımı attım diye yumruklarını savuruyodu. Kaya kendini zor tutuyodu. Dövüştüğüm adam tam istediğim gibi öfkeden göz kör olmuştu ama benim bildiğim Çinliler sabırlı ve kurnaz bu öküze benziyo. Bu kadar yeter yumruğundan çevik bir hareketle kurtuldum ve karnına diz kapağımı geçirdim suratınada yumruğu geçirip bir tekme daha yerde. Kolumla boynuna baskı uyguladım. Ayağa kalktı . Çinli :
- Sen nasıl bir kadın nasıl yener beni ? Diye bağırdı. Koşarak yanıma geldi öfkeyle bakıyodu. Prens ile Kaya yanıma geldi. Ben Çinliye bakarak :
- Bu topraklarda aslanın dişiside aslan olur. Dedim ve Han'a dönüp bağır bastım. Prens memnun görünüyordu . Karşılama için taht otağına geçtik . Prens ülkesinden getirdiği hediyeleri takdim etti. Prens :
- Duyduğuma göre Kaya tegin evlenmiş evdeşine ve kendisine hediyem var . Evdeşide gelsin hediyeleri takdim edip Rahip Tayzu ile kutlama yaparız .Dedi. Kaya iyice çileden çıktı . Ayağa kalktı ve beni gösterip yanıma geldi elimden tutup :
- İşte evdeşim Güneş Hatun. Dedi. Prens şaşırdı ama hemen kendini topladı ve :
- A öyle mi çok şanslısınız Kaya tegin. Hediyelerimi kabul edin lütfen. Dedi. Kaya :
- Prensin hediyelerine teşekkür ederim , gayrı uzun yoldan geldiniz dinlenin. Dedi sakinliğini zor koruyarak. Prens :
- Kaya Tegin haklı bende dinlenmek isterdim. Dedi ve Alpagu Han'ı selamlayıp gitti ve ardından Me Jin ile Tayzu da gitti. Alpagu Han :
- Bu prense ve Me Jin'e dikkat edin . Dedi. Hepimiz bağır bastık. Ben odadan çıktım ve mutfağa doğru gittim. Ben :
- Çalayır ! Dedim ve çabucak yanıma geldi . Çalayır :
- Buyrun gelin hatunum . Dedi. Bende ona yaklaşıp :
- Şu prens ile Me Jin'i izleyesin ve bana bildiresin Çalayır. Dedim ve o da başıyl onayladı mutfaktakilerde bize bakıyodu ben :
- Çalayır bu ne uyuşukluk akşama iyi yemekler göriyim misafirimiz var. Dedim. Ve gittim kimsede kuşku bırakmadan. Akşama prensi sofradada ağırlıycaz eksik olmamalı. Odama geçtim. Biraz dinlenmek istiyodum ama Kaya geldi ve :
- Bu prens sinirimi bozuyor . Dedi. Bende :
- Neden ? Diye sordum . Kaya :
- Sana bakışları yüzüne. Dedi .Ben :
- Saçmalama Kaya o bizim ağırlamamız gereken bir elçi . Dedim. Kaya :
- Elçi olup olmaması mühim değil. Mühim olan evdeşime olan tavrı. Dedi. Ben küçük bir kahkağa attım ve alayla :
- Bana güvenmeyip ananla vargı ve gökmenlerin önünde azarlarkende evdeşinmiydim Kaya Yabgu. Dedim. Boynunu büktü. Ve ben dışarı çıktım. Dinlenemiyorum da ya. Bahçedede Me Jin , Tangyao ve Tayzu çin çayı içiyorlardı. Beni gören Prens Tangyao :
- Güneş Bike bize katılın lütfen. Dedi ayağa kalkıp. Me Jin :
- Evet elti hatun gel otur birlik çay içelim düşman değiliz ya. Dedi. İmdi reddetsem bir dert kabul etsem ayrı dert. En iyisi kabul ediyim. Ben :
- Eltim hatun madem bu kadar ısrar eder oturuyum bari. Dedim. Me Jin bana da çin çayı koydu ve :
- Bizim oraların çayı güzeldir. Dedi. Bende gülümsedim . Ben çaya çay bana bakıyor. Tayzu :
- Korkmayın zehirli değil. Dedi. Tangyao :
- Zevkine uygun değilse başka bir çay demleyebiliriz. Dedi. Ben :
- Lüzum yok içerim. Dedim. Ve bir yudum aldım. Ben :
- Ee prens Gök Ordayı nasıl buldunuz?? Diye sordum. Prens Tangyao :
- Gerçekten çok güzel gülümseyerek. Çalayır yanıma geldi ve :
- Gelin Hatunum , babanız Koçkar Beg sizi bekler. Dedi. Ben :
- Tamam Çalayır. Dedim. Ayağa kalktım ve :
- Bu güzel çay için teşekkürler imdi müsadenizle. Dedim. Ve ayrıldım. Koçkar Beg'e doğru gittim ve :
- Hoşgeldiniz Koçkar Beg. Dedim. Koçkar Beg :
- Hoşbulduk kızım. Seni merak ettim. Dedi. Ben :
- Ben iyiyim ama madem geldin birlikte akşam yemeği yeriz Çinli misafirimizde var. Dedim. Koçkar Beg :
- Madem öyle tamam. Dedi.Koçkar Begle yürürken :
- Evdeşliğiniz nasıl ?? Diye sordu. Yalan söylersem anlar ki. Ben :
- İyi. Dedim kısaca. Koçkar Beg :
- Hımm anladım. Kızım sana kim zarar vermeye cüret ederse karşısında beni bulur. Dedi. Ben :
- Kaya ile benim evliliğim devlet evliliği ben bir beklenti içerisinde hiç olmadım ve olmıycam. Dedim. Çünkü hakikat bu. Koçkar Beg :
- Sırf bu yüzden evdeşliğinize engel olmak için elimden geleni yapıcaktım. Ama Kaya Tegin'in seni sevdiğini düşünüyordum. Seni tanıyorum eğer istemiyorsan karışmam ama daha fazla üzüldüğünü görürsem bu evliliğin bitmesi için begliğimden de boyumdanda vazgeçerim kızım. Dedi. Bu adam gerçektende bu kadar ileri gidiyor mu. Ben :
- Hayır bu kadar da ileri gitmenize gerek yok ben o kadar değerli değilim. Dedim telaşla. Koçkar beg iki elimden tutup :
- Sen benim kızımsın bu dünyada senden daha kıymetli birşeyim yok. Dedi sıcak bir gülümsemeyle. Biraz duygulandım. Kendi öz babam gibi beni seviyordu. Ben :
- Teşekkür ederim. Dedim . Ve :
- Çalayır sen Koçkar Beg'i yemek odasına kadar getir. Dedim. Çalayır :
- Emredersiniz gelin hatunum. Dedi. Hemen odama geçtim giyinmek için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Destan
Historical FictionBen bu kitabı Destan dizisinden uyarlanarak yazdım. Ama kendi açımdan yazıcam. Ve karakterlere farklı kader biçicem. Dağ ve Göğün arasındaki düşmanlığı , devletin yönetilmesini, bunca savaşın ortasında yeşeren aşkı ve güçlü , diz çöktüren bir kadın...