Bu bölüm bir tık daha diğerinden önemli, belki uzun olur bilemiyorum. Tamam, kafamda belirli sahneler var ama çoğu şey akışında ve bir plana göre gidiyor. O zaman iyi okumalar, oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın sevgilerle...
🎧Halil Kurt- Ben Seninle Bir Şarkı, Ben seninle bir roman
"ben seninle bir şarkı, ben seninle bir roman. Ben seninle bir çocuk... "
Gökyüzü kadar maviydi, gözlerinin içi. İnsanlar renkli gözlü olunca onları kıskanıyordum. Bir prensesin neden renkli gözü yoktu? Karşımda sarışın ve mavi gözlü çocuktan bakışlarımı kaçırdım, Margow'a döndüğümde yeşil gözleri şaşkın bakıyordu.
Çocuk bakışlarını benim üzerimde gezdirdi. Margow'a kuzen demişti. Nereden kuzeniydi ki?
Sarıldılar ama hiç samimi gelmedi, çocuk Margow'a daha sıkı sarılsa da Margow öylesine sarılıyor gibiydi.
"Merhaba? Tanışmadık ama sanki seni tanıyorum." Dedi. Beni aşağıda görmüştü. Bir dakika?
Bana çarpan çocuk, üzgünüm acelem var diyip koşmuştu.
Margow benden önce konuşup, " Nereden tanışınıyorsunuz?" Sesinde bir şeyler vardı ama çözemedim. "Aşağıda gördüm seni, daha önce de gördüm bana çarpıp acelem var diyip koşmuştun."
"Üzgünüm hanımefendi, bana karşı biraz ön yargılarınız olabilir haklısınız. Ben Scott, Margow'un halasının oğluyum. Scott Gwen.
Kibarlığına diyecek laf yoktu. Elini bana doğru uzatmıştı, gayet rahat bir şekilde gülümsüyordu.
Elini sıkıp, harfleri bastırarak, "Laura, Laura Butterfly." İsmimi söyledim. "Tamam, tanıştınız işte el sıkışmaya gerek var mı?" Margow bundan pek memnun değildi.
"Neden geldin sen?" Scott'a karşı sinirli bir tavır sergiliyor gibiydi. Kuzeniydi, neden böyle davrandığı hakkında bir fikrim yoktu.
"Los Angeles'da iş kalmadı. Elimde yeterince fotoğraf yoktu, yeni fotoğraflara ihtiyacım var." O sıra da boynunda siyah askıya sahip fotoğraf makinesine baktım. Fotoğraf makinesinin nasıl çalıştığını bilmiyordum ama en azından ismini biliyordum.
Margow gözlerini devirdi. "Sen ne yapıyorsun burada bir New Yorklu olarak?" Margow, Scott'a baktı, sonra yeşil gözlerini bana çevirdi.
"Arkadaşımı gezdiriyorum. Kendisi Fransalı buraları bilmiyor malum." Harfler sıraya dizildi, birazdan aralı aralı birbirlerini seçerek partner olacaklar.
Fransa şu malum ülke. Sözde Fransalıyız ama nerede onu bile bilmiyorum. Şimdi çocuk sorsa ne diyeceğim?
"Aaa ne güzel, Eyfel'i çekmeyi o kadar istiyorum ki." Dedi, yine bilinmeyen malzemeden yapılmış tuğlayla kurulmuş spesifik cümleler.
Eyfel ne yeniyor mu acaba? Çekmek derken önemli bir şey olsa gerek.
"Fransa'nın neresindesin? Parisli misin?"
Fransa yetmedi bir de Paris mi var?
Margow Fransa yalanı uydurduğu ağzını benden önce açarak, "Evet, evet Parisli." Dedi.
Lütfen Paris ile ilgili bir şey sorma (!)
"Ne güzel ama sanırım bizim dili biliyorsun değil mi?" Onu onaylamak için evet anlamında kafamı salladım. Bu konu kapanmalıydı.
Konuyu şükürler olsun ki kapattı. "Bir kaç fotoğraf daha çekeyim ben o zaman."
"Fotoğrafçı mısın?" Boynunda ki kamerayı bana gösterdi. Margow aşağıdaki manzarayı izliyordu. Pek umrunda değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FARKLI DÜNYALAR'IN İNSANLARI
Roman pour AdolescentsMerin's evreninde bulunan tek büyük kraliyetin Prensesi olan Laura Butterfly, on yedinci yaş gününde eline aile mirası değneğini alır, değneği aldığı gün yaptığı büyük hatadan dolayı ailesi onu cezalandırır ve Dünya evrenine yollarlar. Dünya'da yoll...