Bölüm 14

1.5K 51 2
                                    

Medya'da Defne Uluhan

Söyledikleri şaşırtmıştı. Sürmeyeceğim diye fırlatmasını beklerken o benden sürmemi istemişti.

"N-ne?" diye bir tepki koydum ortaya. Agâh şaşkınlığıma karşılık beni içeri çekip kapıyı kapattı. Daha sonra yavaş adımlarla üstündekini çıkarıp arkası dönük oturdu. Elimdeki tabakla öylece dikildim ayakta.

"Bütün gece orada öyle bekleyecek misin Defne?" diye sordu biraz dönerek. Kendime gelip tabaktan patatesi alıp sırtındaki morluklara sürmeye başladım. Bu morlukların nedenini çok merak ediyorum.

"Bu morluklar....neden oldu?" diye sordum. Muhtemelen yine işime karışma diyecekti ama merak ediyordum.

"Önemli bir şey değil." dedi sadece. Bir şey demeden sürmeye devam ettim. Niye bana anlatsın ki zaten? Yeterince sürdükten sonra geri çekilip patatesi tabağa koydum.

"Ne zaman oldu bilmiyorum ama morluklarının tamamen geçmesine en az 10 gün var. İstersen eczaneden bir krem falan al. Kötü gözüküyor." dedim. Agâh üstünü giyip önümde durdu.

"Çok merak ediyorsun dime?" diye sordu. Önce boğazımı temizledim, hayır demek istedim ama gerçekten merak ediyordum.

"Sırtıma bir darbe aldım onun sonucu." dedi. Darbe mi? Kaşlarımı çattım.

"Kimle kavga ettin?" diye sordum bu sefer.

"Ben kavga etmem Defne. Direkt cezasını keserim." diye gülerek cevap verdi.

"Nasıl darbe aldın o zaman?" diye soru yönelttim yine.

"Çok soru soruyorsun Defne." dedi. Derin bir nefes alıp başımı salladım. Diyecek bir şey yoktu. Kapıyı açıp odadan çıktım kendi odama girdim. Üstümdeki kıyafetleri çıkarırken bir yandan da kendimi sorguluyordum. Bir fırtınaya kaptırıyordum kendimi.  Sonunu düşünmeden yürüyordum. Korktuğum şey olmaya başlıyordu.

——

Mardin'in bu yakıcı güneşi en sevmediğim şeydi. Perdeyi çeksemde öyle bir güneş vardı ki asla izin vermiyordu rahat uyumana. Yataktan sürüne sürüne kalkıp duş almak için girdiğim banyodan çıktım. İç çamaşırlarımı da giyince dolaptan siyah bluz ve kot pantolonumu alıp giydim.
Saçlarımın arasından parmaklarımı geçirip düzelttikten sonra dudak parlatıcısı sürüp odadan çıktım. Yavaş yavaş merdivenlerden inip mutfağa girdim. Elif tam da beklediğim yerdeydi. Hatta şaşırtıcı bir şekilde Seher'de yanındaydı.

"Günaydın." diyerek içeri girdim.

"Günaydın." diye karşılık verdiklerinde Seher'e döndüm.

"Hayırdır sen bu saatte." dedim gülerek. Seher'i bu saatte sadece okul kaldırabiliyordu o da bir saat geç. Yoksa onu yatağından ayırmak imkansız gibi bir şeydi.

"Elif'e yardım edeyim dedim." dedi o da gülerek.

"Keşke biraz bana da hayrın dokunsa güzel kardeşim." dedim.

"Hak edene güzel ablacım." dedi gülerek. Kafasına vurduğumda daha çok güldü. Bu halimize Elif gülümseyerek bakıyordu.

"Keşke benim de bir ablam olsa." dedi gülümseyerek. Yanına gidip sarıldım.

"Ben varım ya." dedim. Elif'de benim gibi ama daha sıkı sarılıp "Doğru." dedi.

"Gerçi yengem olacaksın bu gidişle." dedi sessizce ama duymuştum. O sırada Kadriye Hanım geldi. Sarıldığımızı görünce gülümsesede:

"Elif, hadi kızım oyalanma." dedi. Elif geri çekilip işine devam etti. Seher'de ona yardım ediyordu.

"Defne kızım sen gel o hazırlasın." dedi beni yanına çağırarak. Başımı sallayıp onunla birlikte mutfaktan çıktım. Yemek odasına geçince yardımcıları masayı hazırlarken gördüm.

RizeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin