Bölüm 3

180 12 0
                                    

Olaylar olurken Çalayor beni Ulu Han'a bakmam için götürmüştü. Han'a bir ilaç vermiştim. Ok yarası koluna zarar vermişti. Akkız'ın yaptığı hata canına maal olabilirdi. Ablamın yaptıklarınıda unutamıyodum. Ama şimdi Han'ın yarasını düzeltmeye bakmam gerek. Ama yapabileceğim birşey yok şuan. Uyanması için dağda yaptığım merhemi sürdüm. Ve uyanması için bir koku sürdüm burnuna , çam ağacı kokusu. Han'ın baş doktoru :
- İşe yarayacağından şüpheliyim. Dedi. Çalayır :
- Sen işine dön Ulu Ecemiz izin verdi kızın bakmasına. Dedi . Gitti. Çalayır:
- Han'a birşey olursa kellen gider. Dedi umursamazca baktım. Başımdan ayrılmıyodu. Çalayır'a döndüm :
- Az sonra uyanır . Dedim. Çalayır şaşkınca bakıyodu. Sonra bana döndü :
- Yürü aşağıya Çolpan Han kurtarmalığınızı ödemedi kuşak seçilecek. Dedi. Bende başımı salladım ve gidiyodum. Nasıl olsa han uyanıcak. Dışarı çıktığımızda Ulu Ece önüme geçip :
- Han' ımız'ın durumu nasıl? Dedi korkarak. Bende :
- Az sonra uyanır . Dedim. Kaşlarını çatıp bana bakıyodu . Ulu Ece :
- Dediğin gibi olmazsa ölürsün. Dedi. Bende :
- Aynı tehditi az evvel duydum lüzüm yok demenize Ulu Ecem . Dedim. Ve diğerlerinin yanına geçtim. Akkız hayal kırıklığıylaydı. Onun kolundan tutup dedim ki :
- Yapma böyle , Akkız! Dedim. Akkız :
- Han'ımız bizi burada buraktı . Dedi. Bende :
- Bana bak Akkız ben burdayken sizi asla yalnız bırakmama korurum . Dedim. Akkız :
- Bende asla izin vermem Bikem ama bu saraya köle olucağıma ölürüm daha iyi. Dedi. Bende :
- Bu emirdir pençe yaşıycaksın . Dedim. Bağır bastı fark ettirmeden. O sırada Çalayır :
- Hepinize kuşaklara göre görev veriyoruz 4 tane kuşak var. Boz kuşak :Mutfak hizmeti, Yeşil Kuşak : Tarlaya, Kara kuşak en kötüsü : Madenlerden ancakölü olarak dönersiniz . Dedi. Tutkun :
- Mavi kuşak nedir merak ettim ? Diye sordu. Çalayır :
- Mavi kuşak küne olmak için, en üst kuşak. Dedi. Tutkun :
- Küne mi, han ailesinin özel hizmetçisi mi ? Dedi. Ulu Ece'nin künesi :
- Boluna heves etme teginlerinde gelin hatunlarında künesi tamdır. Dedi. Asıl şimdi emin olmuştum . Tutkun Kaya ile evlenip gök tahtına geçicek çocuk yapıcaktı. Çünkü ablam böyle istemişti. Obamızdan bir kız kalktı ağzını açıp dişlerini gösterdi. Ulu Ece :
- Yeşil Kuşak. Dedi.
Sırma kalktı zorla ağzını açtılar . Ulu Ece:
- Boz Kuşak. Dedi. Sıra Tutkundayken kendi rızasıyla ağzını açtı. Ulu Ece beğendi ama küneye gerek yoktu galiba o yüzden :
- Boz Kuşak. Dedi. Tutkun şaşırmıştı. O sırada Günseli Hatun :
- Uku Ecem gelin kulunuza bir küne armağan etmek isterseniz ben bu kızı dilerdim. Dedi. Muhtemelsn Tutkun'un Temur'a bakışını gördü ve Temur'un eşi olan çin prensesi Me Jin'i sinir etmek için Tutkun'u aldı. Ah Günseli ah bu kız senin erinin peşinde. Ulu Ece kabul etti.
Akkız'a gelince Akkız ağzını falan açmadı ve dediki :
- Ben atmıyımda dişlerime bakarlar. Dedi. Ulu Ece :
- Ben Rus Kinesi'nin kızı prenses Veraydım. Bu saraya esir olarak geldi benim dişlerime açıp baktılar. Esir bir prenses ağzını açıyosa sende açacaksııınn !!! Diye bağırdı. Akkız :
- Esir prensesleri bilmem ama bana kimse ağzını açtıramaz . Dedi. Gökmenler açmaya kalktı. Ulu Ece'nin sabrı tükenmişti ve :
- Kara Kuşak atın bunu madenlere. Dedi. Ben tam konuşucakken Batuga geldi ve Akkız'ı tuttu. Herkes şaşırdı. Temur :
- Dün Batuga'yı kurtaran kız bu . Bu kıza can borcumuz vardır küne olarak eğitilicektir. Dedi. Ulu Ece :
- Olmaz Temur asi bu kız. Dedi. Temur :
- Eğitilecek dedim ana ! Dedi. Kaya başıyla onayladı ve Ulu Ece :
- Gök Kuşak. Dedi. Sıra bana geldi ve Çalayır beni Uku Eceye doğru getirdi :
- Bu kızı napalım Ulu Ecem. Dedi. Ulu Ece :
- Han iyileşene kadar kalsın, dediği kadar maharetliyse şifacı olarak kalır. Dedi. Bende başımı salladım. Kaya :
- Otcu Ece yok mu zaten , han babam iyikeşince obasına geri gönderşn. Dedi. Uku Ece :
- Olmaz o artık gök sarayın malı. Dedi. Bende :
- Uku Ecem ben kendi rızamla Han'a yardım ederim , ben bu sarayın malı değilim. Dedim. Ulu Ece öfkeyle baktı bana tam birşey söylüycekken Alpagu Han gözüktü bahçede. Geliyodu. Baş selamı verip çekildim. Herkes baktığım yere bakıyodu. Kaya ile Temur Alpagu Hana gidiyodu. Bende Batuga ile Akkız'a yaklaştım :
- Akkız sakin ol sakın sorun çıkarma bana verdiğin sözü unutma yaşıycaksın . Dedim . Ve başını salladı. Batuga bana bakıyodu. Sonra Temur geldi ve kandaşını alıp babalarının yanına gitti. Kaya'nın babasına olan sevgisi barizdş direk sarıldı. Ama Batuga'ya olan sevgisşde Temur'un fazlaydı , keşke Kaya'da Batugaya aynı sevgiyi gösterseydi. Yoksa biliyorum o da iyi biri. Alpagu Han beni tanımazdı. Şimdidw Balamir Yabgu geldi ve :
- Uyanmılsın Kandaşım. İyi misin ? Dedi. Alpagu Han :
- Ölseydim üzülür müydün? Dedi. Balamir :
- Belliki yorgunsun , madem uyandın ben artık gideyim. Dedi. Tam o sırada Kaya :
- Giderken ordunuda al amca , gök ordu daha fazla huzursuzlanmasın. Dedi. Balamir arkasını dönüp gidiyodu ki Alpagu Han :
- Giderken tek gidesin Balamir , kızın Kırçiçek gelinim olucak. Dedi. Kırçiçek :
- Baba! Diye Balamir'e baktı. Ben olaam bu kız güvenmezdim. Sinsi biri nede olsa Balamir'in kızı . Birde Batugayla evlenirse Batuga gün yüzü göstermez. Balamir :
- Kızım gelin midir , rehim midir ? Diye sordu. Alpagu Han :
- Bilmem , sağımsan gelinim, yağımsan rehinim , kanımsan gelinim, kanlımsan rehinim, imdi sen söyle Balamir kanım mısın, kanlım mısın ? Dedi. Bir Han'a yaraşır bir soruydu. Balamir Kırçiçek'i bırakıp gitti. Kaya ile Temur'da Balamir'in peşinden onu geri götürmeye gitti. Çalayır bizi künelerin olduğu odaya getirdi. Ulu Ece'nin künesi :
- Bugünlük işlerden muafsınız ama yarın erkenden bakıcam size. Dedi ve gitti. Uyuduk. Sabah Tutkun'un acı inlemesiyle uyandık. Kızlardan biri Tutkun'a tekme atmıştı. Akkız'da tekmesini tutup diz çöktürdü ve :
- Bir daha bu kızlara dokunanın elini ayağını kırarım . Dedi ve itti. Bende tekme atanlara döndüm :
- Bana bakın birniz daha dsğil tekme atmak en ufak bir hakaret etsin bakın bakalım ne tekme atıcak ayağı nede hakaret edicek dili kalıyomu. Hayde haydee varın gidin. Dedim ve hepsi korkuyla baktı bana. Çalayır bizi mutfağa iş yapmaya getirdi. Han'a ilaç hazırlamak için ot eziyodu Akkız. Akkızz'a baktım. Tutkun'da Akkız'a :
- Vurdupun han için ilaç hazırlıyosun. Dedi. Bende :
- Diline hakim ol Tutkun yerin kulağı var işine bak. Dedim. Baş selamı verdi ve işine döndü. Çalayır'a ilacı nasıl kullanıcağını anlattım. Ve gitti. O sırada mutfağa sabah uyardığım küne olan Dilay girdi. Ve yanında kılzar varken bize saldırdı. Telsiyle kılzara vurucaklardıki , tepsiyle birlikte kıza tekme attım. Ve :
- Sizi uyarmıştım! Dedşm ve saldırdık aynı anda bizimkilerle. Ve o sırada Akkız Dilay'ın elindeki bıçağı Dilay'ın boğazına dayamışken Ulu Ece'nin künesi ve Çalayır geldi. Dşlay :
- Ana bu kız bana saldırdı. Dedi. Aynı anda :
- Ana mı ! Dedik. Anasına çekmiş kız demekki. Bizş bahçeye çıkardılar ve bize Ulu Ece sopa ardından zindan cezası verdi. Tam o sırad gökmenler Akkı'a vurucakken silahla saldırdı ve hepsini düşürdü. O sırada Temur geldi ve kapıştılar. Akkız Temur'un elini kanattı. Temur onu itti ve tokat atıcakken ben önce çıkıp elini sertçe tutup ittim. Temur :
- Bu kadarı çok fazla dağlılar. Dedi. Gökmenlerin beni zindana atıcağını anlayan Tutkun :
- Ulu Ece bize haksız yere ceza verdi sizde mş verirsinşz bu sarayda zulüm bitmez mi teginim ? Dedi. O sırada Ulu Ece geldi. Temur :
- Doğru mu derler ana. Dedi. Tutkun :
- Uku Ecem biz sizi adaletli bilirdik , müsade var mı konuşmama ? Dedi. Ulu Ece eliyle izin verdi. Tutkun :
- Biz değil ğer küneler saldırdı. Lakin ceza verirsenizde boynumuz kıldan ince . Dedi. Bende :
- Diğer küneler iki gündür bize saldırırlar bizim ki sadece kendimizi korumaydu Ulu Ece bunu için ceza alıcaksak buyurun. Dedim. Ulu Ece kaşlarını çattı ve :
- İyi tamam olay araştırılıcak siz işinşze geri sönün. Ama sen Güneş Hatun benle gel Han'ımız seni görmek ister. Dedi. Bende başımı salladım ve peşinden gittim. Ulu Han'ı gördüm. Babamı öldürdüğü zamanı hatırlıyldum da nefesim kesiliyodu. Alpagu Han :
- Bana verdiğin ilaçlar ve krem yaramı hafiflettirdi ve beni uyandırdı dağlı söyle bakalım nerden bilirain bunları kolumu iyileştirebilir misin ? Dedi. Elbet iyileştirebikşrdim lakin eğer bildiğimi söylersem bu adam kim olduğumu anlar. Ondan :
- Ben bunları annemden öğrendim bu ilaçlar sadece yatıştırıcı hanım yaranızı iyileştiricek kadar bilgili değilim. Dedim.Alpagu Han :
- Peki madem , yinede beni uyandırdın. Ne istersin söyle . Dedi. Bende :
- Han'ım yaranızı tam iyileştiremesemde bazı hastalıkları tedavi ederim mğsade edin hekiminizler birlikte sarayda yardım edeyim ama küneler odasında kalayım. Dedim. Alpagu Han :
- Tamam ama neden küneler odasında kalmak istersin. Dedi. Bende :
- Çünkü obamdakiler orada. Dedim ve o da :
- Kabul çekilebilirsin. Dedi ve odadan çıkarken Kaya Tegin'e çarptım. Ben :
- Af buyrun teginim. Dedim ve arkama bakmadan yürüdüm ama o bana bakmıştı.
İleride nişan toyu vardı. Akkız ara sıra gidiyodu anlattığına göre Batuga ona tünelleri göstermişti. Batuga şimdi kim olduğumu söyleyemezdim. Balamir'in hareketini bekliyoduk. Alpahu Han 'ın Akkızla tanılıp Akkız'ın da Tılsım Bşkeyş aklaması lazımdı. Akkız Batuga ile olan tüm planlarını bana anlatıyodu. Lakin zordu ama ürekleri yeterdi. Bugün Balamir Akkız'ı çağırmıştı bende yanında gittim ki başına bir iş açılmasın.Bir baktım Balamir Akkız'a kılıç çekmişti Akkız son anda kılıösız kudtuldu. Sonra kılıçla saldırdı. Şimdi Balamir'in kanını akıtsa kellesi giderdi. Bende gökmenlerden birinin kılıcını alıp Akkız'ı durdurdum. Balamir bana baktı ve bu sefer bana saldırdı. Kılıç darbelerinş sorunsuz engelledim. Ama Akkız beni korumak için araya girerken onu engelledim ve itiim. Balamir'in kılıcını elinden aldım ve boynuna tuttum. Sonra Temur Tegin ortaya çıktı kılıcı yere attım. Temur :
- Nolur burda ! Dedi. Balamir :
- Birşey tok bu ikisnin seninle dövüştüğünğ duyunca talim yapmak istedim. İkiside çok iyiydi özelliklede bu şifacı hatun. Dedi. Öfkeyle baktım ve :
- Siz obamdan birine kılıçsız saldırdınız öldürüceksiniz sandık o yüzden saldırdık. Ama aklınızda bulunsun. Bu bir daha olmuycak . Dedim. Ve öbür kılıcıda yere atıp Akkız'a işarwt verip gittik.

Destan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin