Ben New York'u özledim ama Merin's'i de seviyorum tabii ki. New York'a geri mi dönsek? Olaylar düzelene kadar falan. Neyse şaka yapıyorum, ciddi olarak kafamda kurmuş olduğum kurgunun içine onuncu bölüm sonu itibariyle girmiş bulunmaktayız. Bu konuda heyecanlıyım gayet iyi bir tempoda gidiyoruz ama biraz siz de yardımcı olur ve oylamaları artırırsanız sevinirim. O zaman başlayalımm...
🎧Ariana Grande- R.E.M
" excuse me, uh ı love you."
Aşk? Nasıl bir duygu bilmiyorum. Daha önce böyle bir şey yaşamadım. Ama garip bir şekilde ona fazla yaklaşırsam yada o bana yaklaşırsa kalp ritmim bozuluyor. Belki onunki de bozuluyordur. Şair, söyledi ona aşıkmışım o da bana. Kafamda bir şeyler çakışıyor ne dönüyor inanın bende bilmiyorum. Sadece kafamın içinde bir sürü kişi konuşuyormuş gibi hissediyorum. Şu ana kadar yaşadıklarımız, New York, sen, ben. Evet reddettim ama ya gerçekten ona karşı öyle duygular besliyorsam?
Kafamdaki seslerin bir çoğu reddediyor, bir çoğu neden olmasın diyor. Oturduğum yerde annemin bakışları altında kafamda ki düşüncelerle çakışıyordum. Onun sesi sanki çok uzaktan geliyordu. "Laura! Yalan söylediğini bende biliyorum ama sadece sen ne düşünüyorsun onu söyle?" Beni olmadık yerden vuruyordu. Ben biliyor muydum sanki ne düşündüğümü? Ben sadece hislerim konusunda kaygıya düşmüştüm.
"Bizim ki arkadaşlıktan ileri bir şey oldu ama senin haberin yok prenses."
Aklıma söylediği şeyler geldi ve kafam iyice çorba oldu. Söylediği şeylerde ciddi miydi yoksa dalga mı geçiyordu? Birden ayağa kalktığımda annemin etrafta dört dolanan ayakları yürümeyi kesti. Konuşmayı da. Sadece şikayet ediyordu ve sorularına cevap bile veremiyordum zaten.
"Anne başım çok ağrıyor, bunu sonra konuşalım mı?" Bakışları bana döndüğünde gözlerimi kaçırdım. "Bunu konuşacağız hem de uzun bir şekilde ama aşağı inmem gerekiyor. Şair cezasını çekecek." Şair hakkında diyebileceğim bir şey yoktu. Söylediği şeyler yüzünden Margow ve ben kötü duruma düşmüştük. Bu yüzden haklı mıydı değil miydi bilmiyordum. Kafamda bunun tartışması içinde pek bir yer yoktu.
Annem kapıdan çıktıktan sonra kapıyı kapatıp yatağa oturdum. O? O sanırım hala avludaydı. Gerçekten berbat bir rehberdim ama umurum dışıydı. Bencilliğim her şeyin önüne geçmeyi her zaman başarıyordu. Yatağa yatıp, direklerlerden yukarı doğru uzanan tavanda ki mavi tüllere baktım. Aşağıdan sesler geliyordu. Büyü kitabı hakkında tek bilgim bütün sayfaların yanmış olduğu gerçeğiydi. Aslında büyü kitabının yanmış olması bir yandan iyi olabilirdi. Benden önce ki bütün prensesler gibi bir kitaptan öğrendiğim büyülerle yetinmemiş olacaktım. Ama belki de bu çok kötü bir şeydi. Bilmiyordum kafam o kadar çalışmıyordu ki neyin doğru olduğunu bile bilmiyordum.
Kapının tıklaması kulağıma iliştiğinde bakışlarım kapıya çevrildi ve yataktan kalkıp oturur pozisyona geçtim. "Gelebilir miyim?" Bu ses ondan başkasına ait değildi. Ne konuşacaktı? Ne soracaktı?
Ah kalbim sen hasta değilsin sadece bazı şeylere yada tek bir şeye alerjin var değil mi ondan değil mi? Ben inanıyorum benim kalp ritmim zaten bozuktu, o bozmadı değil mi ya bozduysa?
Yeşil gözleri meraklı bir şekilde doğrudan beni inceliyordu. Bakışlarımı kaçırdığımda yanıma doğru gelip köşede ki koltuğa oturdu. "Büyü kitabı tamamıyla yanmış diyorlar bu kötü bir şey değil mi?"
Ben burada aklım ve kalbim arasında ittifak sağlamaya çalışıyor hatta kalbimdeki atış hızının neden artığını bilmediğim halde bahaneler üretiyordum. Çocuğun derdine bak! Ben prensesin ben bu kadar takmıyorum(!)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FARKLI DÜNYALAR'IN İNSANLARI
Teen FictionMerin's evreninde bulunan tek büyük kraliyetin Prensesi olan Laura Butterfly, on yedinci yaş gününde eline aile mirası değneğini alır, değneği aldığı gün yaptığı büyük hatadan dolayı ailesi onu cezalandırır ve Dünya evrenine yollarlar. Dünya'da yoll...