Bölüm 7

2.3K 67 10
                                    

Midyat'a geldiğimden beri gördüğüm en güzel mekandı. Mekanda değildi aslında. Bir otelin en üst katını kapatmışlardı. Taştan duvarların görüntüsünü bozmadan süslemiş ve loş ışıklar yerleştirmişlerdi. Süslemeler abartıdan uzak sadelikten yanaydı.

Burçe yanımıza gelip bizi oturacağımız yere yönlendirdi. Yerimize geçtiğimizde Agâh etrafa göz gezdirdi. Yüzünden belliydi hoşnutsuzluğu.

"Burada olmak istemediğini çok belli ediyorsun." dedim ona biraz yaklaşarak.

"Gerek var mı bu kadar şeye? Aranızda kutlayın işte." diye söylendi. Haklıydı aslında. Aile arasında kutlansa daha anlamlı olurdu. Ya da bir iki yakın arkadaşını çağırsanda yeterdi. Muhtemelen tanıdığı herkesi davet etmişti ama samimi değildi. Zaten bazılarıyla konuşma şeklindende belliydi. Samimi olmaya çalışıyordu ama bir o kadar da mesafeliydi.

1 saat sonra

"Kalksak mı artık?" diye sordum. Bunu sormamı bekliyormuşçasına başını sallayıp ayağı kalktı. Bende ayağı kalkıp üstümü düzelttikten sonra peşine takıldım. Burçe ile vedalaştıktan sonra aşağı indik. Merdivenlerden inerken duyduğumuz sesle ikimizde durduk. Dışarıdan çatışma sesleri geliyordu. Agâh eliyle arkasına geçmemi söyleyip belinden silahı çıkardı.

"Asansöre binip en üst kattaki 456 numaralı odaya git bende geleceğim." dedi. Önüne dönüp yürüyeceği sırada durdurdum.

Beni ne kadar dinlemeyeceğini bilsemde "Saçmalama istersen. Birileri kavga etmiştir, sakinleşirler birazdan. Karışma işte." dedim. Tabi Agâh ne olumsuz ne de olumlu cevap vermişti, aksine benimle dalga geçmişti.

"Ne oldu? Defne Uluhan ölmemi istemiyor mu?" diye sordu alay ederek.

"Gebersen umrumda olmaz Agâh Arnas." dedim gülümseyerek.

"Umrunda değilim ama kötü emellerin için kullanıyorsun beni. İlk önce öptün, bir sonrakinde de yatağa atarsın sen beni." dedi sırıtarak.

"O hata bir daha olmaz. Ayrıca Agâh, hayırdır? Her yattığın kızı umursuyor gibi konuşuyorsun."

"Yok umursamam. Hatta sabahına kim olduğunu unuturum. Seninle yatsam sende öyle olursun."

"Ben seninle o düşündüğün şeylerin hiçbirini ne bugün, ne yarın, ne de bundan 10 yıl sonra yapmam. Bunun ihtimali bile olamaz. Şu dünyada tek ikimiz kalsakta olmaz." dedim işaret parmağımla onu işaret ederken. Yaslandığı duvardan ayrılıp yaklaştı.

"Sakin ol Defne Uluhan." dedi sırıtarak. Zevk alıyordu beni sinirlendirmekten. Biz konuşurken sesler daha da yükselmişti. Hatta ayak sesleri geliyordu.

"Saklanmalıyız." dedim telaşlanarak. Kusura bakmayın ama benim borum anca Rize'de öterdi. Buradakiler beni çiğ çiğ yerdi.

"Sana yukarı çık dedim dime!" dedi Agâh sinirlenip. Yüz hatları gerilmişti. Silahını kaldırıp ilerleyecekken kolunu tuttum.

"Karışma işte! Gel saklanalım." dedim kolundan çekip. Agâh yerinden kıpırdamadan beni durdurdu.

"Ben Ağayım Defne, bunu çözmekle yükümlüyüm. Olmasam bile Agâh Arnas saklanmaz zaten." dedi. Egoist! Aman saklanmazmış. Çok matah birşey yapıyor sanki. Agâh tabikide beni dinlemeyip oraya doğru ilerledi. Ben arkasından onu izlerken o çoktan dışarıya çıkmıştı. Ne var sanki saklansa!? Kim görecekse saklandığını?!

Sen göreceksin

Tamam onun bu haliyle dalga geçerdim ama kimseyede söylemezdim. Ben hala Agâh'ı beklerken Ferhat'ın bana doğru geldiğini gördüm.

RizeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin