15. "Tanrının kini ve ızdırabı."

2K 213 317
                                    

Yorum yapar mısınız biraz? 🌸
İyi okumalar dilerim.

1.5








"Tanrının kini ve ızdırabı."









Hemen ötesinde bir gayz yolu çizilmiş gibi, sıratın eşiğinde bir Araf gözüktü. İhtimaller bir hayli zamanı kurcalarken; öfke, nefret ve o içini çalkalayan değersizleşme hissi onu kaskatı bıraktı. Küçüğün gözlerinin önü bulanık, görmeye hevesli olduğu kız için kendisini çaresiz hissediyordu.

Çenesini birbirine bastırıyor ve eline yaslayıp bıraktığı güçten bir kuvvet alırcasına kapıyı açmayı isterken, durduruluyordu. "Sakın," diyordu, esmerin sesi duyulan ayak seslerinden önce onun kulaklarına ulaşırken. Bu yüksek ses, onu sıçratmaya yetecek türden iken elini çekemedi oradan. Sanki bedeni kitlenmiş gibiydi. "Elini uzaklaştır oradan."

Nefesi boğazına dizildiğinde, "Neden yatağında değilsin," diye uyarıcı ses, bedenin arkasında kesildi diğer kaba sözlerinden sonra.

Jungkook şu anda bile hesaba çekiliyorken hemen önünde, kapının ardında o malum kadının olduğunu bilerek daha çok sinirleniyordu. Bilhassa kesik izi olan avucuyla halen kapıyı sıkıyorken. Yeni başlangıçlarını ona bu denli hatırlatıyorken. Kendi aralarında yeniden var ettikleri bir birliktelik doğarken, şu anki kaldığı Araf onun çok ağrına gidiyordu.

Elini çekti usulca. Öfke veyahut da o fazlalaşmış varlığı gözlerini yakıyordu. Arkasını döndü. Olabildiğince sakin görünmeye çalıştı. Kendi karakterinden ödün vermeyi istemeyecek şekilde davranmaya dikkat etti.

Elbette ona bakan gözlerin, çatık kaşların ve yastık izinin halen yanağında var olması ile onun kollarının arasında uyuyan kendisini hatırlatıyor ve nasılda kendisini bu adamın kollarında geçerek kalbini bir çırpıda teslim ettiğini anlıyordu. Fakat bu sabah bu teslimiyet ona sert bir tokat olarak yüzüne inmişti. Kendisine getirmişti veya kendisini bulmasını sağlamıştı.

Dilini ağzının içinde sertçe damağına yapıştırıp bıraktı. Yüz yüze ve göz göze idiler.

"Sevgiliniz..." dedi, Jungkook. Kalbi ilk defa bu denli acıdığından, ona bakarken hızlanan kalbi şimdi aksine sanki daha da yavaşlamıştı. Ağır atışı göğsüne ağırlık çöktürüyordu. "Gelmiş." Dedi, tükürmemek için veya adamı tokatlamamak için zor tutuyordu kendisini.

Esmer durumun farkındaydı ama daha ona imtiyaz tanıyacak kadar sınırları içine almamıştı. "Odana çık, derhal." Dedi, önce diğer kadını göz önünden kaldırması gerekiyordu. Sonrasında onun için çarpan yüreği sakinleştirebilirdi. Onun gözünde Jungkook kolay görünen bir lokmaydı. Sahi, şeytanlarda yanılabilir miydi?

Çünkü Kim Taehyung, küçük iblisini hor görmekle dersini alacaktı. Hem de delirircesine.

Jungkook ona bakmadı. Onu görmek istemiyordu artık. Onun için çokça fedakarlık yapmıştı. Kendi sınırlarını aşmış hatta kalbinin bekaretini dahi bu adama vermişti. Öfkeliydi. Çığlık çığlığıydı. Ama şaşırtıcı şekilde ifadesiz, donuk ve hissiz görünüyordu. Adımları sakince yol buluyor ve merdivenlerden çıkarken bile bu tavrından ötürü esmerin dikkatini çekiyordu. Oysa Jungkook, esmerin boyunun da şehvet izini gördüğünde o izi parçalamış biriydi. Şu an ise, hemen evin dışında bekleyen kadına hiçbir şey yapmamıştı.

Jungkook kadının bir suçu olduğunu düşünmüyordu. Belki de öyleydi. Bilemiyordu. Suçu atacağı kişiyi seçmişti nasıl olsa. Kim Taehyung'tu. Doyumsuz adamın teki olan o adamdı.

vexHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin