1.3

737 63 55
                                    

Yoğun bakımın önünde duruyordum, kah içerde yatan Seyite bakıyordum kah da yanı başımda duran Merte bakıyordum.

"onu seviyorsun."

Mert'in söyledikleri ile gözlerim camın ardında yatan Onura kaydı.
Bir şey demek yerine sessziliği tercih ettim.

"beni hiç bir zaman onu sevdiğin gibi sevmeyeceğini bilmek. Hayatında hiç bir zaman onun önünde olamayacğım gerçi canımı çok yakıyor. Umut hep vardı içimde. Belki olur dedim. Ama şuan, seni böyle gördüm ya. Boşa kürek çektiğimi anladım"

Son kez Mert'in gözleirne bakıp başımı eğdim ve yönetmenden gelen kestik uyarısı ile rolümden çıktım.

"harikasınız çocuklar. O kadar güzel hissettirdiniz ki ekip arkadaşlardan ağlayanlar var"

Mert ile birbirimize bakıp gülümsedikten sonra bakışlarımı camın ardında yataktan kalkmaya çalışan Seyit ve ona yardım eden ekip çalışanlarına kaydırdım.

Yönetmenin koşarak odaya girmesi ile pür diklat oraya baktık.

"Seyitcim dur hemen onları sökme. Ekip buraya kurulsun Bukre ve Selim'in sahnesi çekilecek."

Seyit başını sallayıp üzerindeki hastahane kıyafetleri ile dışarı çıkıyordu. Çıktığında direk karşı karşıya kalmıştık. Birbirimize bakarken hatıralarım üşüşmüştü zihnime.

🔙🔙🔙

Seyit ile üniversite ikinci sınıftayken bir gün okula gelirken küçük bir kaza geçirdiğini duymuştum. O korkuyla okuldan nasıl çıktığımı hastahaneye nasıl gittiğimi bir Allah bir de ben biliyordum.

Resmen o sürede 10 yaş yaşlanmıştım. Yol boyunca onu ne halde göreceğim diye kafamda zibilyon tane senaryo kurmuştum resmen. Hastahaneye girip Seyitin yerini sorduktan sonra koşa koşa o yere çıktım. Tam odaya bulup içeri girecektim ki kapı açıldı ve Seyit karşımda hastahane kıyafetleri ile dikiliyordu.
Bir kaç saniye ikimiz de ne olduğunu idrak etmeye çalışıyorduk. Sonra kendime geldiğimde hemen kollarımı beline dolayıp kafamı yuvama yani göğüsüne yasladım.

"sana bir şey oldu sandım. Buraya gelene kadar öldüm öldüm dirildim Seyit."

Seyit çok geçmeden kolları ile beni sımsıkı sardı ve her zaman yaptığı gibi saçlarıma öpücük kondurdu.

"iyiyim güzelim ben, endişlenecek bir şey yok."

"nasıl endişelenmeyeyim Seyit. Kaza geçirdi dediler. Ya sana bir şey olsaydı. Ne yapardım ben"

"şhhh geçti bak buradayım. Hem ağlama lütfen. Sen ağlayınca içimden öyle fırtınalar kopuyor ki. Her şeyi yıkıp yıkasım geliyor"

Elleri ile yüzümü avuçlarıp baş parmağı ile de gözyaşlarımı silmeye çalışıyordu.
Bir kaç dakika ağladıktan sonra sakinleşip kendime gelmiştim.

"senin bir şeyin yoksa neden bu kıyafetleri giydirdiler peki"

"ıığğ şey ben istedim"

"sen mi istedin. Neden"

Seyit sanki yaeamazlık yapmış çocuklar gibi şekilden şekile giriyordu. En son dayanamayıp pes etmişcesine ağzını şişirip havayı dışarı verdi.

Ki SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin